Monday, September 29, 2008
“Hukuklu” arkadaşlarımın çokluğundan olsa gerek, okul yıllarımda İletişim Fakültesi dışında İstanbul Hukuk’un koridorlarında da sık bulurdum kendimi.
Sahne şu;
Şu sıralar Kadıköy Adliyesi’nde Cumhuriyet Savcısı olarak görev yapan ele avuca sığmaz Trabzonlu ve Trabzonsporlulardan tek vuruş üstadı Selahattin Aydoğdu ile birlikteyiz ve panoya asılan sınav sonuç çizelgesinden “Selo”nun aldığı notu öğrenmeye çalışıyoruz. Ama ne mümkün.. Selo sağdan yanaştı olmadı, soldan iskele verdi olmadı, bir yandan da kapanma saati yaklaşmış yemekhaneye yetişme telaşımız var. Günümüzün çok başarılı savcısı “Yomralı” arkadaşım baktı olacak gibi değil, ” zor durumlarda başvurulacak genetik ve yöresel özellikler kitapçığı”nı açtı ve gürledi;
“Bakanlar çekilsin, başbakan geldiii”
Talimatla yönetilmeye alışmış bir efrad olduğumuzdan olsa gerek, sihirli bir yol açıldı, Selo, efendi efendi gitti notunu öğrendi ve yemeğe de yetiştik.
(Tas kebabı vardı, çok iyi hatırlıyorum, kaçar mı?)Randall Wallace’nin senaryosundan Mel Gibson’un yönetmen-oyunculuğu önderliğinde sinemalaştırılan “Braveheart” -Cesur Yürek- filminin en etkili sahnelerinden birindeyiz şimdi.
William Wallace; köylerini basıp müstakbel karısını öldüren İngiliz askerlerinin elinden kurtulmuş ve izini kaybettirmiştir. Katil İngilizler köyde eğlenmekte ve iğrenç zaferlerinin Vandal tadını çıkarmaktadır. Tam bu sırada, filmin görüntü yönetmeni John Toll’un “muhteşem işi” devreye girer ve ağır çekimde bir atın, üzerindeki bir adamla birlikte yavaş yavaş köye girdiğini görürüz. Sinema tarihinin en etkileyici sahnelerinden birini yaşarız o birkaç dakikalık süre içinde, belki de farkında olmadan..
Mesaj açıktır;
William Wallace geri dönmüştür..Sonrasını filmi izleyenler biliyor, izlemeyenler de mutlak izlesin, baş yapıttır..
Baştan alırsak;
“Bakanlar çekilsin Başbakan geldi”
Ya da
“William Wallace geri dönüyor”.
Haberiniz olsun…
*PANORAMA*
*Sivasspor’un *Fenerbahçe’yi geriden gelip alta almasınınü, futbolun yalın gerçekleri penceresinden bakıldığında anlaşılmaz bir yanı yoktu. Sivasspor ve Bülent Uygun’un iki yıldır yapageldiği şey, Amerika’nın yeniden keşfi değil, basit oynadıkça başarı düzeyinin artacağı ve sıradanlaşacağı gerçeğiydi. Yiğidolar çıktıkları her maçı aynı ciddiyet ve basitlikte oynayıp, hak ettikleri yere gelmiştir, kimse afili cümleler kurmasın ya da bilgisayar demesin. Sivas çok iyi bir takım ve hali hazırda ligin en hazırlıksız takımlarından *Fenerbahçe’yi* yenmesi de olağan sonuçtur. Deivid’in yokluğu İstanbul takımında sanıldığından da çok hissediliyor. Guiza yalnızlığını üretime dönüştürecek tek oyuncu Deivid’dir, Fenerbahçe Deivid’i ne kadar çabuk iyi ederse, toparlanışı da o kadar hızlı olabilecektir.
*Galatasaray*’ın Konya gösterisi gerçekten keyifliydi. Sıkıcı ilk yarı sonrası hem faul hem ofsayt kokan bir golle öne geçen sarı kırmızılılar, Lincoln ve Kewel önderliğinde gardı “düşürülen” rakipleriyle adeta eğlendi ve tribünlere keyif yaşattı. Diğer şampiyonluk adaylarının hakem hatalarından şikayetçi olduğu bir haftada; Yunus Yıldırım’ın suflörlüğü doğrusu bu güzel gecenin tek çirkinliği oldu. Yunus Yıldırım için “gördüğünü çalıyor” denir futbol dünyasında. Ama 2. Galatasaray golündeki Milan Baroş faulünü göremeyen orta, ofasytı süzemeyen yan hakem kimseye masal anlatmasın, bu hakemlik performansı hepimizi düşündürmeli. *Konyaspor*, Galatasaray orta sahsındaki büyük boşlukları değerlendirecek bir üretim yapamadıysa, istemediğinden değil, forvet hattının sıradanlığındandı. Kimse kusura bakmasın, santrfor olarak hala Veysel’den medet uman bir takım çok fazla beklenti içinde olmamalı.
*BJK’*nın Belediye ile bir sorunu olduğu çok açık. Bir türlü gerekli adımı atıp bu sorunu çözemiyor siyah beyazlılar.Her takımın bir belalısı olur hani, adı konmasa da, İBB de BJK’nın belalısı oldu artık. Delgado’nun kendi performansının altına düşmesi belki en büyük etkendi, ve ben Delgado’daki bu ani düşüşün bir sanatçı alınganlığı olduğunu düşünüyorum. Boş tribünler, yetenek sergileme heveslisi “sanatçıların” performansını, haliyle, negatif olarak etkiler. Hakem yorumlarına girmeyeceğim, ama Nobre’nin yalancı çoban muamelesi gördüğünü söylememiz de yanlış olmaz. İBB, geçen yıldan izler verdiği bu maç performansını gelecek haftalara da taşırsa ligde kalıcı olabilir. Aksi halde, kahır ekseriyetin istediği olur ve “Belediye” takımlarından biri gerçek yerine, ikinci ve hatta mümkünse amatör lige devam eder..
*Bursa ve* Gaziantep’in çıkışları da dikkate değer. Samet Aybaba farkı Bursa çıkışını az biraz anlaşılır kılsa da, Gaziantep hepimizi şaşırtmaya devam
ediyor. 5 maçlık periyodun tek ciddi sınavını kaybetmiş olsalar da, alkışı hak eden bir performans sergilediklerini söylememiz gerek.Fenerbahçe galibiyeti sonrası kendine gelemeyen* Hacettepe* ve Kocaeli acil müdahaleler istiyor. Oldukça “enteresan” isimleri kadrosuna katan Körfez’in
toparlanmaması için bir neden yok, lakin Hacettepe için çanlar oldukça erken çalmaya başladı. Çok sevimli teknik direktörleri ve saygıdeğer başkanlarının
bu 5 haftalık fotoğrafı doğru yorumlamalarını dilerim.Tolunay Kafkas’lı *Kayseri*’nin nedense çok daha “şık” skorlar üretmesini bekliyorum. Bizi bu beklentiye sürükleyen de bizzat Kayseri takımının kendisi zaten. *Eskişehirspor*, kendi mazisine yakışmayan bir yönetim ve takım kimliğiyle belki bu lige tutunur, ama içimizdeki EsEs fotoğrafı da hayli sararır. “Trabzon’un bir futbolcuya verdiği parayla bir takım kurduk” cümlesini artık duymak istemiyoruz Rıza hocam. En fazla söylersiniz Unakıtan’a gereğini yapar! Bursaspor da çok para harcamadı ama 12 puan topladı derler adama..
Bir Cevap Yazın