Hasretlerin, ayrılıkların, kavuşamamaların ve memleket özlemlerinin şiiri gibiydi yaşamı. Ve en karanlık günlerde bile umudunu, yaşama sevincini hiç kaybetmedi Nazım Hikmet. Sadece bu şiiri bir ayrık otu gibi tutundu Nazım’ın Umut bahçesinde. Ve Moskova’da bu şiiri yazdıktan sadece 141 gün sonra da çekip gitti. Ölün ona kendisinden önce yalnızlığını yollamıştı belli ki, yalnızlık, umutsuzluk, evlat hasreti vesaire vesaire…
“Kocalmağa alışıyorum , dünyanın en zor zanaatına,
kapıları çalmağa son kere,
durup durmadan ayrılığa.
Saatler akarsınız, akarsınız, akarsınız…
Anlamağa çalışıyorum inanmayı yitirmenin pahasına.
Bir söz söyleyecektim sana söyleyemedim.Dünyamda sabahleyin aç karına içilen cigaramın tadı
ölüm kendinden önce bana yalnızlığını yolladı.
Kıskanıyorum öylelerini kocaldıklarının farkında bile değiller,
öylesine başlarından aşkın işleri. / 12 Ocak 1963
Bir Cevap Yazın