Rahmetli Kenan Onuk’un futbolseverlere “armağan” olarak kabul edebileceğimiz formattaki “90 dakika” programının değişmez ismi Hıncal Uluç, bayramın birinci günü yayınlanan programda, ki kendisi biraz da hastaydı acil şifalar dileriz, Galatasaray’ın Kaptanlık Müessesi odaklı bir tespitte bulundu.
Uluç; Gündüz Kılıç ve Turgay Şeren gibi kaptanlardan örnekler verdiği konuşmasında, son Ankaragücü maçında sarı – kırmızılıların başında sahaya kaptan çıkan Ayhan Akman’a tepkisini dile getirerek “ Ben futbolcu olsam, Ayhan Akman’ın kaptan olduğu takımda sahaya çıkmayı reddederim” dedi. Medyada ne kadar yankı buldu bu tespit bilmiyorum, bildiğim bu sözlerin ne Ayhan ne de diğer futbolcular için yenilir yutulur olmadığıdır. Dağılmadan, üstad Uluç’un söylediklerine yakın şeyleri, Fenerbahçe hezimeti sonrası nasıl dile getirdiğimi hatırlatmak istiyorum.
Bir pozisyonumuz da sahalarımızın “efendi” futbolcusu Ayhan’dan. Büyük bir form yakalayan ve antipatik tavırlarına rağmen pozitif futboluyla takımına büyük katkı sağlayan Ayhan Akman, sakatlık sonrası oyunun durduğu bir pozisyon sonrası kendini topun önüne atarak, neden sevilmediğini bir kez daha gösterdi. Galatasaray kaptanlığında Metin Oktay ve Cüneyt Tanman örnekleri varken Ayhan Akman’ı izlemek iç acıtıyor.
Bu acıyı bir futbolsever olarak yaşamıştım nihayet, bu çirkinliklerin bizlerden çok, Galatasaray geleneğiyle övünenleri rahatsız etmesi gerekiyordu, ama belli ki benden başka rahatsız olan yazar da yoktu. Yanılmışım. İyi ki, yanılttı bizi Hıncal Uluç. Hem de benim gibi şöyle bir değinip geçmedi, spor tarihimizin belki de en ağır cümlelerinden birini kurarak yaptı bunu. Ayhan Akman’ın kaptanı olduğu takımla sahaya çıkmayı utanç saydı Hıncal Uluç. Hıncal Uluç’un bardağını taşıran ise, son Ankaragücü maçında daha oyunun başında yaptığı bir “hareketti”, hareketin amacı hakemi kandırarak rakibe sarı kart aldırma girişimiydi.
Ayhan Akman’ın tüm benliğini sarmış görünen Makyavelizm virüsünün iflah olacağını düşünmüyoruz. Futbolculuk yeteneklerine söyleyecek sözümüz yok, ama Akman’ın verdiği bu “sporcu”fotoğrafıyla Galatasaray’dan çok, mesela Ali Şen’in başkanı, Aygün’ün de futbolcusu olduğu herhangi bir kulübe yakışacağını düşünüyoruz.
Hıncal Uluç’un bu lafı dolaştırmayan üslubunu alkışlıyorum, haddimi bilerek..
GARABETİN BAYRAK YARIŞÇILARI: HÜRRİYET VE ZAMAN
Hürriyet’in spor ekiyle gündeme taşıdığı ve ne amaçla son 25 yılla sınırlı tuttuğu anlaşılamayan “25 yılın efsane 11’i” garabeti henüz sonuçlanmadan, bayrak yarışına Zaman’ın da dahil olduğunu görüyoruz.
Kendilerine göre bir liste yapmışlar. Çok makul bulanlar da olacaktır, bizim gibi iflah olmaz kötü niyetli UTAH muhalifleri gibi haksız ve kötü niyetli bulanlar da..
Mesela yılın sporcuları arasında bu yıl sadece birkaç resmi maça çıkan Nihat Kahveci kardeşimizi görüyoruz da, bir yabancı takım formasıyla yurt dışında ilk kez şampiyonluk yaşayan futbolcumuzu, Gökdeniz Karadeniz’i göremiyoruz? Neden? Gökdeniz’in bilgisayarı UTAH’I çekmiyor mu yoksa? Fatih Tekke konusuna hiç girmeyelim, o iflah olmaz bir Trabzonlu, öyle efendi mefendi kabul edecek, kul köle olacak bir karakteri yok, boşuna yatırım yapmaya değmez! Mi? İçerlerden “ahh ahh şu Emre Belözoğlu iki gol daha atsaydı da seçseydik ne güzel” sesleri mi geliyor nedir!?
Yılın takımı adayları arasına, toplama takıma rağmen liderliği ele geçiren ve ilk yarıyı muhtemelen lider kapatacak olan Trabzonspor’u almamanızı anlarım, ama bu toplama takımdan bir “lider” çıkaran Ersun Yanal’ı görmemek için insana at gözlüğünden fazlası gerekir, ki, belli ki sahipler.. Şenol Güneş’i görmemeleri de çok normal, baksanıza yurt dışında ilk şampiyonluğu yaşayacak Türk antrenör olma şansını finalde kaybetti, vizyon fukarası nolucak! Mustafa Denizli Pas takımıyla 2 galibiyet alsa, görürdünüz yaygarayı ya, neyse..
Zaman gibi “dinler arası diyalog görünümlü şahin” gazetelerinin önceliği her zaman için cemaat çıkarlarıdır. Bu gerçeğin ışığında bir değerlendirme yapıldığında, ortada bir garabet de olsa, anlaşılmayan bir nokta da kalmıyor. Başta Trabzonspor taraftarları olmak üzere, pek çok futbolsever de kendilerini alkışlamaya hazır ve nazırlar. Ama cemaat çıkarlarını önce Trabzonspor’un, sonra da memleket çıkarlarının önüne koyanlar için ortada bir sorun filan da yok zaten..
FENERBAHÇELİ KARDEŞİME SELAM OLSUN
Bir haber okudum, içim fena acıdı.
12 yaşındaki bir çocuk, adı Orhan Gilli kötü bir hastalığa yakalanmış ve bereket erken teşhisle tedavi sürecine girilmiş. Orhan canımız, hastalığının verdiği moral kaybıyla hiçbir şeye sevinemez olmuş, tek tesellisi Fenerbahçe galibiyetleriymiş..Kendi payıma, Orhan’ımızın mutlu olmaıs için canımdan çok sevdiğim şehrimin takımının Fenerbahçe’ye yenilmesine hiç üzülmeyeceğimi beyan etmek isterim. Fenerbahçe takımı Konya deplasmanına çıktığında, bu minik kardeşimizi de ziyaret edemez mi mesela? Roberto Carlos’la çekilmiş bir fotoğraf, Orhan’ı hayata bağlayan güç olabilir, lütfen..Daha bu yaşında “nasılsa öleceğim” psikolojisine saplanmış bu çocuğu hayata bağlamak, hepimizin insanlık görevidir..
HAMZAÇEBİ’NİN HARİKA ÖNERİSİ!
Hamzaçebi dediysek, başında Akif olanı değil, iflah olmaz Trabzonspor sevdalılarından ve tribünlerin has delikanlılarından biri olan Ahmet olanını kasdettik.
Trabzonsporla sadece “vermek” üzere kurduğu gönül bağını, markayı ve şehri cukka aracı olarak kullananlara inat sürdüren Ahmet Hamzaçebi, bir tribün lideri olmasına rağmen, taraftar derneklerinin klişeleriyle satışa çıkarılan ve ister istemez bir metaya dönüşen Trabzon sevgisinin erozyona uğramasına, benimle birlikte en çok isyan eden belki ikinci kişi..Beklentisiz taraftarlar üzerinden nemalanan taraftar grupları herkesin malumu, ama Hamzaçebi’nin yönetime yaptığı bir öneri var ki; harika..
Ahmet Hamzaçebi’nin önerisi şu;
Trabzonspor Yönetimi; taraftar dernekleri adına forma, atkı, şort vs. üretsin ve TS Clublarda satışını yapsın. Böylece hem taraftar dernekleri mutlu olur, hem kulüp ekstra gelir yaratır hem de taraftar üzerinden cukkalanan sırtlanlar ve çakallar kulübün yakasından düşer..
Bu akılcı öneri orta yerde kalmış ve ısrarla sahibini arıyor. Benim umudum MahmutAksu’dur, bu önerinin takipçisi ve destekçisiyim. Çünkü benim için Trabzonspor ve Trabzon; hesapsız aidiyet, sınırsız, koşulsuz ve beklentisiz sevgidir. Trabzon ve taraftarı üzerinden hesap yapanlar bunu “bana rağmen” yapmak zorundadır, elbet cürmümüzce..
Bir Cevap Yazın