Kamuoyunun Federasyon Başkanı olarak tanıdığı, bildiği, yakın çevresine ve basına yaptığı açıklamaların yakıcı ışığıyla değerlendirildiğinde ise tek hayalinin Fenerbahçe başkanlığı olduğu lapin gibi açık olan Mehmet Ali Aydınlar ve onun federasyonu tarihi bir rezalete imza koydu.
3 Temmuz’da başlayan operasyonun neredeyse bir buçuk ay sonrasına “şaşaalı bir basın toplantısı” koymanın, bu toplantıda uzun uzun konuşup eyyam ansiklopedisine önsöz yazmanın , çakma gazetecilerin önceden ellerine tutuşturulmuş hissi verilen sorucuklarına çakma bir heybetle cevap vermenin, hasılı , yasaların ve toplumsal kanaatin yarattığı büyük beklentiyi bir kişinin hayaline heba eden trajikomik bir tiyatronun ikinci perdesini izlettirmenin tek bir anlamı vardı;
Bekle Türkiye! Tiyatromuzun 3. Ve son perdesinde Mehmet Ali Aydınlar önce Federasyon Başkanlığından istifa edecek, ardından da o hayalini kurduğu koltuğa, Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanlık koltuğuna oturacak!
Bundan sonrası da çok kolay olacaktır kendisi için. Ne de olsa, elde nakitle yakalanmadıktan sonra her türden teşvik ve şike güzide kasacı Federasyonumuz tarafından “tolere edilebilir yaramazlıklar” sınıfına konmuş ve kendileri de bu konuda epeyce bilgi ve deneyim kazanmışlardır.
Türk futbolunu Fenerbahçe Başkanlık koltuğuna ve Fenerbahçe’ye kurban eden bu Federasyon ne zamana kadar görevde kalır bilemeyiz, ama sonsuza kadar “kötülüğün federasyonlaşmış hali” olarak anılacağını söylemek mümkün.
KEMAL BELGİN …
Kemal Belgin’le hiç yüz yüze gelmedik, hiç konuşmadık kendisiyle, “sevimli ve huysuz ihtiyar” sınıflamasına çok yakışan bir meslek büyüğümüz ve kalem erbabı olarak, içinden geçtiği her yazıyı ve görüntüyü ciddiye aldık, okuduk, izledik.
Türkiye Futbol Federasyonu’nun evlere şenlik toplantısının “Basın Toplantısı” olduğunu da Kemal Belgin’in sorusu üzerine anladık. Zira sıra kendisine gelene dek sorulan soruların hiç birinin “gazeteci” kimliğiyle bir alakası, ilgisi yoktu. Gazeteci sıralarında oturanlardan birkaç kişi orta yapıyor, Mehmet Ali Aydınlar da gelişine voleyi yapıştırıyordu. Ancak bu volelerin hepsi Türk Futbolunun geleceğinin doksanına takılan obus toplarından öteye geçemiyordu. Toplantıya katılan genç gazeteci arkadaşlarımız bizi bağışlasın, ama gazeteciliğin namusunu kurtarmak yine Kemal Belgin ağabeyimize düştü. Sorduğu soruyla Mehmet Ali Aydınlar’ın “kimyasını” ve salondaki “ezberi” bozan Kemal Belgin’i saygı ile selamlıyorum.
SADRİ ŞENER NE YAPACAK!
Bu çirkin ittifakın ve çetenin tek “gerçek” mağduru olan Trabzon cephesinde , tarifi zor suskunluk hali bakalım bu noktadan sonra da devam edecek mi?
Hiçbir yöneticisi göz altında olmayan, Başkanı Sadri Şener’in “teşvik vb” dışındaki bir dinleme gerekçesiyle tutuksuz olarak yargılanma gereği duyulan, adı geçen diğer yöneticilerinin de 10 ar dakikalık savcılık görüşmelerinden sonra serbest bırakılan, ve elinden şampiyonluğu “çalınan” bir camia, şu veya bu şekilde çamurun içine çekilmeye çalışılıyorsa, bunun bir anlamı olmalı! Trabzon markasını idare edenler karınlarından konuşmayı bir yana bırakıp icraat geçmeli ve hakkın teslimi için kamuoyu baskısı yaratmalıdır.
Trabzon yönetiminin yerinde olsaydım eğer, liglerden çekilir ve İdmanocağı-İdmangücü – Hekimoğlu Doğanspor rekabetinden filizlenecek “yeni” Trabzonspor’un temellerini atar, amatör ruhun ve mahalleler arası rekabetin naif kokusunu Trabzon üzerinden yeniden tüm ülkeye nakışlardım. Yapabilirler mi ? Temel bir gün ağaca çıkmış, felan…
AKYAZI KAKAFONİSİ
Trabzon Mimarlar Odası Akyazı projesine karşı çıkıyor, gerekçe malum mimari kaygılar. Aldıkları eğitimin ve varoluşlarının gereği olarak birtakım kaygılar duymaları anlaşılmaz bir şey değil.
Anlaşılmaz olan, Boztepe’den, Havaalanından ya da Limandan bakınca yapısal garabetin oratoryosunu yazan Trabzon şehrinin mimari yapısı hakkında aynı iştahlı eleştirileri neden yapmadıklarıdır.
Akyazı’ya karşı çıkan bir başka görüşün sahipleri de, Avni Aker’in yerinden koparılmasının şehrin ruhunda yara açabileceği endişesidir. Bu endişeye kısmen ben de katılıyorum, ve fakat yıllardır Trabzon üzerinden Bakanlık yapan Faruk Özak’ın ardından bir anlamda nöbeti devralan “harbi ve has” memleketsever olduğunu bildiğimiz yeni Bakan Erdoğan Bayraktar’a biraz zaman verilirse, Trabzon çok şey kazanacaktır. Avni Aker , Yavuz Selim’le birleşip yepyeni bir proje olarak şehrin damarlarına can veren bir proje olarak şehre kazandırılırsa, ki, öyle olacak, fena mı olur?
Şehri sevdiğini söyleyenler, Bakan Erdoğan Bayraktar’ın önüne ışık tutmalı, gözüne değil!
AFRİKA İYİLİKLE AYDINLANIYOR
Taraf Haber Müdürü Tuncer Köseoğlu mesleğimizin “duayen habercilerinden” biri olarak, bulabildiği “ilk kamyona atlayarak” Somali dramına yerinde tanıklık etti. Kalbinde merhameti büyütmeyenlerin anlamakta zorluk çekeceği bu insanlık utancına ve bu utancı yok etmeye çalışan Kızılaycılara ve diğer Türklere dair öyküleri okumak için sabırsızlanıyoruz.
Bir Cevap Yazın