Aşklarım vardı, birincisi ilkokul öğretmenim Gönül, uzundu saçları, beline dek inerdi, Arafilboy Maşatlıktaki, ( Trabzon’u bilmeyenler alabildiğine yoksul ama burnu yere düşse almayanların mahallesi olarak anlasın) ne diyordum evet Maşatlıktaki Üniversite İlkokulu kaderimizdi, 9 boğaza yiyecek taşıma savaşı veren babam , mahalledeki sayısız özel okuldan birine değil de beni de abilerim ve ablam gibi bu devlet okuluna vermişti.
Gönül öğretmen sınıfa bir ödev verir herkes önüne odaklanır, kısa bir süre sonra da ” Selahattin, ödevin bitince kazağımdaki, (süveter gibi kazakları olurdu, bordo, mor, lacivert), saçları toplamama yardım eder misin?” derdi.
11 yaş kalbim anında turboya geçer, yeşil tahtanın önünde öğretmenimin kazağındaki kırık saçları toplar sonra da tek tek kendisine verirdim. Teşekkür ederdi bana, tuhaf olurdum nedenini bilmeden, kadın kokusu… Sınıftaki arkadaşlarımla göz teması kurmamak için kırk dereye suya gider, susuz dönerdim, bir hayvan ismiyle lakaplı Adnan’dan kaçmak mümkün olmazdı.
Sonra teneffüs, gururla utanış arası bir tonda teneffüs maçlarının yıldızı sıfatının korumasında saç toplama sekansını olabildiğince konuşmadan atlatırdım.
Sonra birgün Gönül öğretmen 3-5 arkadaşımla beni yine maşatlıktaki evine davet etti. Yokluğunu koca bir ormanın bir anda çöle dönüşü gibi hissettiğim annemden izin alıp gittim.
Şeker verdi bize, maviye çalan kristal bir kase içinde. Yedik, sonra bir kez daha uzattı kaseyi, yine uzandı baş ve işaret parmağından oluşan minik kepçeler, şahaneydi şekerler, lokumlar. Anneme anlattım sonra, “O ikinci şekerleri almayacaktınız” dedi, “nezakete aykırı”
(Devamı gelirse…!)
Bir Cevap Yazın