Fenerbahçe’yi “iyi” takip edenler, Arsenal adlı 5-2 lik Saraçoğlu depremi sonrası, hatta aynı gece ortaya attığım iddiamı hatırlayacaklardır. Sarı-lacivertlilerin o geceki ağır yenilgisine rağmen, şahsen, bana “ışık “verdiğini ve iç sahada 5 yenen Arsenal deplasmanı dahil, ilk yarının son maçına kadar maç kaybetmeyeceğini yazmıştım. Eh kaybetmediler zaten ve geldi çattı o maç!
Yazımı zahmet edip okuyanlar, ki yazı arşivde duruyor, Fenerbahçe takımının yenilmezliğinin ancak ikinci yarının açılış maçına kadar sürebileceğini, zira bu maçta rakibin sezonın flaş takımı Trabzon olduğunu yazmıştım.
Trabzonspor’un geçen yıldan fazlasının sadece Song-Egemen uyumu ve biraz da Colman olduğunu düşünüyorum. Tabi Galatasaray hezimeti sonrası kaleyi devralan “kaleci” Sylvia’nın da hakkını teslim edelim, cami duvarına işemiş gibi çarpılırız alimallah!
Devre arasında sol kanattan maç başına hiç olmazsa 5 orta yapabilecek bir kenar adamı alınmasını bekledik, alınmadı. Orta sahaya çekip çevirecek ve dikine paslarla rakip defansın dengesini bozarken, Gökhan Ünal’a sevdiği ara paslarını atabilecek bir 10 numara alınmasını bekledik, alınmadı..
İlk yarıdaki Fener-Arsenal maçı sonrası dile getirdiğim iddiamla ilgili son durumum şudur;
Trabzonspor’u idare edenlerin, bu beklenmedik başarılı sonuçlar sonrası ar transfer için daha 5. haftadan itibaren araştırma başlatacak bir “büyük takım yöneticiliği” performansı ile bordo-mavilileri 2. Yarıya hazırlayacaklarını düşündüm, bekledim. Bu düşünce sonrası oluşan beklentimde, şahsen başarılı bulduğum bazı yöneticilerle yaptığım ikili göürşmelerin de etkisi büyük oldu. Ama şu veya bu nedenlerle Trabzonspor Şükrü Saraçoğlu’na ilk yarıdaki kadrosuyla çıkmak zorunda artık.
Dikkatli gözler ve seçici algı; yazının genel seyrinden, bu saatten sonra Trabzon’u çok şanslı görmediğimi anlamıştır.
Trabzon’un tek şansı, Geronimo Colman’ın ayağından çıkacak adrese teslim, uzun-kısa gol pasları olacaktır. Bunun ilk şartı da; Geronimo’yu sol kenara hapsetme yanlışından arınıp forvet arkasına serbest adam oynatma teknik adam doğrusu olacaktır. Bunun dışındaki her teknik adam yorumu, oyunun mutlak favorisi olarak Fenerbahçe’yi işaret edecektir.
Colman’ın sözünü ettiğimiz kurguyla sahaya sürülmesi ve futbol şansıyla harmanlaşmış alışıldık Trabzonspor mücadeleciliği ,Şükrü Saraçoğlu’nda fitili ateşlenmiş bir şampiyonluk füzesini Karadeniz’e doğru uçurabilir.
Ancak galibiyetini birçok alt bileşene bağladığımız Trabzonspor’un; kendi performanslarını yakalayan Alex ve Deivid’in ayaklarıyla hüsrana dönüşebilecek bir kırılgan yapıya sahip olduğunu da kabul etmeliyiz. Futbol öylesine “sade ve anlaşılır” bir oyun ki, duygularınızın esiri olduğunuzda bu sadelik kolayca gerçeği ıskalamanıza neden olabiliyor.
Hasılı;
Dilerim aylar önceki öngörüm doğrulanır ve Dünya’nin iki “şehir” takımından biri olan Trabzon kazanır, ama…
MAHMUT AKSU VE “BİRİLERİ”
Mahmut Aksu ile dostluğumuz yok, yüz yüze hiç görüşmedik, hatta ilk görüşmemiz epeyce de tatsız oldu.
“Besleme taraftarı kulübün yakasından düşüreceğim, bu benim namusumdur” dedi bir gün Aksu, ve bana göre kulübün üzerindeki en büyük tehlikeyi keşfetti. O günden sonra daha başka bir gözle baktım Aksu’ya.
Transfer çalışmalarında aktif olarak rol aldı, iyi işleri de oldu kötü işleri de, ama Brülls transferindeki katkısı ile bile, gelecek nesillere bir “imza” bırakabileceğini düşünüyorum.
Sonra, ara transfer kakafonisi ile buluştu bir kez daha, azat kabul etmez şehir sevdalıları. Transferin, hele ara da yapılanının zorluğunu elbet biliyoruz. Kaldı ki, Trabzon taraftarı “paramız yok transfer filan da planlamıyoruz” türü bir açıklamayı bile anlayışla karşılayabilecek bir bilinç düzeyindedir bize göre. Ama bunu yapmayıp , gündeme her gün bir başka ismi düşürüp beklenti içine sokulan taraftarı “birileri” düzeyine düşürmek, Mahmut Aksu’yu ötekileştirir ve giderek yalnızlaştırır. Kişisel olarak Mahmut Aksu’nun, beklentisizliğin verdiği güçle bu yalnızlaşmadan ve ötekileşmeden üzüntü duyacağını sanmıyorum, ama benim derdim zaten Aksu, Birileri ya da Ötekiler değil; derdimiz Trabzon ve Trabzonspor’dur. Aksu, maksadı aşan bu açıklamasının açtığı yarayı önemseyip Trabzon’a hizmete devam etmelidir.
“PANDORA’NIN KUTUSU” AÇILIYOR..
Bir yanıyla “Trabzon” kokan Yeşim Ustaoğlu’nun son filmi “Pandora’nın Kutusu” 23 Ocak’ta gösterime giriyor. 56. kez düzenlenen San Sebastian Film Festivali’nde “Altın İstiridye” ödülünü alan filmin başrol oyuncusu Tsilla Chelton da festivalde en başarılı kadın oyuncu seçildi, ki kendisi 90 yaşındadır ve bu film için türkçe öğrenmiştir, şaşılası bir kısa zaman diliminde, üstelik..
Yazar Muammer Çakıral’ın da büyük emek verdiği film Altın İstiridye’yi ülkemize getirmeyi başardı, sinemaseverlere düşen de filmdeki “inci”yi keşfetmek olmalı, nasılsa İstiridye elimizde, inanın denemeye değer. Bir istiridyeden bir inci çıkar mı demeyin, o ihtimal olmasa Steinbeck diye bir adam geçmezdi bu dünyadan…
Bir Cevap Yazın