Sedat Tunalı

Biri Spor Bakanı’nı Uyarsın! “Bişe oldi mi ganki?”

Yok, sandığınız gibi değil. Bu kez  hükümet, yayıncı kuruluş, adalet duygusunu pazara çıkarmış kimi kurullar ve vicdanını cüzdanına tıkıştırmış medya esnafı marifetiyle unutturulmaya çalışılan şike rezilliği üzerine değil yazımız, bu başka

Önce bize ilham veren  yazısı  için eski TFF Başkanlarından sayın Kemal Ulusu’ya teşekkür edelim.

Konu şu;

Malum Haziran ayının 20’si ile 30’u arasında Türkiye’nin ev sahipliğinde 3 kıtadan 24 ülkenin katılımıyla 17. Akdeniz Oyunları Organize edilecek. 32 branşıyla mini bir olimpiyat havası taşıyan oyunların merkezi de Mersin olacak. Maskotumuz da bir Karetta!

Aynı ay içinde Türkiye bir başka dev organizasyona,  Dünya 20 yaş altı Futbol şampiyonasının ev sahibi olacak. Maskotumuz da belli; Kanki!

24 ülkenin katılımıyla Trabzon, Antalya, Gaziantep, Bursa, Rize, Kayseri ve İstanbul’da gerçekleştirilecek şampiyona ne zaman başlıyor biliyor musunuz?

Akdeniz Oyunlarından 1 gün sonra, aslına bakarsanız aynı gün!

Bu ne perhiz bu nasıl lahana İsmail Abi. Benim dedem var ya diye başlama şimdi İsmail abi, senin spor yönetimin var mı önce onu söyle hacı! (Dengeniz bozulursa Leyla Mecnun dizisindeki İsmail Abiye yapışın, benim gibi..)

Şaka değil. Türkiye Futboluna yön veren akıl!, Akdeniz Oyunları gibi dev bir organizasyonu “unutup”, aynı tarihe Dünya’nın sayılı futbol organizasyonlarından birini “yerleştirmede” bir sakınca görmemiş. Bu kendi ayağına sıkmakla da açıklanabilecek bir düzey değil, hatta belki bu bir düzey bile değil!

Spor Bakanlığı Akdeniz Oyunlarını “layıkıyla” yaşayıp yaşatabilmek için 40 bin takla atar, Genel Müdür üstüne Genel Müdür  öğütmeyi göze alabilecek bir hassasiyet gösterirken, TFF’nin alay edercesine aynı tarihe bu şampiyonayı koymasına fıkra olsa gülünmez.

Hoca Nasreddin’in torunlarından biri bindiği dalı kırmaya uğraşırken Karetta’yı boğuk Kanki’yi  Madara ediyorsa, o ülkede develere soru sormak  yasaklanmalıdır!  Allah Allah yahu, Komünizm lazımsa onu da biz getiririz, sana ne oluyor Kanki!

Sayın Bakan! Eleştirdiğimiz çok yönünüz oldu, şike rezilliği ortada kaldıkça da bu eleştiriler sürecektir. Lakin, Akdeniz Oyunları konusundaki hassasiyetinizi  yakından bildiğim için büyük bir haksızlığa uğradığınızı düşünüyorum. Bu yazıyı TFF’den hazzetmeyen bir adamın fırsatçılığı olarak görmeniz de olası,  bu durumda da size uygun TFF aklının iş başında olduğunu kabul etmek gibi nur topu kıvamında  bir paradoksunuz olacak.  Sayın Bakan, Bence videoyu izleyin ve “kabatun hauni”

 “Tesis” Futbolcularıyla bu kadar!

Birgün’de Eray Özer nam arkadaşımızın köşesinde Güney Vietnam’daki bir köy takımının çaresizlik bahçesinde filizlenen başarı öyküsünü  okudum. Ellerine sağlık. O yazıda Johan Cruyf’un bazı tespitleri de var, sokakta yetişen bir futbolcu eskisi olarak  bana da bir şeyler düştü, paylaşalım.

Cruyf’a göre yetenek süper çimlerde değil sokakta gelişir. Zira “tesis”te sadece karşındaki rakibi düşünürsün. Ne topun denize ya da uçuruma düşme ne de sahada koşarken ayağınızın bir tümseğe takılıp düşme ihtimaliniz vardır. Eskaza bir camı kırsanız ne topunuzu keserler  ne de cam parası için babanızın kapısını çalan olur.

Oysa sokakta oynayan biriyseniz, algılarınız tüm bu saydığımız etkenlere karşı açık olmak zorunda. Bir sahamız vardı Trabzon’da,  sahanın kenarına fazla yanaştığınızda ya siz gafulluğa  (yabani diken yığını) dalardınız ya da top  dereye inerdi. Topu almak neyse de, siz  oradan çoğu zaman kirpican olarak çıkardınız. O dikenleri yiyen bir çocuğun, çalım atarken ya da koşarken neleri hesaplaması gerektiğini siz hesaplayın.

Futbol ölüyor. Futbolu öldüren sadece şike ve bahis çeteleri değil. Konformizm endüstriyi bir noktaya kadar taşıyacak, ancak  konfeksiyon ürünü futbolcularıyla cazibesini kaybedecektir.

http://www.youtube.com/watch?v=hNaSTxVJnvg