09 Nisan 2008 Çarşamba
Maç öncesi yazımız aşağıda öylece dursun..
Yazıya; Fenerbahçe’ye borcumuz olan teşekkürle başlayalım. Şampiyonlar Ligi Heyecanını Nisan ortalarına kadar yaşadıysak, onun sayesindeydi. Darısı Trabzon ve diğer takımların başına.
Kura çekimi sonrası ilk duygularımız bu işin buraya kadar olduğuydu. Ancak ilk maçın ardından Londra ekibinin yarattığı hayal kırıklığı rövanşa dair umutlarımızı da artırmıştı. Rövanş maçında hiç bir şey oynamadan 2-0 kazanan mavilere karşı elenmek, doğrusu hiç adil olmadıi. Ben ve eminim sizler de, yıllardır izlediğimiz en kötü Chelsea’yi izledik, hatlar arasında her tür bağlantının kesildiği, tek bir orta saha kombinasyonu geliştiremeyen, defansta hata üstüne hata yapan şu takıma elenmek kimin zoruna gitmez ki..
Sahanın en iyi oyuncusu hiç kuşkusuz Gökhan Gönül’dü. Defansta hatasız oynayan sarı lacivertliler, Marco’nun yana oynama sevdası yüzünden oyunu karşı alana yıkma başarısını çok az gösterdi ve kumdan kale gibi savrulmaya hazır İngiliz defansını, birkaç pozisyon dışında, zorlayamadı.
Evet, Fenerbahçe’ye elbette teşekkür ediyoruz, ama yazık olmuştur, gerçekten yazık..
Chelsea’deki bu korkunç düşüşün nedeni sadece Avram Grant olamaz, olmamalı. Drogba, Lampard ve Terry gibi mevkilerinde dünyanın en iyilerina sahip olan bir takım nasıl olur da bu kadar negatif olur!? Trabzonsporlu bir arkadaşım Ziya Doğan’a alternatif isimler ararken Mourinho’nun transferini, şaka elbet, önermiş ve gülmüştük. Mourinho Trabzon’a gelmedi ama, Ziya Doğan galiba Chelsea’nin başına geçmiş!! Zira, bir takım kendiliğinden bu kadar kötü oynayamaz!
==============================================================
Annemizin ligine dair tartışmalarımız hiç bitmez, malum.Başta Fenerbahçe olmak üzere İstanbul”un üç hacimlisinden birinin �işine gelmeyen� bir hakem yanlışı olduğunda , artık bıkkınlık düzeyinden kusma hallerine geçiş yapan �ağlama-zırlama-tehdit� çukurlaşmalarına tanıklık etmek zorunda bırakılıyoruz. Üç yıl önce Trabzon”u bir �merkez�den yönlendirilircesine katleden, doğrayan Cem Papila”nın hala hakem yorumcusu olarak ekranlara çıkabildiği, yine Şükrü Saraçoğlu”nda Trabzon 2-1 galip iken Fatih Tekke”nin Appiah tarafından kale sahası içinde alenen �biçilmesine� penaltı ver-e-meyen Metin Tokat”ın ülkenin en saygın gazetelerinin birinde �hakemleri eleştirebilecek yüz bulabildiği� bir iklimde, yaşadığımız rezillikler az bile denebilir.. Dün ve her zaman Trabzon, bugün Kayseri, yarın Sivas.. İktidarı kim tehdit ederse, karşısında kapıkulu düdükleri bulacaktır. Bu ülkede şampiyonluk denilen o nazlı gelini şehrinize götürmek istiyorsanız, bu pisliklerle mücadele edecek güce sahip olmalısınız. Futbolun iktidarını elinde tutan 3 hacimlinin ortak derdi şudur; Bana dokunmayan yılan bin yaşasın!! Neyse bugün için bu kadar yeter. Zira �ulusal� bir dersimiz var bugün..
Üniversite yıllarımın �uzun tüfek�i, �Ken Parker� Kadir Çöpdemir”i bir proje önerisiyle aradığımda ilk duyduğum alo cümlesi şu oldu: Oğlum Sedo sana da giriyor bana da giriyor, maça geldim Londra”dayım, gelince konuşalım mı? Eh, ekonomi politiğin diyalektik mantıkla bu kadar net ifadesinin ardından �tamam dostum� demekten başka şansımız kalır mı?
Bu konuşmayı buraya taşımamın nedeni şu; ben Kadir kardeşimi aramasam Fenerbahçe”nin bugünkü rövanşını neredeyse unutacaktım. Kişisel gündem takip eksikliğim de bir sebep elbette, lakin böylesi bir rövanş öncesi, nedense, ülke olarak bir konsantrasyon eksikliği çektiğimizi düşünüyorum ve doğrusu bu durum beni biraz da umutsuz kıldı.
Ülke içindeki �didişmemizin� belli bir noktada kesilmesi ve pozitif enerjilerimizin Fenerbahçe”yle birlikte Stamford Bridge”e çıkması gerek. Her türden haklı ya da haksız eleştiriyi bir günlüğüne dondurucuya tıkalım ve Türk Futbolu açısından da tarihi bir değer taşıyan bu maça gereken gönül desteğini verelim. Evet ülke içinde nalıncı keseri gibi hep kendilerine yontan bir kültür yoksulluğu içinde olsalar da; büyüklük bizde kalsın.
Gönülden ve derinden; Haydi Fenerbahçe, Çelsi”nin işini bitir de gel , sonrasına burada bakarız!!
Bir Cevap Yazın