Yazmak meydan okumadır, varım demedir, vaz geçilmezleri ve düşleri bir akla ve ruha sığdırmadır.
Bazen Erman Toroğlu ile birlikte utanabilme ironisidir yazmak. Ali Sami Yen’den tüm toplumun ortak aklına ve ruhuna “çalınan” lekeye, bu ülkenin geleceğini inşa edecek olan “adam” fotoğrafına dair umutsuzluğa sessiz bir isyandır utanmak ve yazmak..
Bazen sıfatlardan rahatsız oluşun, ruhunla ve varoluşunla asla örtüşmeyecek “çakma” ünvanlardan sıyrılışın limanı, bazen haksızlıklara karşı şehvetle dalgalanan isyan bayrağının açık denizidir yazmak.
Yazmak namus işidir, yürek işidir yazmak.
Beklentisizliğin tarifsiz özgürlüğünün alfabeyle kanatsız uçuşudur diyar diyar..
Mapavri’den Güney Afrika’ya; Faroz’dan New York’a esen bir deli fırtına ve o fırtınaya yüklenmiş hesapsız sevgilere onurla arkadaş olmaktır yazmak..
Yazmak ruhun bir türevi, aklın zorlamasıdır.
Bir yanımdan Değirmendere akar benim, delinaz.. Kah kıvrımlarında memleket türküleriyle selamlar doğayı, kah heybesinde bin bir hikaye ile buluşur deniziyle..
Bir yanım Karadere’dir, İskefiye’dir, Kadırga’dır Madur’dur..
Yaşanan doğanın sahibi değil parçası olmayı becerebilmiş, yaz başı çıkılan yayladan güz başı kıpkırmızı yanaklarla inen cennet çocukların ve gelin gibi süslenmiş sarıkızı’ın, gülbahar’ın, yaşama sevincidir her yanım..Ya “büyüklük” nedir? Trabzonspor mesela; sözde ulusal özde İstanbul medyasının sıkça vurguladığı şekliyle “4. büyük müdür?”
4 rakamıyla yanına ilişilen 3 nelerden oluşur ki, bu 4 ifadesi, kendinden geçercesine bir kabulün ifadesi olabilmekte ve 3’e dair ne varsa 4’e de, haliyle, bulaşabilmektedir.
Trabzon bu sorunu aşmak ve “Trabzon” saflığı ve naivliğiyle acilen buluşmak zorundadır.Büyük ustanın affına sığınarak…
NEDİR BÜYÜKLÜK?
büyüklük yetim hakkı yemekse
localarda viskiye dönüşen vergi borcu affıysa büyüklük
stadlarda adam öldürmekse; ülkene gelen konukları sokak ortasında
koparmaksa hayattan
Hakedilmiş bir mutluluğu, makyavel çukurlaşmasıyla engellemekse büyüklük
Ve bu ahlaksızlığı bir övgü anısı olarak anlatmaksa, utanmazca;
Yoksul ülkemin kaynaklarını ahlaksızca yağmalamak ve paranın gücüyle herşeyi
“satın alabilme” iktidarıysa büyüklük, hiç bir şeyin değerini bilemezken fiyatını biçebilmekse;
Büyüklük; zayıf karakterleri ezmek ve yok etmekse, kullanıp kullanıp..
Kağıt mendil gibi paçavraya çevirip çöp sepetine atmaksa..
Kendinden zayıfa efendi, güçlüye uşak olma refleksiyse
Halkın kültürel ve sosyal zenginliklerini gri bir renk scalasının
kölesi yapmaksa
Okumuş cahilleri ve haysiyet fukaralarını birkaç rengin besleme paralı
kalemşörüne dönüştürmekse büyüklük;
Büyüklük , koca bir ülkeyi üç markanın uşağı haline getirmek, işgal
kuvvetleriyle “legalize” maçların piyonu olmaksa,
Her tür ilkesizliğin yasalaşması ve ahlağın zavallılaşmasıysa büyüklük..
Büyüklük endstriyel futbol ve localarınızsa
Modern stadlar ve alışveriş merkezleriyse büyüklük;
Büyüklük emek hırsızlığı,
Büyüklük devlet ihalelerine girişin kartvizitiyse,
Büyüklük Anadolu’yu hakir görmek ve kendine yabancılaşmaysa..
Yazın koskoca ve kapkara puntlarınızla;
Trabzonspor asla böyle “çukur” bir büyük değildir ve bizler yaşadıkça da olmayacaktır!!(Şiirin orijinal halini merak eden Google’dan bulabilir veya sedattunali.blogcu sayfasından okuyabilir)
Trabzon’un farkı: Herhangi bir “başka” takım bir iki hafta lider olduğunda otomatik olarak “biz artık 4. büyük olduk, vay be helal bize biz neymişiz meğer, Trabzon bitti artıkın” melodramlarına karşılık; bu sıra dışı takımın ve sevenlerinin farkı, haftalardır lider olmalarına rağmen oynanan futboldan memnun olmamaları ve kendilerini acımasızca eleştirebilme özgüvenleridir.
Kaç hayat yaşarsanız o kadar fazla ölürsünüz..YAVUZ KOCAÖMER VE GALATASARAYLI ŞAMPİYONLARA SAYGI
Kocaömer’le tanışmamıza neden olan o berbat yazı başlığıma karşı kendimi borçlu hissetmeye başladım. Zira o başlık olmasa böyle bir “insan”dan, daha kimbilir kaç zaman haberdar olamama utancını büyütecektim. O’nunla birlikte kim emek verdiyse ve Galatasarayımızın tekerlekli basket takımının dünya şampiyonluğuna ulaşmasına kim zerre katkı sağladıysa, başımız gözümüzle beraber sevgilerimizi gönderiyoruz. Yaptıkları işin değeri anlatılası değil..Adnan Polat’ın her yönü eleştirilebilir, ama bu konuda hepimizi şaşırtan bir kutlama yapacağına inanıyorum.
VATAN HAİNİ
“Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz dedi Hikmet.
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.”
Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne,
kapkara haykıran puntolarla,
bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson’un
66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali
Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira.
“Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz dedi Hikmet.
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.”Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz,
ben yurt hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası,
Amerikan donanması, topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla:
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Bir Cevap Yazın