10 Nisan 2008 Perşembe
Teorik olarak, evet, elbette yenebilir. Bilinen ifadeyle, doğada daha önce “olmuş” olan herşey, yinelenme potansiyelini sonsuza kadar taşır. Eh Trabzon’un Galatasaray’ı İstanbul’da daha önce de birçok kez yendiğini hepimiz biliyoruz, haliyle bu sorunun teorik yanıtı evettir.Teorimiz yukarıda dursun biz şimdi nesnel koşullara ve günümüzün gerçeklerine dönelim.
Futbol takımları oyunculardan oluşur, bu pencereden baktığımızda maçın favorisi Galatasaray’dır
Futbol oyununda sahanın tek hakimi “hakem”dir, bu açıdan bakınca da favorinin Trabzon olduğunu söylememiz çok zor. Son Kuddusi Müftüoğlu ve Hakan Sivriservi örneklemleriyle bir kez daha gözümüze sokulan “güce tapan Türk hakemlik müessesesi”nden tutup da adil bir yönetim bekleyecek kadar alık değiliz, hiçbirimiz.
Futbol oyununun olmazsa olmazlarından biri de, belki birincisi, taraftar ve tribün coşkusudur. Eh Sarı Kırmızı hacimlilerin ev sahibi olma avantajıyla bu açıdan bakıldığında da favori olduğunu söylemeliyiz.
Ligdeki hedefleri mercek altına aldığımızda da, Trabzon’un akşam mesai bitiminde denize açılan amatör balıkçı (rastgeleee) rahatlığında olduğunu, rakibin ise kalkmakta olan “son” trene yetişme telaşı ve hevesini iştahla kaşıklamaya hazır kifayetli bir muhteris olduğunu görüyoruz. Lafın tamamı aptala söylenir, siz anladınız favoriyi..
Sıralamaya çalıştığımız gerekçelerden Galatasaray’ın kesin favori olduğunu sizler de anladınız.
Bir de Trabzon cephesinden bakarsak;
Trabzon’u “Trabzon” yapan tarihsel mirasın alt bileşenlerini bilmeyen ya da bilmemeyi tercih edenlere söylenecek çok sözümüz yok. Trabzon, yukarda saydığımız tüm gerekçeleri sıfırlayabilen, tarihsel ve kültürel bir dokudan beslenir. Trabzon’u farklı kılan, zaman zaman ötekileştiren ve çok zaman da yalnızlaştıran işte bu tanımlanamayan zenginliğidir. Hayatı diyalektik materyalizmin bilimsel penceresinden yorumlamaya çalışan biri olarak, “neden” sorusuna yanıt bulamadığım, adını tam koyamadığım bu “tılsımlı şehir”, değil Galatasaray’ı, Dünya’nın en güçlü takımını al aşağı etme potansiyelini damarlarında taşır. Çpk metafizik oldu farkındayım, ama neredeyse 100 yıldır süregelen bir “duruş”u, kelimelerle ifade etmek ziyadesiyle zor.
Evet rakip güçlü. Ama mesela bu şehrin “amatörleri”, 1969’da ligimizin anlı şanlı! profesyonellerini alaşağı ederken de, rakip çok güçlüydü!Uzatmayalım;
Bu şehrin çocukları, oynadıkları her oyunun “ortağıdır”. Bu şehir, başkaldırıyı içselleştiren ve “ben büyüğüm” diye afra tafra satanların burnunu, refleks bir tepkiyle ve olanca doğallığıyla yere sürtenlerin şehridir.
Hele bu afracı tafracı tayfası; size işine geldiğinde “dostuz” pohpohlamasıyla esnaf kurnazlığı sergilerken, ilk fırsatta da “ya kusura bakmayın istemeden oldu” küçülmelerine sığınacak kadar komikleşenlerden olursa, bu burun sürtme seansı daha da keyifli olur.
Neymiş;
Günümüz gerçeklerinden bakarsak Galatasaray
Tarihsel miras ve şehir değerleri açısından bakarsak da Trabzon kazanır.
Bir Cevap Yazın