BURAK YILMAZ’A ÖVGÜ COLMAN’A ÜZGÜ

Aykut’un Kocaman Şike ve Çete İtirafı!

2010-2011 sezonunda İstanbul 16.Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararıyla belgelenmiş ve hükme bağlanmış hırsızlık operasyonuyla şampiyonluğu Trabzonspor’dan “çalan” Fenerbahçe’nin Teknik Direktörü Aykut Kocaman, tarihi bir itirafta bulundu.

Bu itirafı öncelikle hala şike yapıldığına ikna olmayan “Katolik” ama samimiyetlerine inandığım Fenerbahçeli kardeşlerime ithaf ediyorum. Koyacak yer bulamadığınız Teknik Direktörünüz de “saha dışı” çalışmalarıyla şampiyon olduklarını itiraf etti.
Elbet bu itirafı da “yaw aslında o Galatasaray da bizim gibi büyük şikecidir, ama onlar gerek duymadıkları için yapmadılar, yoksa var ya onlar da şikenin dibine vururdu, ama işte biz radara yakalandık, üstelik alın terimiz de o kadar aktı yani demek istemiştir “ kıvamında yorumlayacak çok Cengizler, Bayramoğulları, Bedriler , her boydan A’lar, Kılıçlı kılıçsız darzadeler, Devleti, kasabası çıkacaktır, utanmadan…haksızlık karşısında susan dilsiz şeytanlar çıktıkları yere dönebilseler keşke.

Biliyoruz ki, Lefter’leri yetiştirip yücelten o eski zaman iklimlerinin bahçesi de fenerle aydınlanıyordu, istiyoruz ki o fener hiç sönmesin. Bir haramzade yürüyüşüyle hakkı olmayan bahçelerden gül dermeye kalkmasın, kalkışan olursa kussun o safraları ve hepimize Lefter’leri, Alpaslanları,Zeki Rıza’ları , Ersoy’ları Paşa Hüseyin’leri geri versin.

Kendine dön Fenerbahçe…At sırtından asalakları, sana gönülden bağlı olanlar dışında ne kadar safran varsa kurtul. Sensiz hiçbir şeyin tadı yok.

Colman

“Colmandante” Colman’a olan sevgimi beni bilenler bilir. Oyun sahasının bütününü görebilen zekası, topu istediği şiddette ve istediği noktaya gönderebilme yeteneği, savunma ve hücuma kattığı çağdaş yorumu, oyundan hiç kopmayan iş ahlakı ve elbette damarlarında dolaşan saf Kızılderili kanı bu Arjantinliye yönelik sevgimizin alt bileşenleri oldu hep.

Ülkemizde futbol denince ilk akla gelen ne kadar isim varsa hepsinin “ligimizin en iyi birkaç oyuncusundan biri” ortak görüşünde birleştiği, şampiyonlar liginde oynanan en üst düzey iki İnter maçında da “sahanın adamı” seçilecek kaliteye sahip bu Arjantinliyi, Trabzon’daki kimi futbol uleması ve çapsız futbolsever güruhundan beğenmeyenler çok oldu. Elbette her futbolcunun kötü dönemleri, maçları olur, Colman’ın da oldu, hem de çok oldu. Ama bu durum kaliteyi yok edemeyecek kadar zavallı kalır.

İstatistiki olarak takımın en faydalı oyuncusu iken bile, istatistiki olarak sağa sola pas yapma dışında bir arto değer üretemeyen kimi meslektaşlarının çok altında bir ücretle oynayan Colman’ın, bu durumdan rahatsız olmasından doğal bir şey olamazdı, olmadı da zaten. Colmandante’nin şakülü sanırım böyle böyle kaymaya başladı

Çok çok sevgili bir isim, kısa süre önceki yüz yüze b,ir görüşmemizde, yönetimin Colman’ı sudan sebeplerle küstürerek Trabzon’dan kaçmaya zorlayacağını, burada asıl hedefin de Colman’dan gelecek yüksek bonservis parasıyla bütçe açığına yama yapmak odluğunu söylemişti.
Aynen öyle oldu. Colman’ı “sudan” sebeplerle küstüren ve bıktıran TS yönetimi sonunda Colman’ın menajerinin ağzından bekledikleri cümleyi duydular; “Colman Trabzon’dan gitmek istiyor”

Plan tıkır tıkır işliyor. Nasıl olsa Colmandante’nin ne yönetimde ne de medyada adamı yok, kimseye derdini anlatmak gibi bir derdi olmadığı da vücut dilinden belli. Öyle ya, başarısı için tüm benliğinizi ortaya koyduğunuz, takım arkadaşına yönelik iğrenç ırkçı saldırıya karşı “yerli” oyuncular sessiz kalırken “adam” tavrı koymaktan imtina etmezken bir de o şehirden uzaklaştırılmak için türlü ayak oyunlarıan maruz bırakılırsanız, siz de her onurlu insan gibi “eyvallah” der çeker gidersiniz

Trabzonspor tarihinin Simkovyak’la birlikte en başarılı ve ahlaklı ikinci yabancı orta saha oyuncusu da Trabzon’dan kaçma noktasına geldi. Simkovyak’ın kaçmasına bir İstanbul artığı şikeci sebep olmuştu, Colman’ı kaçırma şerefi! İse bizzat TS yönetiminin başarısı, tarih size gereken yeriyle gülecek elbet.

“Hacıosmanoğullarından” Gülay Göktürk!

Gülay Göktürk’ü özellikle 28 Şubat “linç” sürecinde demokrat tavrıyla hatırlıyoruz. Zaman zaman tatminsiz bir feminist provokatör havasını taşısa da, duruşuna saygı duymamak elde değildi.

Lise yıllarından bulaşmış siyasete, Kafkas göçmeni Bursa’da ikame bir ailenin kızı, babası subay. Lise sonrası ODTU İİBF’ne kayıt yaptırmış.Okulu bitirmemiş. Fikir Kulüpleri Federasyonu ekseninde onlarca güzel ve savrulma çukuruna düşmemiş arkadaş tanımış. Şiddet artınca da Proleter Devrimci Aydınlık (Aydınlık çevresi, Cengiz Ç, Oral Ç, Şahin A, vb) grubuna katılmış. 12 Eylül Sonrasında bu gruptan da koparak “liberalliğe” geçiş yapmış.

Devrimci bir gelenekten gelen herkes gibi Gülay Göktürk’te de sisteme karşı bir öfke kırıntısı arama yanlışına düşmemeli. Her koşulda kendi yolunu çizmeye meyil bir karakter sahibi olsa da, 12 Eylül sonrasındaki müthiş dönüşünü açıklamak yine de hayli yetenek istiyor. Oportunizm kutucuğunu açarak aranan yanıtın bulunma ihtimali de çok küçük, çok daha kompleks bir altyapı olmalı

Yazımıza konu olmasının nedeni ise, Aydınlık geleneğiyle “pişmiş” ve sonrasında sanırız çok pişmekten dolayı biraz serinleme ihtiyacı duyunca liberalizmle kanatlanmış Gülay Göktürk, yetişkinlerin animasyon çocuk pornosu izleme hakkını savunmuş. İlk okumada anlamamış olanlar olabilir yineliyorum; Aydınlık geleneğinden gelen yazarlardan Gülay Göktürk , çocuk pornosu izleme özgürlüğünü savunmuş. (Yazar burada lavaboya gider ve 5 dk sonra döner)

Aynı Göktürk’ün, ABD Başkanı Bush’a ayakkabısını fırlatan Ortadoğulu bir kişiyi nasıl kıyasıya eleştirdiğini, sembolik bir protesto gösterisi olduğu herkes tarafından bilinen bu eylemi eleştirirken, çocuk pornosunu savunuyor olmasının altında nelerin yatabileceği sorusunun yanıtını bilim adamlarına , çocuk pornosunu savunanlara öğürme hakkını da kendimize bırakalım.

Tolga Zengin

Rüştü Rençber Tolga Zengin’i kendinden sonraki en iyi kaleci olarak sahiplendiğinde doğrusu bana pek inandırıcı gelmemişti. Bu “gelmeyişin” belki en büyük nedeni, İstanbul’daki bir Galatasaray maçındaki “düşük profilli” performansıydı.

Her çok bilen gibi ben de bu bir maçlık “düzey”den gereksiz çıkarımlar yapmış ve Tolga’dan çok şeyler beklememeye programlamıştım kendimi
Tolga hepimizi yanılttı, iyi ki de yanılttı. Kalecilik performansını o kadar yukarılara taşıdı ki, sanırım Rüştü’yü bile şaşıranlar kervanına dahil etti.

Ama bu kadarla kalmadı Tolga’daki yükseliş. Bu Karadeniz delikanlısı, “ağabey” sıfatına çok genç yaşta kavuşmasına rağmen şımarmadığı gibi, olgunluğu ve Trabzonsporluluk değerlerini yüceltişi ile de bizleri mahcup etti.

Son Eskişehirspor maçı öncesi menfaat sisteminin sesi olan mikrofona söyledikleri Tolga Zengin karakterine taç giydirmiştir. Sevgili Tolga için bundan sonrası artık daha zordur. O taçı takmak zor bir iştir evet , çok az kişiye nasip olur evet, ama taşımaya da koca bir yürek ve değerlerine sarsılmaz bir inançla bağlılık gerek.

Burak Yılmaz Sevincim

Burak daha Antalyaspor’da oynarken Trabzon’dan transfer teklifi almış ve “ben büyük takımlarda oynayacağım, Trabzon’a gitmem” diyerek, daha en başta kendi kalesine golü atmıştı. Bilmeyenler için hatırlatalım, futbolda Dünya ölçeğinde Trabzon’dan büyük bir takım olmadığına inanan en az 1 milyon insan yaşıyor bu coğrafyada!

Oysa bugünden bakınca genç bir adamın Trabzon yerine İstanbul’u tercih etmesinin anlaşılmaz hiçbir yanı yoktu. Trabzonlu birçok oyuncu , misal dayısı Trabzonspor’da oynamış Özer Hurmacı bile Trabzon’u değil de İstanbul’u tercih ederken, BY’ı Trabzon’a gelmedi diye eleştirmek trajik bir narsizm vakası olmaktan öteye geçemez.

BY’nin öyküsünü bilen biliyor. Önce BJK’ye gitti, tutunamadı Manisa’ya geçti, yeniden toparlandı ve bu kez de Fenerbahçe’ye geldi, yine düşüş süreci…Sonra da Trabzonspor yönetiminin en başarılı transfer hamlesi olarak Gökhan Ünal ile takası ve üste alınan para kaymağı ile yeni macerası başladı.
BY’nin hep karşısında oldum, ama oyunculuğunu hiç konuşmadım yazmadım. Benim için oyunculuk değerlerinden çok daha kıymetli şeyler vardı ve BY ‘de bu konuda zafiyetler görüyordum.

BY en başından Trabzon’u küçük görmüştü. Bu tolere edilebilir bir şeydi. Ama her maçta rakibinin emeğini çalmaya yönelik düşmeleri, kalkmaları, tribünle, hakemle, rakiple “oynamaları”nı hiç affedemedim, hoş göremedim.

Çünkü Trabzonspor emeğin ve kurulu dükalar düzenine isyan edenlerin takımıydı. Haksız kazanılmış bir taç bile iç acıtır, rakibin emeğine yönelik her türden hırsızlığı anında mahkum ederdi. Bu duyguyla uzun süre izledim BY’yi. Ve anladım ki BY bu huylarından vazgeçmeyecek.

Bunun üzerine yapabileceğim en masum eylemi yaptım ve BY o formayı giydiği sürece maçları canlı izlememe cezasını kestim kendime. BY’nin oynadığı hiçbir maçı izlemedim, yanı son 3 yılda TS’yi BY’nin cezalı ya da sakat olduğu birkaç maç dışında izlemedim.

Sonra BY’nin müthiş performansına tanık oldu Türkiye. Şenol Güneş’in sihri ve sevgisi ile kendini buldu BY ve leblebi yemekle gol atma arasında çok da fark olmadığının belgesi olarak duvara astı kendini. Ve Trabzon’a gelirken de içinde taşıdığına inandığım İstanbul’a dönme iştahını bir kez daha gerçeğe dönüştürdü ve İstanbul’a döndü.

BY gollerini sürdürüyor. Daha önemlisi kendini yere atma küçülüş limanını da kulaçlamıyor artık.Adı Avrupa takımlarıyla anılıyor. Ne mutlu ona!
BY Trabzon’da oynadığı sürece başkandan teknik direktöre, antrenörden yakın arkadaşlarına kadar ulaşabildiğim herkese, “söyleyin kendini yere atmaktan vazgeçsin, o formaya yakışmıyor, atmasına gerek yok, kalitesini ayakta kalarak göstersin” diye diye dil berberi müşterisi odlum. Burak artık kendini yere atmıyor, eğer bir nebze katkım olduysa ne mutlu bana!

BY kendini sürekli geliştirdi, ve öyle bir noktaya geldi ki, artık BY yüzde yüz faullü hareketlere , penaltı vs maruz kalsa da hakemler tarafından doğranmaya başladı. Real Madrid ve so0n Elazığ maçları misal…

BY’deki gelişime hakemler de eşlik edecektir, onca geçmişin izlerini silmek hakemler için de kolay olmuyor.
Gösterdiği gelişim ve beni mahcup ettiği için Burak Yılmaz’a avuçlar dolusu alkışlar…

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: