Ablam gelmişti Hollanda’dan, Trabzon’dan Nigar’ım ve balları Bursa’ya Duman’ımın yanında buluştular, balları karıp birbirine hasret giderdiler. Ablam bir gün yeni evimde kaldı, ikinci annemiz gibidir, hakkı ödenemeyecek olanlardan. Kuzey’le buluşup Hala – Yeğen keyfi yaptılar, sonra Bursa’ya geçti o da. Kuzey’i alıp Bursa’ya giderek kuzenleriyle kaynaştırma planım, soğuk hava nedeniyle gerçekleş-e-medi.
Fenerbahçe’nin hakederek kazanılmış Trabzon galibiyetinin üzerimizde yarattığı travmanın gölgesinde berbat bir hafta geçirdim. Nasuh Mahruki, AKUT’la imzaladığımız protokolden hiç memnun kalmadığımı düşündüyse, işte suratımdaki bu düşüş nedeniyleydi, yoksa fikir zaten benimdi. Afrika ve Gazze’deki hastane binalarına yardım toplamak amacıyla protokolle yardım toplama yetkisi verdiğimiz ünlü CEO da Mahruki’den farklı düşünmemiştir, mal meydandaydı zira..
Protokol töreninden sonra Sabah’tan Mesut ile Esentepe’den Sabah’a kadar yürüdük, ve o yürüyüşün köprülü bölümünde ikimiz de içimizi delip geçen bir rüzgarla irkildik. Geçmemiş meğer o rüzgar, halen içimizdedir ve şu satırları göz kapaklarımın üzerinde tonlarca ağırlık varken yazıyorsam, o rüzgar nedeniyledir. Hiç kızgın değilim fakat, rüzgar rüzgarlığını biliyordu, kendini bilmeyen bendim, hayat böyle..
“İyilik , sempatiden doğmuş bir aşktan başka bir şey değildir” demiş Spinoza, gözlük tamircisi, kalender abisi felsefenin. Bir de yıllardır içinden çıkamadığım şu cümleyi savurmuş; “havaya fırlatılan taş yarı yolda bilinç kazansa özgür iradesiyle yükseldiğini sanır”
Nerden çıktı Spinoza diyenler oldu biliyorum, ben de bilmiyorum, bazen baş ağrısı öyle dayanılmaz bir hal alıyor ki, bir halusinasyon sonrası algıda kapısı açılmış bir odacık diyelim ve kapatalım…
Trabzon’a gitmeyi ve Filistin Büyükelçisiyle birlikte yürüteceğimiz programın basın ayağını idare etmeyi düşünüyordum. Şu anki halim ayağa kalkmama bile doğru dürüst izin vermiyor, anladım ki bu meret sadece ıhlamurla felan da geçmeyecek, almaya başladım bişeler, du bakali…
Bugün Pazar, kimse beni güneşe çıkarmadı ve ben hiçbirşeye şaşarak bakmadım.
Kapanışı da Spinoza dede ile yapalım da tam olsun;
“”şu masayla istediğim her şeyi yapma hakkına sahibim dediğimde,bunun masaya ot yedirme hakkına sahip olduğum anlamına geldiği pek söylenemez”
Bir Cevap Yazın