Sedat Tunalı

Tarih: 03.10.2008 Saat: 09:24:14 (2250 okuma)

En sona söyleyeceğimizi en başa çekelim de, yazı okumaktan çok da keyif almayan okurlarımıza bayram kolaylığı sağlayalım;

Bir kişiyi gözümüzde değerli kılan Trabzonlu oluşu değil, Trabzonporlu oluşudur. Trabzonsporlu derken de, alavere dalaverelerle orta sahadan üçlük sokma peşindekileri kasdetmediğimizi de ekleyelim, ne olur ne olmaz..Etraf sahte Trabzonsporlu kaynıyor..Geçelim asıl konuya.

ŞOV TİVİ Genel Müdürü ve Trabzonspor Yönetim Kurulu Üyesi sayın Saner Ayar “has bir Trabzonsporlu mudur?”

Söylediklerine bakılırsa evet sıkı bir Trabzonsporlu, yok Ziya Paşa’dan referans alarak “ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” dersek, hayır, O da iktidarın “elemanı”Lig TV yeni bir reklam filmi hazırladı, malum.Haftalardır dönüyor ekranlarda.

Üç İstanbullunun birer futbolcusunun taraftarlarıyla sarmaş dolaş finaliyle biten çekimler, hem çekim tekniği hem kurgu hem de öykü olarak birinci sınıf, emeği geçenleri kutlamak isterim.

Meseleye ŞOV TİVİ Genel Müdürü ve Trabzonspor Yönetim Kurulu Üyesi Saner Ayar penceresinden bakmaya devam edelim, hem reel ekonomik verilerle hem de sosyal gerçekliklerle..

Kapitalist üretim ilişkilerinin egemen olduğu toplumlarda aslolanın tüketim olgusu ve gücü olduğunu biliyoruz. Bu tanıtım ve reklam filminin çekiminde de, bu gerçeğin temel alındığını düşünelim;

Peki o zaman adama şunu sormazlar mı?

Sayın Ayar; BJK’nın toplam Lig TV üye sayısıyla Trabzonsporlu üye sayıları arasında ne kadar fark vardır ki, BJK’nın dahil edildiği bir projeden Trabzon’un dışlanmasına seyirci kalıyorsunuz? Hepimiz biliyoruz ki, ekonomik olarak BJK ile Trabzonspor’luların Lig Tv üyelikleri neredeyse eşit miktardadır. Bu durumda bu ne perhiz bu ne, neyse.. Ne güzel olurdu şimdi fasulye turşusunun kavurması.. Neyse, bu böyle..

Yoksa Saner Ayar’ın Genel Müdürlüğü’nü çok mu abartıyoruz, aslında yan kuruluşları olan lig tv üzerinde hiçbir etkisi yok da camia O’na kaldıramayacağı anlamlar mı yüklüyor, nedir!?

Hadi ekonomik verileri bir kenara koyalım, diyelim ki Lig Tv bu kez “insani ve sosyal” bir planlama yaptı ve ekonomik verileri bir kenara attı ve camiaların büyüklüğüne göre bir film hazırladı!

Ne demişti şair; “Behey kara maça bey”, yanıt verin;

İstanbul’un en büyük stadını İtalyan-İngiliz finali dışında bu ülkede Trabzon camiasından başka kim doldurabildi? Göztepeli Yılmaz Özdil’in klasikleşen tanımıyla “Sidik Derbisi”nde bile 30 binli rakamlara ulaşamayan seyirci sayısını Trabzon camiası özel maçta neredeyse ikiye katlarken, hem ekonomik verileri hem de etik sınırları zorlayan bu reklam filmi neyin nesidir? İstanbul’un hacimlilerinden birinin geçen hafta sonu oynadığı lig maçındaki seyirci sayısı Trabzon Yavuz Selim Sahasında her gün toplanıyor!!..

Trabzon bu yıl nasıl olsa şampiyonluğa oynuyor, bize tepki koyamaz ve lig tv üyeliklerini iptal edemez mi sanırsınız?? Trabzonluysanız, pire için yorgan yakan bir geleneğin sahiplerini, “ev yandi ama olsun fareler da eldi” tesellisini hayatlarına eş edenleri nasıl bu kadar hafife alırsınız?

İroni bu olsa gerek;

Bir Trabzonlu’nun federasyon başkanlığı dönemi içinde bu takım tarihinde ilk olmak üzere 2 kez “fikstürün belden aşağı bölümüyle ilgilendi”, bir başka “Etkin ve yetkin” Trabzonsporlu Genel Müdür idaresindeki yayıncı kuruluşun çapsızlığı da sabır sınırlarını darmadağın etmek üzere..

Ev yansın kabul, ama farelerin de kökü kazınsın artık, bir daha içeri sızamamacasına hem..

Trabzonspor’un Basketbol Takımı Var Mı? Varsa Hangi Ligde Oynuyor?

Konudan, İhsan Öksüz’ün Taka’da çıkan yazısıyla haberdar oldum. Eğer yazılan doğruysa ortada hem idari hem de ahlaki bakımdan, ve elbette, geleneği olan kulüpler ve markalar açısından çok büyük bir sorun var demektir.

Ne yani, aylardır Trabzonspor Basketbol Takımı diye anlatılan Basketbol takımı, Trabzonspor’un takımı değil midir?? Böylesi bir ayıba kimler imza attıysa ortaya çıkmalı ve bu ayıbın kurumsal hesabı mutlaka verilmeli..

Yattara’yı “Satmak”

Trabzonluları ve genelde Karadenizlileri sevenlerin ortak görüşü şudur; kötü huyları da çoktur ama, Trabzonlular sağlam adamlardır ve “adam satmazlar”Yine çok sevgili İhsan Öksüz’ün son yazısından, Yattara’nın nasıl “satıldığını” öğreniyoruz.

Yattara ile yaptığım çok kısa telefon görüşmesinin kaydı Telekom arşivinden bulunabilir, pazarlıkların yoğunlaştığı gün Gineliyi aradım ve kendisi “Ben gitmek istemiyor” dedi, ardından yutkuntuyla kapanan bir telefon sesi düştü kulağıma..

Satılırdı satılmazdı tartışmalarına girmeyeceğim, yönetime bel altından vurma gibi bir küçüklüğe de tenezzül edecek karatta değilim.

Ama şunu söylemezsem de çatlarım; Yattara’yı satmakla, futbolun gülen yüzünü ve muhatabını sürklase eden fırça darbelerini satmak arasında hiçbir fark yoktur. Fotoğraf hiç şık durmamış ve sezon başından beri “Yattara’ya yer arıyorlar” mealinde cümleler kurduğu için olmadık eleştiriler alan İhsan Öksüz haklı çıkmıştır.

Özür dileyecek tek bir kişi bile çıkmaz, boşa bekleme sakın İhsan Abi..

Gece Saat 00.45’te Telefon Neden Çalar?

Üstelik telefonu açan Afyon Kocatepe Anıtının önündedir, yanında çok çok sevgilisi, bir de değer verdiği birine dinletmek istediği bir beste çalışması, bir de anlatmakla bitmeyecek, “kuş kanadı kalem olsa yazılmayacak” acılar varken, üstelik..

Kimin aradığını söylemeyeceğim, ama sol memenin altında bir parça vicdanı ve sevgisi olan, aklının kapısı çalınmadık arka odalarında memleket ve yurt sevgisinin ladinlere yazılmış türkülerinin varlığını az çok sezebilen herkes, kimden bahsettiğimi zaten anlayacaktır.

Bilenler bilir, “denizlerin sokak çocukları” martıya Zinos der Trabzonlular, işte bu koca yürek de, tarihi bir şehri ve kültürü, yaralı kanatlarıyla evrenselliğin maviliklerine taşımaya kararlı bir zinostur benim gözümde. Bir Sabahattin Ali şiirine yaptığı besteyi dinletti, içimi bahtiyar kılıp hüznümü Kaçkarlara arkadaş ederek, hem..

“Ekmeğim bahtımdan katı

Bahtım düşmanımdan kötü

Böyle kepaze hayatı

Sürüklemekten yoruldum

“Kimseye soramadığım

Doyunca saramadığım

Görmesem duramadığım

Nazlı yarimden ayrıldım”

O nazlı yarin kim olduğunu, kimler tarafından nasıl kirletildiğini siz de anladınız, biliyorum..