“Şoför Adnan’”la bir Bursa Yolculuğu ve Trabzon Kalesi!?

07 Mayıs 2008 Çarşamba
Sanırım 2003 yılı Mayıs ayı içindeydi.

Türkiye ilk kez �holiganların üzerine giden� bir savcıyla tanışmış ve Bursalı 7 holigan tutuklanma istemiyle mahkemeye sevk edilmişti.

Dönemin Emniyet Müdürü, bugün Trabzon Emniyet Müdür olan Reşat Altay”dı ve bu konuda, izin almadığım için adını burada vermek istemediğim savcıya büyük destek veriyordu. Asıl destek vermesi gerekenler; yani medya ve Ankara”dan ise birkaç cılız ses dışında bu gözü pek savcıyı teşvik edici yazılar ve sözler duyulmadı. Ne de olsa �başını kuma gömenler ve bana dokunmayan yılan bin yaşasınlar� ülkesindeydik, çok da garip karşılamadık. Ama o tarihten sonra da maalesef futbol ve maganda cinayetleri durmadı, herkesin malumu. Bu cesur savcı teşvik edilseydi bu cinayetler olmazdı, buna inanıyorum.

Asıl konumuz bu değil�

Meslek hayatımın en başarılı gazetecilerinden biri olarak tanıdığım ve halen bu düşüncemin arkasında durmamı sağlayan Atilla Güner Vatan Gazetesinde Yazı İşleri Müdürümüz. Benim savcıyla ve konuyla ilgili bilgileri Güner”e iletmemle, �hemen Bursa”ya gidiyorsun� cümlesini duymam sadece 2 saniye sürdü. �Abi bu adam savcıdır, bakanlıktan izin alınmadan konuşmaz, maz, maz� filan derken, kızdığı her an yaptığı gibi mercedes farı gibi parlayan gözlerini, üstelik uzunlarını yakarak baktı bana, sonraki ilk cümlem şuydu, elimde telefon

-İdare mi? Abi ben hemen Bursa”ya gidiyorum. Bana bir araç tahsis eder misiniz

– Valla şu anda sadece Adnan abi var burada, onu da gönderirsek hiç araba kalmayacak elimizde,

-Tamam ben Atilla ağabeye izah ederim durumu

-Ne Atilla abi mi, dur yaw Selo, tamam gelin, hem birazdan gelir başka araba, idare ederiz.

Sonra Adnan ağabeyle düştük Bursa yoluna. Beyaz bir toyotası vardı Adnan abinin. İstanbul”dan Bursa ve civarına gidenler için rota bellidir. Önce Darıca”ya gidilir, oradan arabalı ile karşıya geçilir ve 45 dakika sonra Bursa”ya varılır. Ama Adnan abi nedense arabalıya binmekten yana değil. Kararı elbette,usulen, benim vermem gerekiyor ama Adnan ağabeyle çok sıcak bir ağabey-kardeş ilişkimiz olduğundan o ne isterse o olsun istiyorum.

-Şimdi bir sürü sıra vardır orada, beklemektense körfezi dolaşalım, beklememiş oluruz� dedi Adnan abi.

-Canın nasıl isterse abi dedi sağda oturan, ben..

Bursa”ya düşene kadar; THY günlerinden ve bir dönem yaptığı altın taşımacılığı işinden bahsetti. Sakin üslubu ve gittiğimiz yola dair bilgileri seyahatimizin keyif katsayısını epey yüksek tutuyordu. Ara sıra can sıkıcı şeyler de konuşuyorduk. Mesela şu toyota”nın taksitleri bir bitse çok rahatlayacaktı Adnan abi. İki oğlu vardı, adını andığındaki gülümsemesinden de çok sevdiği belli olan bir de karısı. Çocuklardan büyüğü liseyi yeni bitirmiş ve bir kulübün alt yapısında futbol oynuyordu. Herkes iyi oyuncu olduğunu söylüyordu, babası da öyle düşünüyordu. Küçük oğlan biraz daha haşarı ve küçüklüğün tadını çıkaran, sık sık babasından harçlık koparan ve haliyle de en çok sevileniydi ailenin.

-Büyük oğlana harçlık yetiştirebiliyor musun Adnan abi. Onun bir sürü kız arkadaşı filan vardır, mahcup olmasın çocuk

Bu cümlem üzerine, önce bir kaykıldı yerinde Adnan abi, sonra biraz burulduğunu hissettim..Kötü bir şey mi dedim acaba diye düşünürken, kelimeler yavaş yavaş döküldü ağzından..

– Arabalı vapura neden binmeyelim dedim sanki Selo. Arabalıya vereceğimiz para 25 milyon, bunun bir de dönüşü var. Dönüşte arabalıya binelim deseydin senden isteyecektim. Çünkü cebimde 30 milyon para var. Benzin, veresiye aldığımız için mesele değil.

– E Adnan abi biraz ayıp etmedin mi bana sen. Bizim hukukumuz bu kadar mı abi.? Baştan açık açık söylesene, ne boşuna sıkıntı çekersin. Sanki beni tanımıyorsun!

– Tanıyorum seni ama, ne bileyim belki canın arabalıya binmek isterdi, ben sana nasıl yok derdim.

– Gezmeye gitmiyoruz abi işe gidiyoruz. Ha işi dört dörtlük yaparız, dönerken keyif kısmına bakarız. O ayrı. Ama bu saatten sonra dönüşte de kara yolu şart oldu. 30 milyon da cebinde kalsın abi.

– Yok Selo o da cebimde kalmayacak, bizim oğlan yarın arkadaşlarıyla buluşacakmış, doğum günü mü ne varmış , annesine söylemiş, acaba babamda para var mıdır diye. Benden para istemez oğlum, korkar ki belki bende para olmaz da babam mahcup olur. Bu 30 milyonu ona vericem, aslında 5 milyonunu kendime ayırıp 25 ini vereceğim ona.�

– İsabet olur abi, çocuk arkadaşlarının yanında mahcup olmasın.

Yol boyu konuşmalarımızda, oğlunun Trabzonlu arkadaşlarından oğlunu Trabzonspor alt yapısına gönderelim önerimden, onun buna çok sevinmesinden, Yahudi kuyumcu patronunun dürüstlüğünden..ve en çok da Adnan ağabeyin birkaç yıl sonrasına dair düşlerinden söz ettik.

Oğullarından söz ederken gözlerinin içi gülen ve ertesi gün arkadaşlarıyla buluşacak olan oğluna harçlık verebilmek için olmadık dualar eden bu adamın adı Adnan Turan”dı..

Oğlunun adı Arda…

Kendisine harçlık verebilmek ve arkadaşlarının yanında mahcup olmaması için �çile� çekmeyi göze alan..Ve kendisine 5 milyon ayırıp 25 milyonu oğluna veren Adnan Turan”ın oğlu Arda.

Arda; babana ev aldığını duyduğumda gözlerim dolo dolu oldu, hatta fazlası.

Ben Trabzonsporluyum Arda, o güzel şehirde doğdum ve her Trabzonlu için bir üst kimlik olan Trabzonsporluluğu nakış nakış işlediler ruhuma ve etime. Bir kulağıma ezan okudu büyüklerim diğerine bir memleket türküsü..

Sen Galatasarayla açtın gözlerini belki, ve Galatasaraylısın. Takımına onurla ve keyifle hizmet etmeni beklerim.

İlk iş olarak babana ev aldın ya..İşte bu fotoğrafla içimizdeki tüm çelişkileri eşitledin Arda. Sen Trabzonsporlusun artık, ben Galatasaraylı. Ve hepimiz kenar mahalle çocukları Türkiyemizin. Sana dikkatli ol demeyeceğim Arda Turan. Ama dikkatli ve o güzel insanlara layık ol

Senden daha fazlasını beklemek hakkımız artık. Sen Adnan ağabeyin oğlu ve kenar mahallenin gururusun artık.

(*) Bu yazı aylar önce kaleme alındı, bugünlerde Arda’yı yazanlar çoğaldığı ve Galatasaray’la ilgili düşüncelerim “algılanamadığı” için, izninizle yeniden yayınlıyorum..Umalım ki bu yazıyla, bazı soru işaretlerini sıfırlarız

KAYSERİ’YE YAKIŞTI
Son yılların “futbol oynayarak” çıkış yapan takımı Kayserispor, bu çıkışını nihayet taçlandırarak müzesine nihayet “birinci sınıf” bir kupa ile buluşturdu. Emeği geçenleri Türk futbolu adına kutlar devamını dileriz.
Gençlerbirliği yakın dönemde iki kez Trabzon finallerinden dönmüştü, dün gece bir penaltı kadar yaklaştıkları kupayı yine kucaklayamamanın hüznünü yaşadılar. Üzerlerinde bir uğursuzluk var, ama nedir çözemedim? Cavcav mı dediniz??

“ENGELLİLER” AVRUPA ŞAMPİYONU, YA GÖRECE “ENGELSİZLER!?”
Popüler kültürün ve kitle kuyrukçusu güzide medyamızın önceliği tabi ki futbol ve türevleridir, hayatın geri kalan renklerinin “ayrıntı”dan öte bir anlamı yoktur medyamız için.
Sivas – Galatasaray randevusuna kilitlenen medyamız; Galatasaraylı engelli kardeşlerimizin Avrup Şampiyonluğua, zorunlu olarak, yer vermek zorunda kaldı. Kendi adıma görece “engelli” Galatasaraylı kardeşlerime kocaman alkışlarımı gönderip, gereken yakınlığı gösteremediğim için de özür diliyorum. O takıma oyuncu, idareci, teknik ekip ve oyuncuların aileleri başta olmak üzere kim destek verdiyse, insnaı insan yapan güzellikler adına hepsine teşekkürlerimi gönderiyorum, kabul edilmesi dileğiyle..
Bu arada, “stilini” pek de sıcak ve yakın bulmadığım Bilgin Gökberk’e, beni kendimle hesaplaşmaya sürükleyen “insanca” programları ve görece engelli olan kardeşlerimize uzattığı dost eli için ayrıca sağolasın varolasın diyelim..

TRABZON’UN KALECİ SORUNU
Trabzon’un “lider kaleci” sorunu, uzaydan görülebilen tek insan yapısı olan Çin Seddi gibi futboldan az çok anlayan herkesin gözüne gözüne girdiği, futbol bilgisine inandığımız Sadri Şener’in de bize göre çok doğru tesbit ettiğince; kalecisizlik aşikar iken;
Hangi futbol eleğinden süzüldüğü anlaşılamayan bir sufleyle “Önceliğimiz kaleci değildir, elimizdekiler yeterlidir” tiradını sık duyar olduk.
Hatırlatalım;
Trabzonspor Şenol Güneş’ten sonra maalesef bir “liderkaleci”ye sahip olamamıştır, ki Güneşsiz Trabzon’un şampiyonluğu da yoktur..
Galatasaray’dan Taffarel’i çıkarırsanız ortada ne UEFA kalır ne üst üste 4 şampiyonluk
Bu sezonun örneği Chelsea “liderkalecisi”nden ayrı kaldığı her maçta bocalamış ve kalecisiyle birlikte yeniden “gücüne” kavuşmuştur
Tolga Zengin ileride iyi bir kaleci olabilir, keza Onur da öyle, hatta daha bir öyle. Lakin 25 yıldır şampiyon olamayan bir takımın “ilerde olur”lu cümlelerin tesellilerine yanaştıracak ne bir sandalı ne de transatlantiği vardır, olamaz..
Trabzonspor Sadri Şener’in de sözünü verdiği biçimde “yarışmacı” bir takım olacaksa, ki olmak zorundadır, “kaleyi”, “olmuş” bir kaleciye teslim etmek zorundadır. Eğer bu takıma bir kaleci alınmazsa taraftar şuna inansın: Bu sene de fasa fiso..

BÜLENT UYGUN TRABZON’DA!
Bu haberde garip olan hiç bir şey yok, Bülent Uygun da, tıpkı benim gibi istediği an Trabzon’a gidebilir. Ama gazeteci-menecer arkadaşlarının tezgahlamaya çalıştığı şekliyle, yani Uygun’un Trabzonspor’a teknik adam olarak gitme olasılığıyla, benim Arafilboyu’na muhtar olarak gitme olasılığım arasında hiç fark yoktur, hatta ben biraz daha şanslıyım..
Bülent Uygun’un Teknik Direktörü olduğu, olabildiği Trabzonspor’un başkanı da Ergun Gürsoy ya da Celal Kolot olursa, bak o zaman olur, ama o takıma da Trabzonspor denmez. Dense dense densizspor denir, ne densiniz?

KIZILAY-SABAH TIR TİYATROSU TRABZON LİSESİ’NDE!
Kızılay Genel Başkanı Tekin Küçükali’nin, topluma afet bilinci kazandırma genel başlığı altında harekete geçirdiği dinamiklerden biri de Kızılay- Sabah işbirliğiyle harekete geçen Tır Tiyatrosu.
Prof.Dr. Ahmet Mete Işıkara’nın da oyuncu olarak rol aldığı çocuklara yönelik “Benim Güzel Pabuçlarım” isimli oyunun kapanış galası Trabzon’da, Trabzon Lisesi Konferans Salonu’nda 10 Mayıs Cumartesi saat 14.00 de gerçekleşiyor.
Haydi çocuklar, Tiyatroya!!

İHSAN ÖKSÜZ’ÜN GAZETECİLİK SAVAŞI
Ağabey sıcaklığında yakın bulduğumuz, gazetecilik reflekslerinden ve insanca duruşundan kuşku duymadığımız Trabzon Spor Yazarları Derneği Başkanı İhsan Öksüz, aylardır “Yattara ile sözleşme yenilendi” açıklamalarının somut örneğinin, sözleşmenin peşinde.
Trabzon medyasının kendisinden çok kulüp orjinli açıklamalara itibar ettiğine sitem eden Öksüz, sonuçta haklı çıkmasına rağmen kalem sahiplerinin sessizliğine isyan ederek, “Trabzon’da gazeteci var mı ?” diye soruyor.
Çok ağır bir sorudur ve acilen yanıtlanmaya ihtiyaç duyuyor..

““Şoför Adnan’”la bir Bursa Yolculuğu ve Trabzon Kalesi!?” için bir cevap

  1. cok guzel olmus

    Beğen

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: