(8 yıl önce yazılmış)
Hababam Sınıfı’nın yazarı, şair-yazar Rıfat Ilgaz 80’li yılların ilk yarısında Trabzon’a gelmişti. Trabzon Lisesi’nde öğrenciyim, bir kitabevinin davetlisiydi ve söyleşecekti okurlarıyla. İçimdeki heyecanı anlatacak gücüm yok. Ünlü bir “yazın adamı” geliyordu şehrimize, Hababam Sınıfı başta olmak üzere, bu ülkede yoksul çocuklar üzerine yazılmış en güzel şiirlerin de şairi, bir güzel adam. Uzun Sokak’ta bulunan eski adliyenin çapraz karşısında bir pasajın bodrum katındaydı söyleşi.
Koskoca yazarı bodrum kata indiriyorduk, biraz utanmıştım bu tablodan, ama heyecanım boğmuştu utancımı. Liseli sevgilimle ilk buluşmamda bile bu kadar heyecanlanmamıştım, ellerim fazlalıktı mesela, ön tarafta oturacak kadar şövalye de değildim henüz.
Bu nostaljik giriş şundan;
Bir “büyüğünü” gördüğünde acaba bir saygısızlık yapar mıyım korkusuyla ne yapacağını şaşıran, “gel otur şöyle” seslenişiyle bile yüzü kıpkırmızı olan o çocuk, daha sonra “okullu” gazeteci oldu, bilen bilir. Sonra, “dert ettiği” şehrine kavlince emek verdi, kalemince yazdı çizdi..
Sonra açık denizlerde yüzen takamız, iç denizde su almaya başladı;
Mesela; taraftar sitesi adı altında örgütlenen kimi organizasyonların kimi takma isimli figürleri, mesela bir kerameti kendinden menkul şöyle yazabildi: “kime yaranacağını bilmiyor.”
Ne adını duymuşum ne bilmeden de olsa oturup bir çay içmişiz karşılıklı. 20 yıldır çalıştığım İstanbul “yerel” medyasında “burnunun dikine giden laz” iken, bu ve bunun gibi Trabzonlular için kime yaranacağını bilmeyen bir yazara dönüşmüşüm. Tribün beslemesi ise, bir nebze de olsa anlarım bu çukurun nedenini , ama onu da bilmiyorum.
Bir başkası mesela; Trabzon için doğru bulduğumuz bir düşünceyi sık sık yineleyişimizi; şehrine duyulan aidiyet nedeniyle kendini paralamak olarak değil de, “acaba ne menfaati var” küçülüşüyle açıkladı. Trabzon için, sadece Trabzon için, başkaca hiçbir şey için çabalıyor olmamı anlamayabilirler, düşünce evrenleri sığ kalabilir, eyvallah, ama bu çamur atma sevdası nedendir??
Bir Kanberoğlu otobusunun 5 numaralı koltuğunda ve Uzunkum’u ardında bıraktığında için için ağlayarak ayrıldım o şehirden. Kimse görmesin gibi bir derdim olmadı ama, yine de kimse görmedi iç sağnağımı.
Köprü altlarında yattım okumak için, iş seçmeden çalıştım, çabaladım , okudum, kendimce.. Kimseye eyvallah etmedim, söz konusu “Memleket” olduğunda hiç bir şeye , hiç kimseye ezdirmedim şehrimi, insanımı. Nezarethane duvarlarına da kazıdık sevdamızı, işkenceci polislerin yüzüne de.
“Kimsin ulan sen” y da “gider Cemal gelir Kemal” boşvermişliğine de itirazım olmaz. Hepsine kabul, ama saygısızlığa ve sevgisizliğe itirazım var!
Hoş;
Trabzonspor’un eski futbolcularını, zavallıca, güya, aşağılayan bir gençlik var artık Trabzon’da. Eleştiri ile hakaretin farkını merak bile etmeyen bir kuşak.. Kendilerinden başka hiç kimseyi sev-e-meyen, sevgiyi bilmeyen
Şampiyonluk kupasını kaldıran futbolcusunu utanmazca aşağılayan, eleştiren değil -aşağılayan-, arsız bir kuşağın, Sedat Tunalı’ya saygı göstermesini de beklemiyoruz.
Şehrimizi kaybediyoruz..
…
Biliyorum hepsi birer “yürüyen trafo.”
Biliyorum içlerinde taraftarlığı “gönüllü aidiyet” olarak algılayanlar çoğunlukta, ama bazılarının içlerinde hiç sevgi kalmamış, saygı zaten Trabzon’u terk edeli çok uzun zaman oldu.
Bu, ürkütücü fotoğrafın yaratıcıları!
Trabzonspor’u siyasi çıkarlarına “malzeme” yapan politikacılar! Kendi karakterleriyle açamadıkları kapıları Trabzonspor kartvizitiyle açmaya çalışanlar! “Değerli” adamların değersizleştirildiği, önemli adamların değerlendiği şehrim, Trabzon’um
Bu lümpen kitle, Trabzon’un damarlarındaki kanserli hücredir.
Sosyoloji böyle söylüyor, tarih böyle yazıyor..
Geride kalanlara ne bırakacağım,
Çocuklarıma,
Onların da çocuklarına?
*
Olsa olsa
Karadeniz’den payıma düşeni…
Beş on evlek yer gökyüzünden
*
Ne vermek istedimse sağlığımda,
Ne veremedimse,
Gizlenip kaçışlardan…
*
Biliyorum bu yüzden
Yokluğumu çekmeyecekler,
Hep yaşıyormuşum gibi gelecek onlara,
Biraz ötelerde, uzaklarda
*
Babamız diyecekler, dedemiz,
Dur durak bilmezdi,
Dert nedir tasa nedir bilmezdi…
*
Neyi bildiğimi bilmeyecekler..
RIFAT ILGAZ
Bir Cevap Yazın