İstanbul Üniversitesi’nin arka tarafında, Basın Yayın Yüksekokulu’nda öğrenciydik ikimiz de, 1 Aralık doğum günüydü, çok iştahla andığımız günlerden saymıyorduk doğum günlerini, ama yakın zamanda yaşadığı bir büyük acının izlerini az da olsa silebiliriz bilinçaltıyla olsa gerek, Hitit Kafeye gidip baş başa bir şeyler içmeye karar vermiştik.
Sonra bir haber geldi, hemen 150 metre yakınımızdaki okulumuzdan. Faşist itler basın yayın’ın kantinini basmış ve arkadaşlarımızı darp etmiş, silah göstermişler(di). Yıl 1989.
Bir koşu okula gidip duruma bakacaktım. O oturdu, acısı ve küçük bir parçası koparılmış yaş pastasıyla. “Bana haber vermeden bir şey yapma”
Polis okulu ablukaya almış. Çıkışlara da izin yok girişlere de. Öğrenciler fakülte giriş kapısını kapatmış, polisi içeri almamaya ve gerekirse çatışmaya hazır olduklarını haykıran sloganlar, anlayacağınız Basın yayın devrimci öğrencilerce işgal edilmiş ve ben dışardayım! Darp edilenlerden biri de üstelik, her haliyle çok sevdiğim arkadaşlarımdan biri.
Yanına döndüm. Anlattım.
Devrimci öğrencilere ve sola sempatisine rağmen, bu tür öğrenci eylemlerinin son tahlilde bir yararı olduğuna inanmıyordu, haliyle benim eyleme katılma fikrime de karşı çıktı, ama çok da üstelemedi, beni kendime bıraktı. Sanırım bunda darp edilen arkadaşlarımıza yönelik sevgisi de etken oldu.
Okul işgal altında olduğu için o evine gitti ben de polis barikatını yararak okuluma girdim, işgale katıldım.
Sonra, 12 Eylül Türkiye’sinin ilk işgal eylemine tankla tüfekle polis-devlet müdahalesi, işkence ve yargılanma günleri.
Bir 1 Aralık günüydü. İlk kez doğum günü kutlaması yapacaktık. Yarım kaldı…
1 Aralık 1969’da Zeynep Kamil’de doğmuştu Gülay. Bana bir evlat verdikten sonra da 2 Ocak 2015’te çekti gitti, yarım onda kaldı.
Seni kalbimize gömdük Gülay hanım, kalbim daha ilk günden beri, hani sen bir arkadaşınla yağmurlu bir sonbahar armağanını şemsiyeye kurban verip, yanımdan geçer ve aylak adımlarla okulu adımlayan bana “gel ıslanma” derken, gözlerime ilk değdiğinde gözün yani, vahşi bir hayvanın göğsüne bastırılan kızgın demir dağlaması gibi dağlandı kalbim. O andan sonra dağlı kalbimden damarlarıma kan değil sen aktın hep.
çino
Bir Cevap Yazın