YANAL DA KORKTU SAĞLAM DA!

15 Eylül 2008 Pazartesi

Hanidir bir hacimlinin Trabzon’dan bir puan çıkardığı için bunca sevindiğine tanık olmamıştık. Bu pencereden bakılınca Karadeniz’in bu hırçın şehrinde bir yılda çok şeyin değiştiği, en azından “algılamanın” bu yönde olduğu rahatça söylenebilir.

Yattara oynayacak, oynamayacak tartışmalarıyla dolu haftanın bir numaralı muhatabı, özel bir işi için ABD’ye gittiğinden, “Yattara neden oynamadı?” sorusuna sağlıklı bir yanıt almamız mümkün değil.

Doktorumuz ne zaman dönerse, biz de gerçeği o zaman öğreniriz, beklemekten fazlası gelmiyor elden.

Saha içi dizilişlere baktığımızda iki teknik adamın da önceliklerinin, takımları değil kendileri olduğunu anladık. Her ikisi de muhtemel bir mağlubiyetin yaratacağı sorunlarla boğuşmak yerine, bu erken eşleşmeyi kişisel bir kazaya uğramadan atlatmanın hesabıyla çıktı sahaya.

Kendi sahasında oynayan bordo mavililerin, en büyük hücum silahının yokluğunda Barış’la değil de Serkan’la başlaması, bizdeki Ersun Yanal fotoğrafıyla örtüşmemiştir. Serkan tercihi, amacın kazanmak değil kaybetmemek olduğunu bas bas bağırdı, bunu herkes gördü duydu da bir Ertuğrul Sağlam duymadı. Ama işte o da “kaybetmemek” için çıkmıştı sahaya, kazanmak için değil..

“Geronimo” Colman için düşündüklerimi daha önce yazdım. Zaman zaman garip işler yapsa da, zeka ve ayak işbirliğinin en güzel örneklerini de yine bu safkan Kızılderili verdi. Hasan Üçüncü’ye çok büyük kredi açan bir gol pası vardı, hatırlayalım; Trabzon’da 1-1 biten bir Galatasaray maçında Gökdeniz’e attığı gol pasıyla “bunları da yapabiliyor muydun Hasan?” dedirten şimdilerin sabahçısının 3 sezonda yaptığı asist sayısına daha üç maçta ulaşan Colman, takıma ve şehre ısındıkça çok daha güzel işlere imza koyacaktır. Trabzon, Mustafa Denizli’nin de çok beğendiği Arjantinliye, Hasan Üçüncü’ye gösterdiğimiz sabrın yarısını olsun gösterirse, sezon sonunda ligimizin asist kralını alkışlarız. Egemen ve Song’un hatasız oyununun yanında, Tayfun’un çabasına Serkan’ın emeğine de saygı duyduğumuzu ekleyelim. Selçuk yetenekleriyle buluştuğunda çok daha fazlasını yapacak, Cale güçlendiğinde goller atmaya başlaycaktır.

Gol demişken;
Maçın devre arasında stada görevli olan kardeşim Emrullah arayarak, “Abi Gökhan Ünal dışarıdan nasıl görünüyor, staddan çok gamsız ve Trabzon’a geldiğine bin pişmanmış gibi algılanıyor” dedi. Aklıma Leman dergisinin “Ne arıyorum lan ben burada” karikatür kahramanı geldi. Doğrusu kardeşim pek haksız sayılmaz, ama sorunun Gökhan’dan kaynaklandığını düşünmüyorum. Yeterli pas alamayan Gökhan anlık küskünlükler yaşasa da, çabucak kendine gelen bir yapısı var. Yani sorun Gökhan veya Umut’ta değil, yarıdan fazlası yenilenen bir takımın “uyum sancıları”dır.

Bu arada, Gattuso gibi kesici, Deco gibi delici ve Zidane gibi ısırıcı olması beklenen Kaptan’dan sadece şunu istiyorum. Kaptan, kendin gibi oyna yeter, sağa sola takma kafanı.

Maalesef önyargıyı yok etmek atomu parçalamaktan bile zor, malum.

Delgado’nun oynadığı bir takımın, adı ne olursa olsun, her oyununda birkaç yüzde yüzlük pozisyon üretmesini beklerim. Ligimizin en yaratıcı ve zeki birkaç oyuncusundan biri olan Arjantinli belli ki Sağlam’ın oyun kurgusuyla çok örtüşmüyor. Çağdaş futbolun gerekleri ne der bimiyorum, bildiğim şu; Delgado gibi adamları “pres yap, top kap, kademeye gir” diye diye sadece paslatırız. Bırakın bazı “özel” adamlar istedikleri gibi oynasınlar. Yattara doktor kurbanı oldu diyelim, e Delgado’yu kim durdurdu dersiniz? Hani işin keyif kısmı?

Trabzon – BJK türü didişmeleri futbolseverlere “oyun” diye daha ne kadar yutturabileceğinizi zannediyorsunuz?

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: