“PARİS’TE OROSPULUK GÜZEL SANATLARIN SEKİZİNCİSİDİR”
Bıraktığı boşluk dolmayan, dolamayan ve muhtemeldir ki dolamayacak olan büyük yazar ve şair Attila İlhan “Zenciler Birbirine Benzemez” adlı kitabında, esas oğlan Yankoviç’in ağzında şu cümleyi savurur okurlarına: Paris’te orospuluk güzel sanatların sekizincisidir!
Konumuz Taraf’ta Neşe Düzel imzasıyla yayınlanan bir avukat , mesleki jargonla bakınca da “kiralık vicdan” röportajı. Avukatın adı Faik Işık. Şimdilerde Şike ve Çete soruşturması kapsamında tutuklu bulunan Aziz Yıldırım’ın, geçmişinde ise başta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere pek çok ünlünün avukatı.
Bir avukat olarak müvekkilini savunmak için “her yolu” denemesi kadar anlaşılır bir şey olamaz. Nitekim savunduğu kişi de şampiyon olabilmek için “her yolu” denediği için bir duygu ikizliğinden de söz edebiliriz.
Neşe Düzel’in “ince” sorularını avukat hazırcevaplığı ile geçiştirmeye çalışan Işık’ın, sıkıştığı yerlerde topu taca atmasını da hoşgörü ile karşılamak, çaresizliğin ve hakkında güçlü deliller olan müvekkilini kurtarma planlarının karmakarışık ettiği bilgi ve yöntem kaosunu da anlayabiliriz.
Anlayamadığımız şu;
Avukat Faik Işık, röportajın son cümlesinde, “ bu cümleyi iyi dinleyin” diyerek şu cümleyi salvolamış;
“Bu ülkeye şikeyi öğreten kulüpler henüz şike soruşturmasında değiller”
Biraz nefes alalım, obus gibi sallamış zira…
Bu ülkenin neredeyse her stadında “Para, şike işte fener işte” toplumsal uzlaşısı normalleşmişken, bu ülkeye şikeyi öğreten kulüpler kimler olabilir diye düşünmeden edemiyoruz. Fenerbahçe dışında BJK ve Trabzon da soruşturmaya dahil olduğuna göre geriye bir ihtimal kalıyor, o da Şereflikoçhisarspor!!
İronisi bir yana, bu cümlenin hedefin olan Galatasaray (diğerleri kim bilemedik, zira Işık’ın iddiası çoğuldu, belki Yeni Foçaspor, belki Tarsus İdman Yurdu, belki Kelkit Gençlerbirliği felandır diğerleri bilemen!!)
“Paris’te orospuluk güzel sanatların sekizincisi” midir yaşayarak test edemedik henüz, ama 25 yıldır İstanbul’da ve sözde ulusal özde yerel İstanbul basınının içinde biri olarak şunu çok rahatlıkla söyleyebilirim;
Türkiye’ye şike virüsü Fenerbahçe ve diğer hacimliler marifetiyle bulaşmıştır!
Faik Işık ve çevresi, yaratmaya çalıştıkları suni kaos ortamı yoluyla davayı bulandırmak için sağa sola oklar çıkararak bir metodoloji denemesi yapıyor olabilirler. Ama bilmeliler ki bu yöntemler daha önce de binlerce kez denenmiş ve gerçeği saklamaya yetmemiştir. Hakim ve savcılara bedava bilet verildiği iması ile “aba altında sopa” gösterme cesaretine diyecek sözümüz yok, ama en basitinden bedava bilet vermenin de suç olduğunu, savunmaya çalıştığı müvekkilini “ihbar ettiğini” de birileri kendisine söylese fena olmayacak.
Beşiktaş Çarşı Grubuna yönelik “ sanki maçlara para vererek mi giriyorlar, deplasmanlara kimin otobüsüyle gidiyorlar” mealinde özünde doğru şeyler söylüyor ama şunu unutuyor; Çarşı grubu ortada bir şike vb varsa ligden düşelim diye açıklama yaptı, ya savunduklarınız!?
Tribün esnaflığı konusunda da bir devrim ihtiyacı olduğu, yönetimler eliyle “beslenen” taraftarlık anlayışının futbolun masumiyetini kirlettiğini elimizden geldiğince yazıyor, çiziyoruz. Ama avukat Işık’ın amacının Çarşı grubunun ıslah etmek olmadığı da malumu alileri olarak tebessüm ettirmiyor değil haniJ
Bir Cevap Yazın