17 Haziran 2008 Salı
Akşam tv haber bültenleri, sabah radyo programları, kulağımda binbir hayal, Hırvatistan’a ikiden aşağı atan yok maşallah! Hoş iki hatta daha fazlasını da atabiliriz, ama yiyeceklerimizi kimse hesaba katmıyor.Evet bizim takımımız her rakibine 2-3 gol atabilecek hücum ve yetenek zenginidir, bunun herkes farkında, en çok da rakiplerimiz. Ama herkesin farkında olduğu ama bizlerin nedense çok da önemsemeidği bir şey daha var; Türk Milli Takımının defansı turnuvanın en kötü defansıdır ve üstelik bu kez rakip bu yeteneksiz hattımızı en fazla zorlayacak bir mental yapının temsilcisidir; ayağa yerden kısa pas, bel hizası sert orta-paslar ve direk kaleye yönelen ara paslar!.
Nasıl derseniz;
Zan, Servet, Emre Aşık ve Hakan Balta’yı gözünüzün önüne getirin; Ne görüyorsunuz? Ortak bir “ağırlık”
Bir de Hırvat forvetine bakalım şimdi, ne görüyoruz: Ayağa çabuk ve kısa paslar
Sonuç: Baş dönmesine tutulmuş bir defans, gerisini siz tahmin edin.
Evet Milli takımımız her maçta gol atar, ama kazanmak için yediğinden fazlasını atmak zorundasınız
Forvetimiz Nihatımız Ardamız Tuncayımız Semihimiz, arkadakilerin yediğinden fazlasını atma becerisi gösterirse, evet bu maçı kazanırız. Kişisel görüşüm, lafı yuvarlayanlardan olmadığım için, yetişemeyecekleridir..
Bu maçı kaybettik diye de Fatih Terim’e yüklenecek değilim. Eldeki oyuncular bunlarsa, hocaya söylenecek çok fazal şey olamaz. BU maçta işe yarayabilecke tek defans oyuncumuz Emre Güngör’ün sakatlığı da başka bir olumsuzluk. Hayırlısı olsun, bizim olsun diyelim.*******************************************************************
BALLACK’IN ELLERİ
Tutup da Portekiz’in yarı finali hakettiğini, hakemin oyunu ve Portekizi katlettiğini yazmayacağım, o işi yapacak olan çok kişi var. Ama Ballack kalitesindeki bir futbol oyuncusunun, kendi parlak kariyerine böyle bir “ucuz” gol kaydı düştüğü için, en azından onur duymaması gerektiğini söylemek lazım.
Portekiz, futbolun temaşa tarafına yaptığı katkıyla, bir kez daha alkışlarla, erkenden, veda ediyor. Teknik Direktör Scolari’nin kulübedeki “insan” görüntüsü bilmiyorum kaçınızın hafızasında iz bırakacak ama, ben kaydımı yaptım.
Almanlar, her zaman olduğu gibi temaşa değil, gereğini yaptılar. Bir de Ballack’ın elleri olmasaydı..
Türkiye – Hırvat maçının galibinin Almanya karşısında ne kadar şansı olur kestirmek güç. Hırvatların gruptan bir Almanya galibiyeti çıkardıklarını biliyoruz, ama bu galibiyet sonrası abartılı Hırvat sevincinin, bu sevincin öyle sık sık, üst üste iki defa üstelik, yaşanacak bir sevinç olmadığını da belgeliyordu. Yani Hırvat – Alman eşleşmesinin galibi Almanya olacaktır. Türkiye olursa ne olur derseniz, hele bir olalım, gerisi kolay, diyelim.
**********************************************************************Avrupa Şampiyonası ve son yılların en başarılı transfer çalışmalarının perdelediği, ya da şöyle diyelim; bu iki başarılı organizasyonun ister istemez ikinci plana ittiği bir çalışma daha yürütülüyor Trabzon’da. Trabzonspor Tüzüğü �İyileştirme� taslağı. Bu iyileştirmenin kimlerin yararına olduğunu da yazının sonunda anlayacağız, zira bu yazı da diğerleri gibi interaktif bir klavye çalışmasıdır.
TFK”(Trabzon Fikir Kulübü)nın bu konuda tartışma grubunda bu taslak metne dair konuşmalar olmuş ve doğrusu ben çok fazla ciddiye almamıştım. Nihayetinde ortada bir dernek ve Dernekler Kanunu vardı ve sınırların aşılacağı da yoktu..
Sonra mail kutuma taslak metin düştü! Ama ne düşüş!! Değiştirilmesi ve �tadil edilmesi� gereken maddeleri görünce, kan beynime Sergei Bubka!
Daha metni okumayı bitirmeden, sezginin keşfedici rehberliğinde, aslında yapılmak istenenin ne olduğuna dair ilk Edison çakıldı beynime ve aklıma meşhur Ankara Valisi Nevzat Tandoğan geldi. Merhum Tandoğan, Ankara Valiliği sırasında , tarihe meşhur �Ankara Cinayeti� olarak geçen bir vakıaya, cinayet sanığı lehine müdahil olurken suçüstü olmuş ve bu utanca dayanamayarak intihar etmişti. Allah günahlarını affetmiştir inşallah diyelim ve devam edelim.
Bu ünlü siyasal figürümüzün bizim konumuzla ilgili anekdotu ile devam edelim.
Yıl 1944. İktidarda bu ülke topraklarının görüp görebileceği en büyük faşist diktatör İsmet İnönü var. Hani şu Atatürk’ün ölümünün üzerinden daha bir yıl geçmeden paralardan O”nun resmini silerek kendi fotolarını basan �demokrat� İnönü. Ankara Valisi ve Belediye Başkanı da Nevzat Tandoğan’dır.
Nihal Atsız, Alparslan Türkeş ve Osman Yüksel Serdengeçti, �Türkçülük� şüphesiyle göz altına alınmış ve Tandoğan’ın karşısına getirilmiştir.
Tandoğan; Serdengeçti’yi karşısına alır ve bağırmaya başlar;
�Ulan öküz Anadolulu! Sizin milliyetçilikle, komünizmle ne işiniz var? Milliyetçilik lazımsa onu biz yaparız! Komunizm gerekirse onu da biz getiririz. Sizin iki vazifeniz var: Birincisi çiftçilik yapıp mahsul yetiştirmek, ikincisi askere çağırdığımızda askere gelmek�
Yeni tüzük �katakullisinin� Nevzat Tandoğan”dan referans aldığını �henüz� söylemiyoruz elbette, lakin; bu takım ve bu kentle �hesapsız ve beklentisiz sevgi� dışında hiçbir ilişkisi olmayan, ve en az bu taslağı hazırlayanlar kadar akıl ve bilgi sahibi olan taraftarın, �Tandoğani� bir anlayışla yok sayılması, �Trabzon� kimliğine hakarettir.
Trabzon Lisesi’nde okurken, okuldan çıkar yürüye yürüye meydana kadar gelirdik. �Hergele� grubu diyebileceğiniz bu arkadaş grubuyla yolda türlü şaklabanlıklar yapar, yaşadığımız günü, hiç farkında olmadan belleğimize kaydederdik. Tabakhane Köprüsü’nü geçip, Şenol Güneş’lerin dükkanı sağda bırakıp yokuşa vurunca içimdeki merak duygusu zirve yapardı. Zira 300 metre ilerde sağdaki sokaklardan biri Ziya Bey sahasına giderdi, bu sokağın girişinde hemen soldaki bir mekan ise, adını koyamadığım bir duyguyla Ziya Bey sıcaklığını sıfırlardı. Biz liselilerin bu mekana değil girmeleri, kapısından bakmaları bile yasaktı.
Ziya Bey”de katıldığımız bir turnuva maçı sonrası, Uzun Sokak’a doğru giderken, �su içmek� için bile içeri alınmayışım, bu taş binanın temel dolgu malzemesi olarak içindeki insanların kullanıldığı fikrini uyandırmıştı, kızgınlıkla elbet..
İki sihirli kelimeden ibaretti bu soğukluk: �Şehir Kulübü�
Bugünden bakınca, o şehir kulübünde oturanların hepsinin bir taraflarıyla Nevzat Tandoğan olduğunu anlıyorum. Ve bu taslağı hazırlayanların da aslında, Trabzonspor”u �şehir kulübü�ne dönüştürmeye çalışan çağdaş! Nevzat Tandoğan’lar olduğunu..
Mesela paranız çoksa, üç hacimliden birinin üyesi de olsanız kapılar açık size.
Ama diyelim ki paranız yok, minik kardeşimiz �Mehmetimiz� gibi tepeden tırnağa �sevgisiniz�; yetmiyor, giremezsiniz!!
�Tasarıdır henüz, genel kuruldan geçecek, bu kadar peşin hükümlü olmayın� vesaire türü savunma cümlelerine itibar etmeyecek kadar akıl ve sezgi sahibiyiz, şükür.
Tandoğan olan sizsiniz, hadi kulübe taraftar alın, şampiyonluk getirin! Biz köylüler, mahsul yetiştirip asker olmaya hazırız.!!
Kerameti kendinden menkul heveskarlara ve kifayetsiz muhterislere duyurulur;
Trabzonspor’u o şehir kulübüne sığdıramazsınız..Sığmaz..
YÜKSEK DAĞLARIN FATİH’İ
İnsanlara görece “zayıf” anlarında vuranlara hep kuşkuyla baktım, bu yüzdendirki şampiyona öncesi kıyasıya eleştirdiğimiz Sayın Fatih Terim’i, Portekiz yenilgisi sonrası şehvetle eleştirenlerden olmadım, olmam. Yazım arşivde duruyor, okuyabilir ve herşeye rağmen Terim’e olan desteğime tanıklık edebilirsiniz..Lakin kazın ayağı “parmaksız zeki”. İsviçre galibiyeti sonrası zirve yapan Terim egosu, Çek zaferi sonrası Nirvana’ya rahmet okuttu. Eleştirilerden ziyadesiyle bunaldığını biliyoruz, Çek maçındaki hakem hatalarının vicdan sınırlarını aştığını da biliyoruz..
Ama hocam; “ders almam ders veririm” tanımlamanıza bile sempatiyle bakmış birini bile gerdiniz, bu nasıl üslup bu nasıl bir duruş?
Onu yaparım, bunu yaparım, şöyleyiz, böyleyiz demenin bu kadar ucuz olmamaıs gerektiğini, futbolun içinden gelen sizden iyi kim bilebilir ki? İlk maçta Emre uğruna yedek bıraktığınız Arda’nın İsviçre’ye attığı mucizevi gol olmasa, hadi onu bırakalım; Çek kaleci elindeki topu komikçe kaçırmasa, o basın toplantısına hangi dilde yapacaktınız? Futbolun bir oyun olduğu gerçeğini kabul etmek bu kadar zor mu hocam? Yaşadığınız stresi elbette tahmin ediyoruz, ama hocam, böylesi bir galibiyet sonrası bile kendinize yeni düşmanlar üretme yolunu neden seçiyorsunuz?
Karizma denen şeyin, takım elbise ve saç şekliyle ilintili olduğunu öğrenmiştik, zavallılaşan öğretmenlerimiz sayesinde. Yoksa karizma dediğimiz sihirli sıfat; kompleks ve kapristen beslenir de biz mi habersiziz..
“Nihat’ı çıkarsam hanginiz kaşı gelirdiniz” diye soruyor ve kendinize pay çıkarıyorsunuz. Hocam, Semih’le başlayıp çıkaran sizsiniz, Tekke’yi, Ünal’ı, Karan’ı almayan, Yıldıray’ı gönderen de siz. Nihat’ı çıkarınca sahaya sürecek başka gokcümüz mü var ki bundan bile kendinize pay çıkarıyorsunuz? Hocam gerçekten o kadar salak mı görünüyoruz??
Tamam elbet eleştirilecek çok yönünjüz var, ama hocam bırakın şu basını masını, eldeki malzemeden en iyisini çıkarın ve sadece Hırvatistan maçını konuşun, konuşturun. Lütfen. Bakmayın sizi eleştirdiğimize, ve inanın ki tüm kalbimiz sizinle..Facebook’tan arkadaşım Metin Aytaç Şahinler , üyesi olduğu avniaker sitesi bünyesinde kendi aralarında para toplayarak forma satın aldıklarını söyledi. Taraftar fotoğrafı nasıl olurun yanıtını arıyorsanız, doğru adreslerden biri de Avni aker net.
Bir Cevap Yazın