İzmit’te Aşk…

Ankara’dan Ali Fuat ve Erdem Çöplen’le çıktık yola, Trabzon Fikir Kulübü’nden arkadaşlarla aşkın başkentine dönüşen İzmit’te buluşacaktık, bu yıl ilk kez canlı olarak maç izleyecektim, Saltıkooon Yavuz biletimi almış, sarı basın kartı demeyin tadı olmuyor, İsmetpaşa tarihi günlerinden birini yaşıyor, yıllar önce 5 kardeşimizi yolunda kurban verdiğimiz İsmetpaşa, belki bin kez geçip gittiğimiz, Karadenizli her insanın bir şekilde “anısı” olan sanayinin başkenti İzmit’teyiz işte.

Yavuz 15 dakikada bir beni arıyor, “Selo burası ana baba günü , biz 12 nolu maraton kapıda kuyruktayız, nerde kaldun?”

Erdem’i kent merkezinde ilmi araştırmalar için bırakıp alelacele stadın önüne düştüğümde maça daha 20 dakika vardı. Makul gibi görünse de, kuyruğun hallerini görünce ilk 15 dakikanın kaçtığını düşündüm, sonra TFK’dan Ömer Kalaycı uzun boyuyla beni ilk gören oldu ve aralarına aldı, eksik olmasın. Önümde yürümeye çalışan TFK Başkanı Seyfi Erbaş’mış meğer, arkadan acımadan “itüklüyen” de Yavuz Saltık. Benim gibi selvi boylu olmasa da fena sayılamayacak “Laz Marx Emice” Yılmaz Okumuş’un kararlı gözlerine değdi gözlerim, biletimin parasını o ödemiş, miş… Cezasız kalmadı elbet, Pazar sabahı kahvaltısını kendisi ısmarlamak durumunda kaldı, az da yemem ha!

İsmetpaşa’yı hınca hınç dolduran Trabzonsporluların içinde o kadar çok sayıda çocuk ve kadın vardı ki, insanın yüzünde güller açmasın da ne yapsın.  Cennetten çalınmış memleketimin haksızlığa karşı alev alev yanan, haketmediği şey taht olsa elinin tersiyle iten eşsiz insanları.   

İsmetpaşa’nın turnike sistemi rezillikten biraz iyi, durmadan arıza yapıyor, görevliler  çaresiz. Neyse ki Trabzon Fikir Kulübü Başkanı Seyfi Erbaş görevlileri kibarca uyardı da (“açın ulan şu kapıyı .iktirmeyin turnikenizi” demedi, iftira, aynen şöyle dedi: acaba çok muhterem zatıallerinizden rica etsek şu kapıyı açma nezaketinde bulunur musunuz efendim. Görevliler de İngiliz dadılarla büyümüş olmalı ki, ” ne demek efendim, ne demek” diyerek kapıyı açtılar) kapılar açıldı. Buna rağmen kuyrukta bekleyen bazı Trabzonsporluların(yarısından fazlasını anlayın) turnikelerin üzerinden kale duvarı aşar gibi atlamalarının nedeni anlaşılamadı!

Sonra maç başladı, zemin güzel diyenlerin çanağına, Trabzon üst üste goller kaçırmaya, bilinç düzeyi yaşıyla orantılı trafo gibi gençler Umut’a galizane küfürler savurmaya, tribünlerdeki 15 bine yakın teknik direktör oyuna müdahil olmaya başladı. Sonra Jaja ilk yarının en organize atağında Kasım Kasım Kasılan Kasımpaşa’nın direncini kırdı. Sonra Kasımpaşa oyuna ortak olmaya cabaladı, sonra oldu, ama gol olmadan ilk yarı sona erdi.

Devre arasında Ömer Kalaycı ile Burak- Engin muhabbeti yaptık, Yılmaz Okumuş kalpten beni desteklese de, Ömer’in boyu çok uzun olduğu için pek sesini çıkarmak istemedi,  efendiliğinden tabi ki, sonra ikinci yarı başladı, Trabzon kaçırmaya, Kasımpaşa kasılmaya devam etti. Son dakikalarda tamamen doldurt boşala dönen İstanbullular, Giray ve Glowacki ile direnmeye çalışan Trabzonlularun kalesini düşüremeden maç bitti. Ama Kasımpaşa lehine “çalınabilir” bir penaltıya değil Kuddusi Müftüoğlu; Cem Papila ya da Metin Tokat bile cesaret edemezdi.  

Maçın sonlarına doğru Kasımpaşa taraftarlarının , önceleri nedeni belli olmayan taşkınlıkları sonucu, sahaya koltuk yağarken, yanan meşalelerin dumanı maçı da aksattı.  Ortada fol yoktu, yumurta yoktu, öyleyse bu “pisliğin” nedeni neydi diye birbirimize bakarken , birden Kasımpaşa semti geldi aklımıza. Öyle ya, mademki Kasımpaşalısın, ortada bir neden yokken de “arıza” çıkarabilmelisin

Trabzon aşkı İzmit’ten istediğini alarak döndü belki, binlerce minik yürek evlerine sevinçle döndü, şampiyonluk yarışına devam dedi bordo mavililer, ama futbol denen oyunu psikolojinin ışığıyla yorumlayanlar için 20.50 tablosu pek iç açıcı sayılmaz.  Şenol Güneş, kendisinde fazlasıyla var olan özgüveni takımına da “atomlamalı” ve ligin ilk yarısında saat gibi işleyen düzeni acilen hakim kılmalıdır.

Herşeye rağmen, İzmit de güzeldi aşıkların buluşması da…Hissetmeyen ne bilsin.

Bu yazıyı bir dörtlükle bitirelim, derim:

“deduğum türküleri / mendiciğune bağla

tenha tenha yerlerde çöz olari da ağla”

“İzmit’te Aşk…” için 2 cevap

  1. sedat abi onur sakatlandı sence bundan sonra tolga ile gelir mi şampiyonlu ben sanmıyorum hele taım böle oynamaya devam ederse yine bi şampiyonluk göremicez 28. yaşımda da ama olsun yinede izmite areneya da gitmeye devam edicez napalım içimizden atamıyoz..

    Beğen

  2. bırak bu palavra kültür yayınlarınıda futboldan ne anladığını yaz millete, hiç bişey anladığın yok. yine istanbul medyası ve fb şampiyonluğu aluıp gidecek olan bu takıma taraftara olacak, şampiyonluk a.gücü macında gitti.
    uyu trabzon uyu , mışıl mışıl uyu, horrrr fışşşşşş
    birileri uyandırmaya çalıştırdıkça sizi, rahat bırakın beni uyumak istiyorum diyorsunuz. hadi bu senede geçmiş olsun. bu takım sezon sonu şampiyon olursa kendimi boğaz köprüsünden atarım, iki metreye pas atamayan colmanı, ceyhunu yazın birazda, tayfun denilen gerizekalı az daha maçın yıldızı olacaktı, bu geri z ekalı cahil hain hala futboldan ekmek yiyor.
    şenol güneşe uzak doğu felsefesi pek yaramış thao, felsefesine merak sarmış anlaşılan, trabzon şehri akıllanmadıkca , bu camiada temizlik yapılmadıkça unutun şampiyonluğu. / sende bu zeka varken neden kendini ekran-klavye köşelerinde harcıyorsun bilader. ben futboldan anlarım demedim, nerenden uydurdun. belli ki sen de tribünlerdeki binlerce teknik direktörden birisin ve herşeyin en iyisini bilirsin, trabzonsporun şanssızlığı senin farkına varamayışıdır, diy mi, tüh be…değiştir bu kafayı demeyeceğim, değişmez biliyorum.

    Beğen

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: