Türkiye liglerinde İstanbul takımları dışında bir takımın şampiyon olabilmesininm tek yolu; saha dışı güçlerle de mücadele edebilme gücüne sahip olmaktır. Bu sözü Aziz Yıldırım’dan bile duyduktan sonra,i heralde bana da itiraz eden olmaz. Trabzonspor maalesef yişne hakemlerin hedef tahtasına konmuştur, gelen vuruyor giden vuruyor, yönetim uyuyor…
Sivasspor maçında bariz penaltısı Selçuk Dereli infazına maruz kalan Trabzonspor’un yönetimi, maçın hakemini bir çiçekle uğurlamadığı kalmıştı, buyrun bugün de Mustafa Kamil Abitoğlu faciası yaşandı, bakalım ne yapacakalr! Sayın Sadri Şener ve ekibi; İstanbul medyasının temsilcilerine şirin görünme kaygısından sıyrılıp, oyunu kurallarına göre oynamak zorundadır. Trabzon camiasının gücünü arkasına alan bir yönetin, buna rağmen infazlara engel olamıyorsa orada bir dakika durmamalıdır. Çok açıkça belli olmuştur ki; Türk hakemliği her zaman olduğu gibi devreye sokulmuş ve Trabzon takımı budanmaya başlanmıştır.
Mustafa Kamil Abitoğlu’na, ve dolayısıyla da onu “görevli” olarak Trabzon maçına atayanlara yönelik eleştirimizin, uzatma dakikalarında gelen bariz ofsayt golle de ilgisi yok. Abitoğlu, oyunun ilk 45 dakikasında Trabzon lehine sadece 3-4 faul düdüğü çalarak Trabzon’u sahada “mahkum” etmiş ve bu sinsi düşüncesi, Ersun Yanal yanlışlarıyla buluşunca ortaya “Oligarşi” adına tadından yenmeyen bir fotoğraf çıkmıştır. Türk hakemliğinin yerlerde sürünen duruşunu her hafta bıkmadan usanmadan yazmaya devam edeceğimi, dünyanın tüm şerefli insanları adına, buradan ilan ediyorum. Türk hakemliğinin bir Sedat Tunalı ile bir yerlere gelemeyeceğini de elbet biliyoruz, lakin bize düşen hırsıza hırsız deme sorumluluğunu hep diri tutmaktır. Ayrıntılarta çok girmeye gerek yok, mesela uzatma dakikalarında Umut’un ofsayt golü sonrası oyun en az 1 dakika durdu, bu durumda kafasında adalet duygusu taşıyan her onurlu hakem, bu oynanmayan süreyi de oyuna ilave ederdi, etmedi Abitoğlu, ve eminiz ki ülkenin kahır ekseriyetini de mutlu etti. Yolları açık olsun, ama bilmeliler ki yolları Edirne’de son bulacaktır.
Adalet dağıtan insanlar ruhlarının efendileri olma zorundadır. Ruhuna efendi arayan ya da ruhlarını oligarşiye satanlar adalet dağıtamaz.
Maça gelelim;
Ersun Yanal, Trabzon takımının tek “zeki” adamını yanına oturtup, her topu çift santrforuna şişirerek gol arama gibi çağdışı bir modele yapıştı ve ligin lideri ilk yarıda tek bir organize atak geliştiremedi. Tayfun amatörlüğünün erkenden sarıya dönüşmesi, ve Bursasporluların akıllıca Tayfun üzerine oynamasıyla geç de olsa uyanan Yanal, Colman’ı “zorunlu” olarak oyuna aldı ve o dakikadan sonra Trabzon lider gibi oynamaya başladı. Ersun korkaklığıyla heba edilen 42 dakikanın bedeli de kaybedilen liderlik oldu. Arjantinliyi yanında tutup Serkan’ı orta sahaya süren bir teknik adam duruşu sorgulanmaya muhtaçtır ve maalesef sayın Yanal bizi her hafta düş kırıklığına uğratamaya devam etmektedir. Trabzon “markası”,hakemleri ve onların efendilerini bir şekilde hizaya sokabilir, ama kendi yanlışlarını giderecek olan da herhalde kendisi olmalıdır.
Bursaspor 1.5 atak iki golle 3 puanı alırken, haddini bilmesinin ödülünü aldı bana göre. Özellikle ikinci yarıda kendi saha ve seyircisi önünde adeta “ezilen” timsahların hocası Güvenç Kurtar, bana göre ligimizin futbolu en iyi bilen birkaç taraftarından biri olan Bursasporlulardan ağır eleştiri aldı, ki Bursa’yı farklı kılan da bu bilinç düzeyidir. Bursaspor seyircisi, ezile ezile alınan bir galibiyetle tatmin olacak düzeyin çok üzerindedir, Kurtar Bursa’da kalıcı olmak istiyorsa bu gerçeği aklından çıkarmasın.
Bir Cevap Yazın