Gölgemiz bile…

Gölgemiz bile duruşumuza bağlı..
Ve köprü yıkılsa da kalıyor kıyı…

Bursa Atatürk Stadı’na Aziz Y felsefesinin gölgesi düştü; yamuktu, yumuktu ve fazlasıyla onur kırıcıydı. Büyük camiaların acıları da büyük olur elbette, ama kimi acılar vardır ruhu kanatır durur, hep unutmak istersiniz, bir an unut-a-madan, ve bir bakarsınız ki, ömür denen tanrısal armağan günden geceye dönmüş de utancın sonu gelmemiş.

İşte bu yüzden F.Bahçe camiası “Bursa Kapalı Cezaevine Hoş Geldiniz Emek Hırsızları” pankartını doğru okumak ve renklerle gönül köprüsü dışında “ilişki” kuran her kim ya da kimler varsa içinden söküp atmak zorundadır. Bunu sadece, gönül verip anlamlar yükledikleri markalarını korumak için değil, FB’siz bir rekabetin ve ligin, tuzsuz yemekten farkı kalmadığını bilen tüm sporseverler için yapmalılar.

Elbette rekabetin yakıcı ruhu, kimi pusulaları ve kantarın topuzunu sıkça bozdu,

Elbette Türkiye’de geçmişte kalan tüm pisliklerin tek sorumlusu FB’ymiş infazı vicdanlarda yaralar açtı,

Elbette FB de , bu iklim ne kadar kirliyse ancak o kadar kirliydi,

Elbette Fenerbahçe’yi idare edenler de, diğer “rant” kulüpleri ne kadar “iyi niyetliyse” o kadar “iyi niyetliydiler” Yöntem farkı varsa da, yoğurt- yiyiş farkıydı.

Sistemin tüm günahlarını bir takıma yükleyerek sporumuzu ve futbolumuzu temizleyemeyiz, milyon kere kabul!

Lakin Kartallı Kazım’ı anlatırken ne diyordu Nazım Hikmet ;
“…
Kâatlar kan içindeydi.
Fakat kan kapatmıyor yazıyı…”

Cemaat, yargısız infaz, medya linçi, içerdeki hainler ve saire vesaire, bir an hepsine kabul diyelim.

Bir sevgiliyi , üstelik yaralanmış, paralanmış , yağmalanmış bir sevgiliyi, gönüldeki yeriyle değil de çıkarlara sermaye edilmiş haliyle kabul edebilmek elbette kolay değil, ve elbet her yenik ruhun teselliden nasibi olmalı.

Ve fakat,

Kaatlar kan içinde, ve kan kapatmıyor yazıyı.

Ve belgelerdeki o “yazılar” birileri tarafından uydurulmadı, yazılmadı, sipariş edilmediler. Hepsi “Yaptımsa FB için yaptım”la ifade edildiler.

F.Bahçe karşılıksız bir sevda ise, sevginize sahip çıkmanın yolu bellidir. Rekabetin yakıcı ruhunun aklınızı esir almasına, sağduyunuzu orta malına dönüştürmesine izin vermeyin.

FB’siz bir rekabet, tuzsuz yemek, mezesiz rakı, çocuksuz aile, çaysız simittir, eksik coşku, kahkahasız hüzündür.

Etmeyin, FB’yi sermayeden ve sermayeleşmekten kurtarın.

ATV’nin ve yeni sezonun en güzel dizisi Karadayı’da, babasını kurtarmak isteyen esas oğlan bir dosyaya ulaşmak için Adliye bekçisi ile buluşur ve Fenerbahçe’nin maçını aynı heyecanla izlerler ya hani, hani hepimiz bir emekçinin gözüyle severizya o an o takımı, ve üstelik Karadayı Trabzonlu bir babanın çocuğudur bir de..

İşte, o bekçinin ve o oğulun sevdiği Fenerbahçe’dir ihtiyacımız olan, bahisçilerin, çetelerinki değil.

Gölgeniz bile duruşunuza mahkum

İyi Mi Sahi Bayramlar ?

Eğer her gün hayvan haklarından bahsedip bulduğu her fırsatta da kuzu pirzola yiyen hayvanseverlerden değilseniz, bir kurban kesip yoksullara dağıtmanızdan daha güzel ne olabilir? İlle de Müslüman olmanız da gerekmiyor, yoksul çocukların sofralarında çiçekler açtırmanın nesi kötü?

Sayın Tekin Küçükali’nin başlattığı Kurbanda Kızılay Modeli’nin medya ayağını yönetmiş ve tek kuruş paralı ilan vermeden 40 bin hisselik taleple karşılaşmıştık. Kızılay bu yıl nedense paralı ilanlara da başladı. Umar ve sanırız ki Kızılay bu yıl 100 bin hisse kurban bağışı alacak ve yıl boyunca yoksul evlere dayanışmayı ve sevgiyi taşıyacaktır.

İyilik bayramlarda değil aslında, içimizde bir yerlerde saklı. Bayram o iyiliğin dışa çıkarılmasıdır. Herkese iyi bayramlar, sevgili Süleyman Seba ve Sadri Şener’e de geçmiş olsun diyelim

“Gölgemiz bile…” için bir cevap

  1. takipteyiz…
    iyi bayramlar sedat abi.

    Beğen

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: