Behzat Ç. göreve!
Gerçekmiş gibi duran hayalî kişi ve kurumların sporumuza bulaşan pislikleri değil temizlemek, kendilerinin de bir şekilde bu pisliğin parçaları olduğuna hep birlikte tanıklık ediyoruz.
Kendi kulübünü her açıdan uçurumun kenarına getirip apar topar TFF başkanlığına voltalayan ve yurtdışında hakkında ceza kovuşturması yapılan bir muhterem zattan “çare” bekleyenlere uygun nahiyenizle gülmüyorsanız, kendinize gülebilirsiniz
Kendi taraftarına üç yıl önceki dramatik bir final sonrası “üç yıl üst üste şampiyonluk sözü” verdikten ve sonrasında da “şampiyonlukların sahada kazanılmadığını öğrendim” açıklamasıyla kendini ifşa eden bir başkana sadece öfke duyarak ya da biat ederek futbolumuzu temizleyeceğini zannedenlere uygun bir parmağınızla çıkış yapabilirsiniz
“Bizim paramızı versinler de gerisi bizi ilgilendirmez” çukuruna düşmüş yöneticiler idaresindeki Anadolu kulüplerinden, mevcut sisteme ve ulu bilge Dandoldenyus’a (Lig Tv diye de bilinir) isyan etmelerini bekleyecek kadar alık ve kimlik zafiyetinin bir şekilde aşılıp onur ve haysiyetin öne çıkacağına hâlâ inanabiliyorsanız, yukarıya çevirin yüzü; hah işte o gördüğünüz kahkahaların sahibi kargalar sizi de aralarına bekliyorlar
Sayfalar dolusu yazılabilecek pislik kümülüslerine sahibiz, öbek öbek gettolar kurabilir ve bu çok yüzlülükle pisliklerimizle barış içinde Makyavel Makyavel gül gibi geçinir gideriz. Lakin her bünyenin dayanabileceği bir koku sınırı var ve benim bünye en ufak kokulara bile ânında tepki veriyor. Bu yüzden de çare aramaya devam ediyorum, yoksa boğulacağım! Bu oyunu Necip Fazıl’ın “lağıma düşseler lağımı kokuturlar” dediği canlılara mı bırakacağız?
Bunca pislikten öyle kolay kolay kurtulamayacağımız için, ara çözüm olarak Başkomiser Behzat Ç’nin olaya el koymasını öneriyorum. Ortada milyonlarca sevgilisi olan bir masumiyet cinayeti var.
Behzat Ç’den beklentimiz, küfrü hak eden tüm futbol figürlerine, en tepeden başlayarak argomuzun da desteğiyle sıralamasıdır. Tabii bu arada adam diye aramızda gezinen çapsız menfaat histeriklerini elleri kelepçeli olarak adalete teslim ederse de tadından yenmez!
Ancak adalet duygusundan ve vicdanından kuşkumuz olmayan Behzat Ç’nin sorunu kendi meşrebince çözerken, kimseye ayrıcalık tanımaması ve işe buzdolabı karşılığı şike yapanlardan başlaması da en büyük dileğimiz. Harun, Hayalet, Akbaba ve Savcı hanımın da bu namussuzların ifşa davasına destek vermesini, haliyle, bekliyoruz. Hadi Behzat, bu ahlaksız oligarşik diktayı hep birlikte yıkalım ve şu türküyü söyleyelim
“Ve elbette ki, sevgilim, elbet,
dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya,
dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle: işçi tulumuyla
bu güzelim memlekette hürriyet…”
Futbolumuzun provokatörleri!
Elbette kimse sütten çıkmış ak kaşık değil. Elbette herkesin hiçbir hesaba teşne olmadan sadece temiz futbol ve adil oyun için kalem sallamasını, beklemiyoruz.
Ama herkesin asgari hassasiyetleri ve ahlaklı bir duruş zorunluluğu olmalı. Ahlak ve adalet kişilerin inisiyatifine bırakılabilecek keyfiyetler değildir.
Dünya medyasından tek bir gazetecinin “akredite” olmadığı dünya derbimiz(!), yeni rezilliklerin belgesi olarak futbol tarihinde olmasa da terör tarihinde yerini aldı. Türkiye’de son yıllarda süregelen operasyonlarla, pek çok yaşın da yanması pahasına bir “arınma” süreci yaşanmış ve her kurum az çok hesap vermiştir; biri hariç: Medya.
İktidar edenlerin medya ile hesaplaşmak yerine, geçmiş günahların bedeli olarak medyayı tetikçisi ve giderek kölesi olarak kullanmayı seçmesi, futbolumuzda bugün gelinen noktanın da en büyük nedenidir. Çok küçük ama yeterince mide bulandırıcı bir örnek verelim:
Şükrü Saracoğlu derbi rezilliğinden sonra pek çok foto düştü önümüze, ekranlarımıza. Bir FB’li taraftarın asgari ücretle evine ekmek parası götürmek dışında “reel” bir kaygısı olamayacak bir özel güvenlik görevlisine (hiçbir çocuğun düşünde büyüyünce özel güvenlik olmak yoktur), sırtından “haince” uçan tekme attığına ve bir polisin yerdeki bir taraftarı yine haince tekmeleyişine tanık olduk.
İşte 14 mayıs tarihli Hürriyet’in birinci sayfasında A. Hakan ve E. Özkök imzalı haberde bu iki görüntüden sadece polisin tekmesi kullanılarak, medyanın halkı nasıl kandırıp provoke ettiğinin belgesi “haber” sunuldu. O yerdeki adamın, bir önceki fotoda uçan tekmenin sahibi olduğunu söyleme gereği duymadılar. Çünkü E. Özkök ya da ona benzeyen kör fanatiklerin “adalet” ve “habercilik etiği” gibi arkaik kaygıları yoktu ve bize bu insanları yıllarca kanaat önderi diye yutturdular. Cemaat ya da benzeri “bahaneleri”, kendi Makyavelizmlerine kalkan olarak kullanma utanmazlığına daha ne kadar devam edecekler bilemeyiz elbet, lakin Leyla Mecnun’un İsmail’i şöyle diyor: “Bak hacı eğer bizle dalga geçiyorsan çok pis dalarım sana.”
Fenerbahçe tabii ki büyüktür, ama hakikat herşeyden büyüktür.
“Sizi gidi kenarı kopmuş sarı tuvalet terlikleri sizi.”
Bir Cevap Yazın