NURİ ALBAYRAK ‘LA SADRİ ŞENER ARASINDAKİ FARK

Çok değil birkaç yıl önce Trabzonspor Başkanı olan Sayın Nuri Albayrak, Federasyon seçimleri söz konusu olduğunda “hemşehrilik” dışında hiçbir ortak yanları olmamasına rağmen Haluk Ulusoy’a destek vermiş ve başta kendisine AKP’li diyenler olmak üzere herkesi şaşkına çevirmişti. Zira o dönemde karşı listenin hükümet destekli olduğu biliniyordu ve üstelik Haluk Ulusoy iktidar ile açık açık kavga etmekten de geri durmuyordu. O dönem Nuri Albayrak’ın dik duruşu ile Haluk Ulusoy Federasyon Başkanlığına seçiliyor, aynı Ulusoy Federasyonunun , uzatma dakikalarının sonunda Trabzon’un katli ile biten Trabzon-Sivas maçını Sivas lehine hükmen tescil etmesi üzerine de Albayrak “Ulusoy bir daha başkan olamayacak” diyordu. Her iki durumda da dik duruş gösteren Nuri Albayrak’ı acımasızca eleştirenlere selam olsun. Sayın Sadri Şener’i o dönemin Nuri Albayrak’ı ile kıyaslayarak afişe etmek gibi bir derdim yok. Ancak iki başkan arasındaki bu duruş farkı tüm camia için öğretici olmalıdır. Bir tarafta gönüldaşı olduğu iktidar partisini ve Başbakanı külliyen karşısına almaktan çekinmeyen bir başkan, diğer yanda varlığı ve yokluğu belli olmayan bir siyasinin yörüngesinde takılı kalarak kendini de camiayı da temsil zafiyeti gösteren bir başka başkan. Gelinen nokta acıdan fazlasıdır artık.

YENİ FEDERASYON İSTANBUL’A HAYIRLI OLSUN!

Futbol Federasyonu Genel Kurulu’nda öyle şeyler yaşandı ki, tarih yazarken utanır. Melih Gökçek ve ekibi, futbolu idare etme iddiasındaki gurupla kedi fare oyunu oynadı desek abartmış olmayız. Ankaralılar muhataplarını öyle hallere soktular ve olmayacak işi “olur” kılarak Ankaraspor’u tekrar Bank Asya ligine çıkardılar ki, kendileri açısından alkışlanan, muhatapları açısından karakter zafiyeti doğuran sonuçlar yarattılar. Tarih bu kongrede Futbol Federasyonunun 39. Başkanını seçmesini değil, genel kurulu parmağında oynatan Melih Gökçek’i yazacaktır. Kulislerde yapılan pazarlıklar, hiç bitmeyen cep telefonu trafiği, son dakikalarda yaşanan değişiklikler, Trabzonspor cenahının kendi kimliğiyle örtüşmeyen sözüm ona protestosu bir yana, Melih Gökçek’in elinde olduğu iddia edilen Emre Belözoğlu ve Ankaragüçlü Kaan soslu yeni belgeler üzerinde kıyasıya pazarlık edildiği ve Ankaraspor’un Bank Asya’ya alınması karşılığında “uzlaşma” sağlandığı her köşede konuşuldu. Sheraton Otelinin duvarlarının dili olsa da konuşsalar demekten fazlası gelmiyor elden..

TRABZONSPOR’UN “DÜŞÜRÜLDÜĞÜ” DURUM, ÖNDER KARADUMAN VE ERDAL ATALAY

Trabzonspor Yönetim Kurulu, siz Sadri Şener diye okuyun, yine “gerekeni” hakim kılamamış ve kendi sözü altında ezilmiştir. Yeni Başkana üç isim veren ve bu isimlerden en az ikisinin yönetimde olması şartını dile getiren Sayın Şener’in sözü bir kez daha yere düşürülmüş ve Trabzonspor Başkanı, öne çıkarıcılarından biri olduğu yeni başkan ve federasyonla daha ilk dakikada aldatılmış ve kavgaya başlamıştır. Doğrusu, simasını her gördüğümde yüzümde Nubar Terziyan çiçekleri açtıran sayın Sadri Şener’in yerinde olmak istemezdim. Değneğin tutulacak yeri kalmamış ve Türkiye Futbol Federasyonunun İstanbul Futbol Federasyonu olmaması çabası da kendi Brütüs’ü katkısıyla ber-bad olmuştur. Yerinde olsam çok daha radikal kararlar alır ve hak etmediği bir sona doğru pusulasız bir halde savrulan kariyer gemisini rotasına sokardım. Durum kendisi açısından her gün bir öncekini aratır seyre girmiştir. Önder Karaduman’ın kendi isteğiyle görevden affını istemesi kendisi açısından da son derece isabetli olmuştur. Zira Trabzonspor bütünsel bir tepki ile federasyona tavır almış ve desteklemeyeceğini açıkça beyan etmişse, Karaduman’a düşen de affını istemekti. Aynı Karaduman’ın, eski Trabzon temsilcisi Süleyman Atal’ın 2008 kongresinde Aziz Yıldırım tarafından desteklenmesine yönelik haklı eleştirileri bugünün de referansı olmuştur. Önder Karaduman o görevde “Trabzonspor’a rağmen” kalmayı deneseydi eleştirdiği Süleyman Atal’dan farkı kalmayacaktı? Son dakika piyangosu Erdal Atalay ise Trabzonspor’un “çekil” baskısına direnmiş ve “Ben Trabzonspor’un değil Trabzon’un temsilcisiyim” deme cesaretini göstermiştir. Bu tavır, her yönüyle beslenip büyüdüğü kültüre hakaret ve Trabzonspor’u küçük düşürme girişimi olarak tarihe kaydını düşmüştür. Sayın Atalay’ın bu yanlışından dönmesi, kendisi açısından bu skandaldan en az zararla çıkma yolu olacak, ancak bu tavrın izi hiç silinmeyecektir. Futbol Federasyonu’nda “Trabzonspor’a rağmen” yer almak değil sayın Atalay’ın, hiç ama hiç kimsenin başarabileceği bir şey değildir. İkbal gemisi dediğimiz kayığımsı kestane bileşkesi bir şehre rağmen yüzmeye kalkarsa çok kısa sürede Faroz ya da Ganita’dan sahile vuracaktır.

“KÜÇÜK MOSKOVA” MAÇKA TARİH OLDU

Trabzon’un yakın tarihini bilenler, Volkan Konak, Nihat Genç ve Sunay Akın gibi “kıymetleri” yetiştiren Maçka ilçesini “Küçük Moskova” olarak bilir ve günlük hayatın içinde bile, misal minibüse binilidğinde “iki küçük Moskova uzatır mısınız” denirdi. 12 Haziran seçimlerinin sonuçlarına ilçe özelinde bakınca anladık ki Küçük Moskova tarih olmuş ve Trabzon’un en muhafazakar ilçeleri bile Maçka’yı geride bırakmış. Misalen; Türkiye Komünist Partisi (TKP)’ye Maçka’dan 20 oy çıkarken, Araklı’dan 30 Akçaabat’tan 40 oy çıkmış. Tonya , Vakfıkebir ve Sürmene TKP’ye Maçka ile aynı oyu verirken, hocalarıyla ünlü Of bile Maçka’nın sadece 1 oy altında kalmış. Trabzonlular “Küçük Moskova” sıfatını yeniden değerlendirseler iyi olacak. Zira Maçka artık olsa olsa Küçük Sultanbeyli olabilir!

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: