Spor Bakanı’nın “halleri”
Kendisi hakkında özellikle medya sektöründe oluşan ortak kanaati sonraya bırakalım, giriş tatsız olmasın. Ki AKP ile duygu bağı olmayan onlarca arkadaşımın birçok Ak Partili bakana ve başta Başbakana “hakkını teslim” ettiğini vurgulayıp devam edelim.
Sayın Bakanın son “hamlesi”, kendisine yumurta atmaya çalışan üniversite öğrencisini “çağırtarak” arkadaşça tavsiyelerde bulunması ve yurttan atılmasına engel olması haberi.
Birincisi, Bakan olmanız size herhangi bir kişiyi ayağınıza çağırma hakkı vermez. Kibir bir yerlerden başını çıkarıyor, neylersin
İkincisi o öğrenci sizin kendisini hiç dinlemediğinizi ve sizi samimi bulmadığını söylemiş. Bundan daha büyük bir ceza olabilir mi? Elbette o bir “gomonist” deme hakkınız baki…
Sayın Kılıç’ın “anlaşılması güç” diğer bir hamlesi de , bakanlık adına çekilen “barış” temalı tanıtım filminde, bu ülkenin spor tarihinin son on yılındaki neredeyse tüm “kötü” olayda adını altın harflerle yazdıran Emre Belözoğlu’nu oynatması oldu. Bu bir “temizleme” çalışması değilse ortada bir zeka sorunu var demektir. Gökhan Gönül gibi pırlanta misali bir Fenerbahçeli varken Emre B tercihi araştırma konusu oalcak kadar sakil…
Ve bir diğeri;
Meclis Taksi diye düşünce olarak çok sevimli bir program var. Taksiyi vekillerden, bakanlardan biri kullanıyor ve kendisini tanımayan bir yolcu ile geyik yapıyor.
İşte Sayın Kılıç’ın kullandığı taksiye binen bir Trabzonlu ve Trabzonsporlu, sayın Bakanı tanımıyor ve sohbete başlıyorlar. İşte o sohbette o taraftar üzerinden “güya” Sadri Şener eleştirisi ve kupa ironisi yapılıyor. Kılıç, kendi söyleyemediği şeyleri taraftar üzerinden söyletiyor. İşin kötüsü şu, yolcu gerçekten tanımamış olsa da izleyicilerin kahır ekseriyeti işin “tezgahladığını” düşünüyor. Sayın Kılıç’ın hangi takımı tuttuğunu söylemeyeceğim.
Sayın bakana tavsiyede bulunmak ne haddimize, ama diğer yazı konumuz Müslüm Gürses üzerinden, samimiyet testi yapmasını dileriz.
Müslüm baba Murathan Mungan ve “Bir Ömür Yetmez ki
Sırrı Süreyya Önder’in anlattığına göre, kendisinden 23 yaş büyük olan eşi Muhterem Nur’a evlenme teklifini “Muhterem hanım gel bundan sonra benim haracımı ye” diye yapmış bir adamı kaybettik.
Baba Müslüm’ü, aşkın masum halini, hayatın mağdur mağrurunu, kibrin sefil halini, tevazu ve sahici hayatın kendisini yitirdik. Sıradanlığa sığdırılmış sıra dışı bir portre çekilip gitti hayatımızdan, yaz sıcağında avuçlara doldurulan serin bir ırmağın suyu gibi, yüze vuran sabah rüzgarının tende bıraktığı iz gibi , arkasından bakakaldık muhteşem yalnızlığımızla.
Gülhane konserleri olurdu Üniversite yıllarımızda. Memleketten, Müslümcülerin ağır bastığı bir tablodan kopup gelmiştim İstanbul’a, okula… Arafilboy’da bıraktığım “jiletli” gençleri Gülhane’de bulmuştum yeniden. Okulda “solculuk” ettiğimden gerek, küçümseme hali dudak kenarımda hep asılıydı, Gülhane sahnesinde yüzüne tebessümle bakarken bile. Bir şey vardı Müslüm babada, çoğumuzda olmayan.
Çok geç oldu anlamamız o samimiyeti. Sadece Muhterem Nur’la yaptığı o evlilik bile bir ömürlük saygı biriktirmeye yeter de artardı. “Taşın kalbi yoktu ama onu bile yosun sarar”dı. Samimiyetinin bir sadakası olsaydı, medyanın ya da siyasetin onlarca figürünü “adam” diye sevebilirdiniz.
“Yarım kalan sevgiye ve şu emanet gülmeye” itiraz ile geçti ömrü, Gandi’ce. Geçmişinde o kadar acı biriktirmişti ki, belli ki acıyı bal eyledi bir zaman sonra. Konserlerinde istediği paraları anlı şanlı Edirne sınırlı starlarımızın menajer ücreti olarak teklif etseniz dava açarlar, parayı kutsayanlardan değil hayatı seçenlerdendi. “Para amaç değil araç olmalı, afedersin köpeğe para versen yemez, ona ekmek vermeli”ce bir insan güzeliydi. Hakkı Bulut’un deyimiyle bir gün olsun mutlu olamadı, sonra Murathan Mungan girdi hayatına.
“Nilüfer”i koydu, “ İtirazım Var”’ın yanına, “Bir Ömür Yetmez ki” yi “Yakarsa dünyayı garipler yakar”ın peşi sıra. Öyle zengindi ki dünyası ve öyle yalnızdı ki Müslüm Gürses, çocuk yaşta kaybettiği ağabeyi ve annesinin boşluğunu doldurmak için bir ömrü müziğe adadı.
Geçmişi tanrı bile değiştiremiyor ve maalesef tutulmuyor zaman. Emanet gibi dursa da senin gülen yüzüne kurban bu serseri kalplerimiz..
Bir Cevap Yazın