12 Mayıs 2008 Pazartesi
HOŞGELDİN KOCAELİ, HOŞGELDİN ANTALYA. NE İYİ ETTİNİZ DE GELDİNİZ!
Türkiye ligi olmaktan çıkıp İstanbul-Ankara ligine dönüşmeye yüz tutan, futbolu kentlerin kimliğinin ifadesi olmaktan belediyelerin ve şirketlerin oy-kar-zarar kalemine dönüştüren garabetine inat iki “şehir” takımımız daha süper lige terfi etti. Bu sevindiren finali daha da güzelleştiren, play off serisiyle gelecek olan 3. takımın da bir “şehir” takımı olmasıdır. Eskişehir, Sakarya, Bolu ve Diyarbakır’dan hangisi gelirse gelsin başım gözüm üstüne..Gönül ibremizin biraz daha fazla kaydığı biri var elbet, ama söylemeyeceğim:)Kocaeli ve Antalya gibi, şehir, takım ve taraftar geleneğinine sahip futbol takımlarının ligimize kalite katacaklarından zerrece kuşkum yok. Dileğim; ekonomik olarak Trabzon’u 10’a 20’ye katlayan bu illerimizin kendi kimliklerine sahip çıkarak zirve mücadelesinin içinde olmaları ve düşüşteki futbolumuza yukarıya doğru bir ivme kazandırmalarıdır.
MEHMET YILDIZ FATİH TEKKE VE MEHMET TOPUZ NEREDE?
Bir teknik adama şu adamı bu adamı neden kadroya aldın diye sormak kimsenin olmadığı gibi benim de haddim değildir. Her akşam milli takımla yatıp kalkan bir teknik adama bunu sormayacak kadar içindeyiz hayatın..İstediğini alabilir..İstediğini alabilir evet;
Ama Çarşamba günü UEFA finalinde yer alacak olan tek Türk futbolcusu Fatih Tekke’yi neden milli takıma almadığını sorabiliriz..Ama, Sivasspor’u neredeyse tek başına zirve mücadelesinin içinde tutan Mehmet Yıldız’ı neden düşünmediğini sorabiliriz,
Ama, bu ligin en efektif, en diri, en şutör ve en istikrarlı orta saha oyuncularının başında gelen, oyunun her iki yönünü de başarıyla oynayan mehmet Topuz’u neden çağırmadığını da sorabiliriz. Keza nedense hiç düşünülmeyen ama çok başarılı işlere imza koyan Bülent Bölükbaşı’nı da soırabiliriz.
Bu 4 ismin çağrılmadığı milli takım Türk Milli takımından çok Farih Terim milli takımı olarak algılanacaktır.
Adı geçen oyuncuların kalitesi konusunda tüm spor kamuoyu hemfikirken, neden çağrılmadıkları sorusu acil olarka mantıklı bir yanıta ihtiyaç duymaktadır.Bu çağrılmayışların; adı geçen oyuncuların kulüp ve transfer tercihleriyle, karakter özellikleriyle ya da fiziki ve ahlaki durumlarıyla bir ilgisi varsa da bunu bilmek de herkesin hakkıdır.
Türk Milli Takımı; özellikle Mehmet Topuz ve Fatih Tekke başta olmak üzere bu dört ismi “yok” sayacak bir lükse sahip değildir.
Bu takım “Türk” milli takımıysa adı geçen oyuncular “halkın milli takımı”nda banko oynarlar, ama yok Fatih Terim’in milli takımıysa, bizim sözümüz de burada biter..
KÖTÜ TRABZON İYİ FENER
Trabzon maça öyle bir başlangıç yaptı ki, bilmeyenleri sezonun açılış maçı olduğuna inandırmak çok kolay olurdu.
Maça “önde basarak” başlayan Trabzonspor; Serkan ve Ayman’ın mücadele gücünü, Alex’e Ferhat kilidiyle destekleyince pozisyon üstüne pozisyon buldu. Tabi Yattara’nın oynama isteği ve çift santrforlu düzen de rakip savunmayı sık sık hata yapmaya zorladı.
Yattara ailece hücuma çıkan rakibi eksik yakalamanın cezasını anında keserken, kaçan gol fırsatlarını sayarak bitiremedik desek yeri..Şunu açıklıkla söylemeli; bu maçın bu kadar pozisyonlu geçmesinin nedeni, Fenerbahçe’nin hiçbir defans tedbiri almadan takım olarak gol aramasıydı. Bu akıl almaz uygulamanın nedeni Zico mu yoksa motivasyon kaybı mı bilemem. Ama Yattara ve Umut gibi “tay” forvetlere sahip bir takıma ailece saldırırsanız fark yersiniz. Eğer Trabzon takımında Ergin yerine Fatih Tekke kartında bir golcü olsaydı ilk yarı 5-6 farklı bitebilirdi. Tabi bu arada kaleci Onur’un da hakkını teslim etmeli. Onur, kritik kurtarışlarla “kaleci” olduğunu gösterirken takımını da ayakta tuttu. İkinci Trabzon golünde Ayman’ın asisti kadar Umut’un vuruş tekniği de övgüye değerdi.
Bu arada, Fenerbahçe takımının ve bu ligin en yaratıcı oyuncusu olarak kabul ettiğim Deivid’e, Yattara’dan uzak durması gerektiğini söylemeyenler büyük ayıp etmiş. Aklı olan futbolcu Yattara’dan uzak durur ve Deivid akıl katsayısı ortalamalaların çok üzerinde bir oyuncudur.İkinci yarı beklendiği gibi Fenerbahçe baskısıyla başladı. Yalancı baskı, Zico doğrusuyla çift santrfora dönülünce, harbi baskıya dönüştü ve Trabzon defansı bunaldı. Bu dönemde gol bulamayan, direğe ve kaleci Onur’a toslayan Fenerbahçe için kaderine razı olmaktan başka yol kalmadı.
Trabzon takımında kötü oyuncu yoktu, ama Musa, Çağdaş ve Yattara bir adım öne çıktılar. Fenerbahçe takımında ise iyi diyebileceğimiz tek bir isim bile bulamıyoruz. Hafta boyunca galatasaray’ın muhtemel Oftaş mağlubiyeti üzerinden şampiyonluk hesapları yaparken, Trabzon’u çantada keklik görenler, bordo mavi formanın büyüklüğü altında ezildiler aslında, Avni aker çimlerine yansıyan Trabzon motivasyonunun asıl kaynağı buydu diyebiliriz
Dönemsel başarılarından “4. böyük artıkın bis olduk” tekerlemeleri üretirken, görece, rakiplerinden fark yiyenlerin, bu geceki Avni Aker fotoğrafından, “büyüklük nasıl birşeydir”e dair öğrenecekleri çok şey var.
Hakem maçı vasatın altına düşmeden idare etmesini bildi, ama yan hakemlerin ofsayt kararları çok tartışılır. Lig tv bir çok pozisyonda tekrar yayınlama zahmetinde bulunmadığı için açığa düşen yorumlara girmek istemiyorum.
Trabzonspor için;son iki haftalık performansıyla gelecek yıla dair iyi sinyallerini, kendi misyonuyla örtüşecek bir takıma dönüştürmesini;
Fenerbahçe için de, lig ikinciliğine üzülmek yerine yeni sezonda da şampiyonlar ligi mücadelesini daha yukarıya taşımasını dileyelim.
Bu “rahatlatan” galibiyet başta yönetim olmak üzere kimseyi yanıltmamalı. Lig defterini kapamış bir rakibe karşı alınan galibiyet, sakın ola kimseyi yanıltmaya! Trabzonspor’un oyuncu kadrosu sıradan isimlerle doludur ve acil takviye şarttır!Maçın en güzel anı, sahadaki mücadelenin dışındaydı. Maç bitmiş, Trabzon takımı hoptekli kutlamaları bitirmiş, Ersun Yanal soyunma odasının yolunu tutmuş, ama peşinde bir adam var. Ersun hoca arkasından kendisine yetişmeye çalışan kişinin farkında değil, çevredekiler hocayı uyarıyor ve arkasından ısrarla gelmekte olan kişiye dönüyor Ersun Yanal. Arkasından kutlama için gelen kişi Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük futbolcularından biri, “mağlup” Fenerbahçe’nin Teknik Direktörü Arthur Zico’dur..Bu tevazu, bu insanca duruştan herkes kendi payını alsın lütfen..İyi ki varsın Zico ve iyi ki senin insan yanını da görme şansını yakaladık..
Fenerbahçe ve Galatasaray’a cl’de, Kayseri ve BJK’ya UEFA’da Sivas’a da İntertoto da başarılar dileyerek bu geceyi noktalayalım.
VİP TRİBÜNDE SARI KIRMIZI BAYRAK!
Trabzon’un galibiyetiyle biten maç sonrası Avni Aker VİP tribününde Galatasaray bayrağı açılmak istenmiş ve Trabzonsporlu gençlerin anında müdahalesiyle bu provokasyonun önüne geçilmiş. Bayrağı açmak isteyenlerin, Emniyet Müdürünün ya da müdür yardımcılarından birinin eşi ve dostları olduğu bilgisi doğruysa, anılan müdürün derhal kendini sorgulaması ve Trabzon tribünlerini provoke etmeye yönelik bu girişim için İçişleri Bakanlığı’nca soruşturma açılması şarttır! “Trabzon” gerçeğini bilmeyen bir müdürün şehrin güvenliğinden sorumlu olması ironi olsa gerek. Hiç kimse, değil çevik kuvvet müdürü, emniyet genel müdürü olsa, Trabzon-Fener maçında Galatasaray bayrağı açamaz, açarsa bunun adı provokasyon, açan da provokatör olur.. Sorumlular bunu yaparsa….ERDOĞAN ŞENAY’A “ZORUNLU” BİR HATIRLATMA
Çok sevdiğim, futbol bilgisine ve görgüsüne saygı duyduğum ender spor adamlarından Fenerbahçeli Erdoğan Şenay, Trabzon – Fenerbahçe maç yorumunda, Trabzon tribünlerinden yükselen kötü tezahüratları eleştirirken kantarın topuzunu kaçırmış. Tırnak içine hapsedilme tedbiriyle kullandığı cümleyi aynen alıyorum:
“Meseleye böyle bakanlar kendi enayilikleri için lig tarihi boyunca rakibini hedef alarak bu slogan yanlışlığının çukuruna düşenler iyi bilmelidirler ki, �bir zaman gelir, bugün küfür – küfran ile yenip yolladığınız o takımın merhametine siz de muhtaç kalabilirsiniz…�İslam Çupi üstadı hatırlatan cümleleriyle çoğu yazısını bize okutan Şenay’a şunu hatırlatmak boynumuzun borcudur.
Sayın Şenay; kendi acziyetleri için ondan bundan yardım dilemek, ona buna el açmak, çanta göndermek ve benzeri gibi çukurlaşmalar ve lağımlaşmalar tam da sizin yaşadığınız iklimin özellikleridir. Küfre elbette karşıyız, bu başka birşey. Trabzonspor gerekirse ligden de düşer ama taşıdığı yüksek karakter ve seciye, sizin kavrayış evreninizin çok üzerindedir. Allah değil merde, sözünü ettiğiniz, temsilcisi olduğunuz kimliğe de muhtaç etmesin, ama ederse bilin ki sizden merhamet dilemektense kendi kafasına sıkan bir gelenektir Trabzon. Öyle futbol takımıyla ya da popüler kültürle alakalı filan da değildir bu tavır. LÜTFEN HERKESİ KENDİNİZ GİBİ SANMAYINIZ…
Bu arada maçı yorumlayan bir başka Fenerbahçeli Necati Bilgiç’e sağlıklar dileyip, bir başka Fenerbahçeli Selim Soydan’a da sağlıklı yorumu için teşekkürlerimizi gönderelim. Selçuk Yula da birşeyler yazmış, yazsın, mahalle bakkalımız Hıdır emmi de birşeyler söyledi, tek farkı yazmak aklına gelmiyor, şükür:)KASTAMONU’NUN SUÇU NE?
Türkiye’nin “geleneği ve tarihi” olan ender kentlerinden biri olan Kastamonuspor yıllardır 2. lige çıkma mücadelesi veriyor. Bir dönem Efsane Teknik Direktör Eşref Akyazı’nın da görev aldığı bu Karadeniz takımı bu yıl kabul edilemez bir haksızlığa uğradı.
Bilindiği gibi, Bafraspor teknik heyeti akıl almaz bir cinayete kurban gidince Federasyon Bafraspor’un kalan maçlarını dondurarak ligde kaldığını açıkladı. Buraya kadar normal.Normal olmayan, ligin ikinci yarısında harika bir form tutturan Bafraspor’un, şampiyonluk mücadelesi veren rakipleirne karşı hükmen yenik sayılasıydı. Yani Kastamonuspor’un rakipleri “otomatik” olarak üçer puan yazdırdı hanesine. Adalet!??
Doğru olan, şampiyonluk mücadelesi veren takımların Bafra ile yaptıkları tüm maçların değerlendirme dışı bırakılmasıydı. Ancak maalesef büyük hata yapılmıştır..
Bir Cevap Yazın