Atilla Dilaver ile şu fani dünyada sadece 1 kez karşı karşıya geldik. O da, A Haber’de yayınlanan ve benim de editör desteği verdiğim Erdoğan Aktaş’ın “Memleket Meselesi” programına konuk geldiğinde. Aktaş’a kendisinden ve hukuki belgeleri yorumlanma becerisinden söz ettiğimde yayına almaya karar verdi ve programa davet ettik.
Ulusal bir kanal üzerinden ve Aktaş isminin verdiği “haberci güveniyle” ilk kez mağdur cephesinden bir ses duyulacaktı. Hiçbir talebi olmadan kalktı Ankara ya da Erzurum’dan yayına geldi sayın Dilaver. Öyle ki, konukların ulaşım ve konaklama masrafları kurum tarafından karşılanır,Dilaver bunu bile istemedi.
Program öncesi yanında bir avukat arkadaşıyla geldi sayın Dilaver. Rahat olsun diye kurum dışında bir çay içimi zaman buluştuk ve ana hatlarıyla konusunu anlattı. Konusuna hakimdi ve yayında bir sorun olmayacağına ikna oldum. Sonra sayın Aktaş’ın odasında da yayın öncesi bir tanışma faslı geçtik. Sonra yayın ve sayın Dilaver geldiği gibi efendice gitti. Bütün “insani” karşılaşmışlığımız budur.
Ama nihayetinde Dostoyevsky ile de hiç karşılaşmadık, Mustafa Kemal’le de , Che ile de, Hz Ali ile de, Robbie Fowler ile de, Graham Bell ilede, ama hepsini sevdik saygı duyduk. Çünkü insanları beşeri zorunluluk ve alışkanlıklar dışında “yaptıkları, yapmadıkları ve ürettikleriyle” sevdik ya da uzak durduk.
İşte Atilla Dilaver, şike sürecinde şikeci ahlaksız cepheye karşı , bilgisi, görgüsü, cesareti ve belge yorumlama yeteneğiyle dimdik ayakta durdu. Bilim gelişip de duvarları tanık olduklarını anlatacak noktaya taşıdığında Çağlayan Adliyesinin duvarları çok şey anlatacak, “adam” diye ortalarda gezinenlerin kahır ekseriyetinin karat ölçümünde Dilaver’in çok altında kaldıkları görülecektir.
Kendisine Trabzon’da yaşamamış olmasını n yorum yanlışlarına neden olacağını çok kez söyledim, Trabzon kazanında birbirine “değen” insanlardan uzak durmasını pek çok ifade ettim, uyardım. Trabzon’un kanaat önderi diye sokuşturulanların neredeyse tamamının kendi siyasetlerine esir olduğunu, Trabzonsporu sadece ve sadece kendi ulvi! davalarının aracı olarak gördüklerini vurguladım durdum. Ama bu konuda yeterince başarılı olamadım, zira sevgili Dilaver’in cep telefonunun “sık kullanılanlar” menüsü kendi “duygusal” trajedisinin de fotoğrafıdır aslında. O menü, kişiyi de o menünün bir maddesi yapar, anlamazsınız bile.
Sayın Dilaver’e önerim asla kendi kayığından başka b,ir kayığa binmemesi ve “anarşist!” tutumunu ve dolayısıyla da özgünlüğünü korumasıdır.
Kendi adıma , şike sürecinde camiaya en büyük desteği verdiğine inandığım ve tüm Trabzonspor yönetimine değişmeyeceğim Atilla Dilaver’e ziyadesiyle teşekkür ederim.
PFDK hakkında suç duyurusu!
Trabzonpor platformunun Rıdvan Dilmen’in “özel” çabalarıyla oluşturulan Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu üyeleri hakkında “görevi kötüye kullanmak” gerekçesiyle yaptıkları suç duyurusu temiz futboldan ve temiz toplum adına atılan önemli adımlardan biri oldu.Elbet bir gün PFDK üyeleri ve benzer “ısmarlama” kurul üyeleri de gerçekle yüzleşecek ve koruyucuları bile onları savunmaya utanacakları noktaya geleceklerdir. Haramilerin saltanatı er-geç bitecek, şu dünyada namuslu insanlar için “haklı” olmaktan daha büyük bir güç olamaz.
Şükrü Saraçoğlu Trabzonlu olsa ne olmasa ne?
Cumhuriyet tarihinin en faşist başbakanlarından biri olarak bilinir kendisi. Fenerbahçe’yi de bir diktatör gibi yönetmiş ve zaman zaman devlet olanaklarını kulübüne akıtmış. Bugünkü kıyakları görünce o zamanki “aktarımları” masum bulduğumu söylemem gerek. Zira o dönemde diğer tüm kulüpler gibi Fenerbahçe de bir “spor” kulübüydü ve sevgi karşılıksızdı.
“Biz Türk’üz, Türkçüyüz ve daima Türkçü kalacağız. Bizim için Türkçülük bir kan meselesi olduğu kadar bir vicdan ve kültür meselesidir. Biz azalan veya azaltan Türkçü değil, çoğalan ve çoğaltan Türkçüyüz. Ve her vakit bu istikamette çalışacağız” diyen birinin Trabzonlu olması kimseyi şaşırtmaz.
Bir maçta Fenerbahçe’nin attığı bir golü ofsayt gerekçesiyle iptal eden yan hakemin lisansını bir gecede iptal ettirdiği söylenir. Bugünkü yönetime ne kadar benziyor değil mi
TBMM’de tek maddelik bir yasa geçirterek İttihadspor’un kullanımında olan sahayı Fenerbahçe’ye devrettirdi. Maddede şu yazsıyordu; “Aynı semtin iki takımı varsa saha üye sayısı fazla olana verilir”. Nasıl bir şey hatırlattı mı bu Vandalizm size de
Varlık vergisini çıkartan Başbakan olarak binlerce masumun kanına girmiş olması da eminim çoğunuzu şaşırtmamıştır
Şonsöz;
Benim için Şükrü Saraçoğlu’nun yanında Ogün Samast bile masum kalır, ki Samast da tıpkı Saraçoğlu gibi, kendi dilinden ifadeyle Fenerbahçelidir.
Fenerbahçe camiası Saraçoğlu’nu da Samast’ı da tepe tepe kullansınlar, ama Trabzon’a bulaşmasınlar lütfen.
Bir cümle de Fenerbahçe’ye gönül düşürmüş azınlık kardeşlerime; Stockholm sendromu genetik kodlarınıza mı sızdı, nedir haliniz?
Vakıfay – Volkan Konak Gecesi
Kızılay’ın eski Genel Başkanı Tekin Küçükali kendini sosyal alanın dışında tutamadığından olsa gerek, ve belki çokça da kendi çocukluğunda saklı çaresizliğin etkisiyle, yine yoksul ve başarılı çocuklara el atmaya devam ediyor.
Yoksul çocukların “hamilerinden” biri de kuşkusuz Volkan Konak. Elinden geldiğince elinde-avucunda ne varsa paylaşan ve paylaştıkça mutlu olan bir karakter yapısı olan Konak, bu projede Tekin Küçükali ve Vakıfay’a destek veriyor.
Konser Haliç Kongre Merkezi’nde 2 Mart Cumartesi saat 20.00 de gerçekleşecek. Konserin tüm geliri yoksul ve başarılı çocukların eğitimi için kullanılacak.
Ben oriyayım!
Şike Davası Tapelerinden!
(Aziz Yıldırım ile Lütfi Arıboğan konuşması. “O” toplantıya gelen Köpekler: Y.Demirören, S.Şener, Ü.Aysal, A.Dürüst ve daha bir sürü)
– Nasıl geçti?
– İyi. Gelmiş köpekler, gelmiş yine. Anladın mı?
– Hepsi geldi mi?
– Hepsi geldi köpeklerin
Emre B’nin küfürleri
Victor Hugo’nun sözüdür hani; “Ey şair! Bana yağmurdan söz etme, yağdır” der büyük yazar.
Emre B, son Kasımpaşa maçında da önüne gelene küfretmişmiş! E bunun haber değeri yok ki artık. Adam köpeği ısırdığında haber olur, köpek adamı ısırınca değil
Bu arada Trabzon’un Fenerbahçe hayranı ve kongre Üyesi Valisi sorumuza hala yanıt vermedi, yineleyelim;
Sayın Trabzon Valisi Recep Kızılcık;
Emre B’nin Maçka’ya yaptıracağı okula siyahi çocuklar da kabul edilecek mi!?
Hırsızlığı Meşrulaştıran Okan Üniversitesi!
Okan Üniversitesi halen dosyası Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nde olan ve şikeden 6 yıl 3 ay hapis cezası alan Aziz Y’ye onur ödülü vermiş.
Anadolu Yakası Hakim ve Savcılarının meşhur Nakkaştepe buluşmasını organize eden kişi de Okan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Mustafa Koçak’tan başkası değildi. Mustafa Koçak kim? Şike davası sanığı ve Fenerbahçe Kulübü Avukatlarından Talat Emre Koçak’ın babası.
Şaşırdınız mı bilmem, ben şaşırmadım. Bir markanın değeri ancak böyle dibe indirilir, Okan Üniversitesinin sahibi sayın Bekir Okan bu değersizleşmenin ne kadaqr farkında onu da bilmiyorum haliyle. Ama bu değersizleşme mutlaka etkisini gösterecektir. Ahlaktan yana olup da evladını Okan Üniversitesi’ne yönlendirenler artık birkaç kez düşünseler iyi olacak
Bir Cevap Yazın