Trabzon’da son argonot (arşivden, 9 yıl önce)

Sayın Ersun Yanal;

Sanmayınız ki, bir medya ezberi olarak söylenegeldiği gibi yalnızca bir futbol şehrine geldiniz ve bu kent salt futbolla yatıp futbolla kalkar..

İhtimaldir ki içinde bulunduğunuz uçak Trabzon havaalanına iniş için alçalmaya başladığında o yemyeşil dağların üzerinde siluetler görmüşsünüzdür . Sayın Yanal, fark edebildiniz mi bilmiyorum ama o siluetlerden birincisi , Roma İmparatorluğu’na ilk kez karşı koyan efsanevi komutan Mithridates’e aitti, ikincisi de güzel Türkçemizin ve edebiyatımızın en usta birkaç isminden biri; “Kutsal İsyan” dizisiyle Kurtuluş Savaşı’mızı bugünlere taşıyan cümlelerin sahibi Hasan İzzettin Dinamo’ya muhtemelen.

Akçaabat’a yakın duran siluet ise; yeri doldurulamaz olan; Bedri Rahmi Eyüpoğlu, biraz daha ilerde Kalepark’tan elinde kılıcıyla limandaki Kalyonlara bakan Yavuz Sultan Selim’dir sayın Yanal, yanındaki genç delikanlı da geleceğin “Muhteşem Süleyman”ı..

Bu “muhteşem ikili”nin arkasında Ganita çay bahçesinde bir başına oturup , bir bardak çay ve tadı duman duman duyumsanan sigarayla güneşin geceye karışan kızılını, Karadeniz’in laciverdiyle ilmek ilmek yüreğine işleyen de bugünün büyük yazarı Nihat Genç olmalı..
Evet Trabzon bir futbol şehridir sayın Yanal, ama Trabzon bir futbol şehrinden çok daha fazlasıdır

Hiçbir şey yoktan var, vardan yok olmaz, malum.. Trabzon kenti şampiyonluk zırhını İstanbul surlarından söküp aldıysa işte binlerce yıldan damıtılarak bu güne taşınmış bu kent kültürü ve değerleriyle aldı.

Mutlaka biliyorsunuzdur. Ülkemizin ilk futbol kitabı Osmanlıca olarak bu şehirde çevrildi ve basıldı, bu topraklar fikstüre göre futbol maçı yapmayı ilk bu kentin kara zıpkalı çocuklarıyla tanıdı. Sanmayınız ki bunları yaparken “ilk biz olmalıyız” saikiyle harekete geçtiler, geçmediler, zira bu deniz kentinin çocukları, denizin taşıyıcılığının verdiği “cinivizlikle”, yeni olan her şeye zaten açıktılar ve her yeni adım, hayatın doğal ritmi içinde karşılanıp sahipleniliyordu.

Şimdiki Avni Aker’i de içine alan bölgeye eskilerimiz “Kavakmeydanı” veya “Kabakmeydanı” der sayın Ersun Yanal. Son yaşanan alçak saldırıların şehirde yarattığı infiale mutlaka tanık olmuşsunuzdur. Bundan tam 96 yıl önce Osmanlı Balkan Savaşı’nı yaşar ve Payitaht İstanbul’u terk etme planları yaparken, işte o Kabakmeydanı’nda kendiliğinden bir “hal” gelişir. İstanbul’un işgal edileceği haberleri Trabzon’a kadar ulaşmıştır ve neredeyse tüm evlatlarını asker etmiş olan Trabzon, her zaman olduğu gibi, yine ilk refleksi gösteren vatan köşesi olmuş ve o tarihi meydan, Balkan Savaşına katılmak isteyen “Trabzon Gönüllüleriyle” dolmuştur. Bu tabur Balkan Savaşı’na “Gönüllü Trabzon Taburu” olarak katılmış, birçok şehitler vermiş, gönüllerde ve Genelkurmay Arşivlerinde şerefli yerlerini almıştır.

Trabzonluların genel karakteristiği hakkında az da olsa fikir veren kısa bir Trabzon tarihinden bugüne gelirsek sayın Yanal;

Bugünün Trabzon’u; biraz tarih bilinci, çokça da genetik nedenlerden dolayı, böylesi bir geçmişe sahip iken, kimilerince “özellikle” dışlanıp, yok sayıldığını düşünen binlerce “kara zıpkalı genç”le doludur, ve onların babaları, kardeşleriyle.. Bir hastalık hali olarak da yorumlanabilecek bu toplumsal algı ve bunu sosyal sonuçları, sizin önünüzdeki en büyük açmaz olarak görülmektedir.

Trabzonlu, hayatın hiçbir anına ve tarihin hiçbir dönemine “kayıtsız” kalmamış; gerek kişisel gerekse toplumsal olarak “memlekete” zarar vereceğine inandığı her oluşuma ve olguya “refleks” tepkiler vermiştir. Kabul edilmeli ki, tepki refleks şeklinde olursa elbet hata riskini de içinde taşır, lakin Trabzonluların samimiyetinden kimse şüphe edemez..Etmemeli..

Çok zor bir göreve geldiniz Sayın Yanal. Bir Trabzonsporlu için bu ülkedeki en değerli birkaç ünvandan birine sahipsiniz artık.: Trabzonspor Teknik Direktörü.
Hani Mustafa Kemal’in siyasal iktidarı Ankara’ya taşımasının ardından futbolun başkentini de Trabzon’a taşıyanların takımı. Hani istatistiki olarak Dünya’da hiçbir takımın başaramadığını başaranların, hani FİFA Genel Merkezi’nde ülkemiz adına “şampiyon çıkaran şehirler” ışıklı panosundaki tek “şehir”imizin, hani İstanbul Medyasının “bir dolgu ve tiraj” metası olarak kaldığı müddetçe “koruduğu”, ama şampiyonluğa ortak olduğu her durumda, tüm güçleriyle birlikte üzerine çullandıkları, hani “kara gömleklilerin” her fırsatta biçip budadıkları kentin takımı..

Sayın Yanal;

Trabzon halkı, laf değil, futbolu çok iyi bilir. Altına imzasını atmadığı hiçbir yasayı tanımaz, ama bir kez sahiplendiğinde de ölüme imza koyar bu insanlar. Sizi sevmeleri boşuna değildir, buna inanın. Kısa bir “anekdot” aktarmalı şimdi;

Trabzon’un belli başlı caddelerinden Kunduracılar’da iki keşan peştemallı köylü kadın alış veriş etmektedirler ve o sırada önlerinden Trabzonspor Teknik Direktörü geçer, insan yanı güçlü hocayla göz göze gelir selamlaşırlar. Yaşları 60 larda gezinen iki yaşlı kadından biri şöyle der hocaya: Hoca forvet neyse da orta sahan bişe zayuftur ha! O orta sahanın zayıftan daha fazlası olduğunu 7 maçlık seri ortaya koymuştu, bilenler bilir.

Trabzon’da ilk yapılması gereken “Derin Trabzon”dan, saygıda kusur etmemek kaydıyla uzak durmaktır. İlkeli ve kararlı fotoğrafınız bu konu için yeterli veridir
Trabzonspor’dan “beslenen” ve adına taraftar diyen güruhlardan ne kadar uzak kalabilirseniz; takıma sadece sevgi ile bağlı olan sessiz çoğunluğu da stada ve dolayısıyla arkanıza o oranda çekebilirsiniz.

Trabzon camiasının, birbiriyle didişmediği sürece bu ülkenin en etkin lobi gücüne sahip olduğunu siz de görecek ve yaşayacaksınız. Sadece “Bir teknik adam duruşu” sergileyip, ki bu özelliğinizi bilmeyen yoktur, “hesap” içindeki gruplardan ne kadar uzak kalırsanız , kentle bütünleşmeniz o kadar güçlü ve kolay olacaktır. Trabzon’un sessiz çoğunluğu, emin olun, her şeyin farkındadır.

Trabzonspor; “ihtilalci” “saldırgan” ve “ne olursa olsun ben değil, hak eden kazansın” takımıdır. İki devrimci ruhun yaratacağı sinerjiyi “yaşamak” için önce Trabzonspor, sonra da Türk futbolu adına sabırsızlıkla bekleyenlerden biri de benim.
Yavuz Selim’de taraftarlar arasında amatör maçları izlemeyi, Trabzon’un tarih kokan dar sokaklarını adımlamayı ve “gizli ada”nın mezgitinden yemeyi de sakın unutmayın.

Trabzon’un tarihi Kemerkaya’sından geçerken sağdaki hırdavatçı dükkanına uğrayıp, kalenderi dervişi gibi, her gelene sıcak bir insan yüzü ve doyumsuz sohbetler armağan eden Ahmet Suat Özyazıcı’yı da ziyaret etme büyüklüğünü gösterirseniz…

Tüm zamanların en devrimci şairlerinden Mayakovski, sevgilisine aşkını ifade ederken, bilmeden, bizlerin memleket sevgisini de tarif etmiştir:

“Sıran geldi” deseler günün birinde ,
Savaşa itseler beni, vurulsam,
Kan değil, adın fışkırır yırtık dudaklarımdan …”

Siz bu tutku gemisinin son argonotusunuz sayın Yanal, umalım ki Altın Post’u bulur, tıkanan Türk Futbolunun önünü açarsınız…
Baki Selam Ersun Hocam..
Unutmadan; dördüncü büyük ya da 4 büyüklerden birinin değil,

“Trabzonspor”’un teknik direktörüsünüz..

*Argonot: Mitolojide, Altın Post’u bulmak için Karadeniz’e açılan Argo(hızlı) isimli geminin aralarında Herkül’ün de bulunduğu tayfa(not)ları.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: