KAZIM KAZIM..VOLKAN KONAK’IN FARKI..VE SONG!??

21 Haziran 2008 Cumartesi
KAZIM…KAZIM..
Fenerbahçeli Colin Kazım’a daha “başka” bir sevgi duymamım nedeni, adı her anıldığında, başta Trabzonsporlular olmak üzere, futbolu “güçlülerin iktidarına karşı bir başkaldırı” olarak görenlerin asla unutmaması gereken Kazım Koyuncu’yu hatırlatmasıdır..

Kazım; bizi bırakıp gideli 3 yıl olmuş. Hatırlar mısın bilmem, biz üniversitede solculuk eder, ezilenlerin lehine düzen değiştirme hayalleri kurarken , siz bizden bir iki yaş küçük 3-4 arkadaş Zuğaşi Berepe adını verdiğiniz fidana su veriyordunuz. Sizin grubun lideri, bugünün sıkı avukatı Mehmet Ali Beşli’lerini Haznedar taraflarındaki evinde bir kahvaltıda tanışmıştık ilk..
Mehmet Ali’nin, ve elbet can arkadaşımız ablasının, türkçe konuşamayan dünya tatlısı “nene”leriyle, nenemizle birlikte bir kahvaltı sofrasının mahcup çocukları olmuştuk. Hepimiz, doğru dürüst karnı doymayan çileli üniversitelilerdik, saklamaya çalıştığımız bir iştahla sofrada ne var ne yok bitirmiştik, “Memedali”nin annesinin gözlerinde sevinçti bizim iştahımız, “nene”nin kollarında ise bize daha sıkı sarılma dermanı..

Kazım; o kahvaltıdan sonra da görüştük zaman zaman bilirsin. Ben profesyonel bir gazeteci oldum, profesyonel devrimci olmayı düşlerken. Hep haberdardık birbirimizden aslında. Gittiğin her yere yüreğimi de götürüyordun Kazım, gittiğim her yere o gururla sarmalanmış sevgi bakışlarını götürmem gibi..Göteborg limanına kaydınızı bile düştüm 96 yılında Kazım. “Gün gelecek Volkan ve Kazım bu limanda konser verecekler, aha da buraya yazıyorum”

Bir ağaçtan, o ağacın bir dalından, bir yaprağından; ya da ne bileyim Kazım, tüm dünyası orman olan sevimli bir sincaptan ya da “denizlerin sokak çocukları” martlardan farklı değil bizim hayatımız da.. Hepimizi bir şekilde parçalarıyız tabiatın. Geldik ve gideceğiz; kimimiz zamanlı, zamansız kimimiz..

Ama işte Kazım; bunca şeyi yaşayıp yürekleri yorduktan, kendi ruhumuzun efendisi olarak kalma mücadelemizi inadınma diri tuttuktan sonra, şöyle geriye dönüp bakınca insan, “neler yaşamışım”a yanıt arayarak…Yaşarken çok önemsediğim, ama şimdi hatırlamakta zorlandığım çoook şeyler yaşadım Kazım..Ama o kahvaltı sofrasını hiç unutmadım.
Tüm ruhum, bedenim o yer sofrasında Kazım.
Yirmi yıl sonra anlıyorum ki; o sofradan hiç kalkamamışım Kazım. Ama sen bıraktın gittin..

(*AANET’ten Metin Aytaç Şahinler gönüldeşim, bu yıl da Trabzonsporluların Kazım’i ziyarete gideceği bilgisini verdi. İyi ki varsınız çocuklar..)

VOLKAN KONAK’TAN EĞİTİME VE TRİBÜNE DESTEK!
Trabzonspor’un “tribün tarihini” yazacak olanlar, 2007 yılına dair bir “utanç zirvesi”ni de kaleme alma acısını yaşayacaklar, maalesef. Volkan Konak ve Kartal’daki Karayemiş Tesisleri başlıklı “bel altı” çalışmasının sorumluları dahil, tüm kentin, neresinden bakılsa Trabzon kültürüyle zerrece bağı olmayan bu aşağılık fotoğrafı unutmak istediğini biliyorum. Zira Konak’ı küçük düşürmek isteyenler toplumun tepkisiyle ziyadesiyle küçülmüş ve sanar ve umarum ki hatalarını anlamışlardır. Camianın bütünleşmeye en çok ihtiyaç duyduğu bir dönemde, böylesi bir “parçalama-bölme” çalışmasını yapmak Trabzonsporluların yapacağı şey değildir. Trabzonsporlu olmanın ölçütü, Trabzonsporluyum demek değildir, olamaz. Markayı besleyen, büyüten ve her olumsuzluğa ve travmaya karşı koruyan değerlere sahip çıkabildiğiniz ölçüde Trabzonsporlu olursunuz. Trabzonspor üzerinden ikbal hesapları yapanlar, kül yutmayacağımızı ve hep burada olacağımızı hatırlatırız..

Kazımım Koyuncum sonrasında ” şimdi buraya bir de Volkan Konak’la ilgili birşeyler yazmalı” düşüncesiyle açılmadı bu başlık. Bilakis; Kazım’ın son dönemlerinde ortaya koyduğu “insan performansıyla” kendisine duyduğum sevgiyi katlayıp saygıyı katmerleyen Volkan Konak’ı, hiç olmazsa bu yazıda rahat bırakmayı düşünüyordum. Zira, sizlerin bilmediği Volkan’ın da bilinmesini istemediği o kadar çok “insan” yanı var ki, yazmaya yürek ister..O denizde kulaç atmamaya kararlıydım hasılı. Ama olmadı, neden olmadı derseniz;

Rize-Çayeli Çataldere’ye inşa edilmek istenen HES (Hidroelektriksantrali)’in, çevreye ve dünyanın eşsiz ormanlarına verdiği zarara dikkat çekmek için harekete geçmiş sivil bir inisiyatif var. Bu inisiyatifin sözcüsü Rizeliler Kültür Derneği Başkanı Hayati Aksu, benden, Volkan’ın da yapılacak bir protestoya katılımını sağlamak için yardım istedi.

Aradım Volkan’ı, sağolsun her zamanki insan ve “aşmış” rengiyle dinledi,
“Sen tarihi ayarla, seve seve gelirim Selo” dedi, “Hayati beye de selam et benden, herşeyden haberdarım ve ben de yanlarındayım” diye bitirmedi, “Selo bi dakka bak ne diycem” dedi..

Bakın ne dedi:

“Oğlum Karayemiş Tesisleri’nde Kombine kart satışları başladı, taraftarı ve Trabzon Fikir Kulübünü bilgilendirelim de kulübe katkımız olsun. Sen bakma bana yaptıklarına, iyi şeyler de yapıyorlar ve imama kızıp camiye gitmemezlik yapamayız. Kişiler gider kurumlar kalır, bizim gönlümüzün tahtının ebedi sahibidir Trabzon. Sevgilimizdir, kızkardeşimiz, nenemiz, dedemiz, torunumuz…Boğucu yaz sıcağının sabah serinliği, kış hapisliğinde yuvarlak saç sobada yanan fındık kabuğunun çat-çut senfonisidir, “ula Sefer az daha boğuliydum, boğulsaydım bobam beni eldurirdu dayaktan” dere arkadaşlığı, bir kemençe sesiyle anında kurulan horon koludur memleketim. Onu “hesap adamlarına” bırakır da kirlettirir miyiz biz”

“Bi dur Volkan coştun yine”
“Bak bişe daha diyeceğim; ben Volkan Konak olarak 50 kombine bilet alıp Trabzon’da arkadaşlarıma gönderdim, şimdi 25 tane daha alıp göndereceğim, onları da Okul Birincisi öğrencilere armağan edeceğim. Nasıl fikir sence?”
“Harika elbet. Hem başarılı öğrenciyi teşvik hem takıma destek. Daha ne olsun”
“Sen de bi tane al da Emrullah’a yolla Trabzon’a”
“Tamamdır. Sen o bedene o ruhu nasıl sğdırıyorsun Volkan”
“Ne dedin? Trafikteyim anlamadım Selo”
“Ne dediğimi kendim anladım da sana anlatmam kaldı. Boşver sonra devam ederiz”
“Tamam. ama sakın unutma bak bu kombine ve okul birincileri işini. Belki başkaları da yapar, örnek olalım”
“Meraklanma.”

İşte Volkan Konak bu..
Söz almak isteyen!?

İstanbul’da Kombine almak isteyenler için
Karayemiş Tesisleri Kartal-Dragos Sahil Yolu
0216 517 19 67(direkt)
0216 473 17 92 (Kombinelere beklenen ilgi olmamış, bilmiyorduk demeyin)

SONG NE OLACAK?
Bence de çok başarılı bir savunma oyuncusu olan ama kariyerinin sonlarına yelken açan, geçen yıl birçok maçta para ve sair sebeplerle takımını yalnız bırakmış, piyasası düşünce ve İstanb ul’da “kalamayacağı” anlaşılınca TRabzon’a göz kırpan Song konusunda yönetimi uyarmak isterim.

Ceyhun ve Giray gibi gelecek vaad eden iki genç, Egemen gibi Trabzon’a ikinci Necati olabilecek bir son adam ve Tayfun gibi geçen yılı zirvede bir performansla noktalayan oyunculara sahipken; Song adı ne diye dolanır durur?

Song’a Trabzon’dan başka yıllık 500 bin avrodan fazla para verecek bir başka takjım var mıdır?

İstanbul takımlarında tutunamayanlar mezarlığının kapısına kilit vurulmadı mı?

Yoksa, hepsi hayal ve “eldeki maldan son bir vurgun yapmak isteyen” tüccar-terzi menejer oyunu mudur, ki dileriz böyledir.

Yönetim akıllı olsun, bu oyuna gelmesin. Song’un Trabzonspor’da yeri yoktur.
(Yazımızın mürekkebi kurumadan Song imza attı. Kendinizi bir an Giray, Egemen, Tayfun ya da Ceyhun’un yerine koyun. Nedir ortak payda: Demek ki biz yeterli görülmüyoruz. Sonuç: Daha baştan güveni sarsılmış ve üstelik bu ülkenin en iyi defans oyuncuları..
Yönetim kanımca büyük bir hata yaptı. İstanbul artığı olması başka mesela, tersinden düşünelim bir de: Galatasaray istese Song’u bırakır mıydı? Yazık olmuştur..Yanılan biz olalım, keşke..)

*********************************************************************
Türk Milli Takımı”nın Norveç maçıyla başlayan gösterisi aslında yepyeni bir futbol ekolunun de doğuşunun belgeleri olmuştur.

Bu ekolü kısaca, yumurta kapıya dayanmadan harekete geçememe sendromu olarak tanımlayabiliriz. Ama yumurta bir kez kapıya dayanmayagörsün, ne oluyorsa artık, bilinmez, milli takımı tutana aşk olsun. Bu noktadan sonra kimin oynadığı nasıl oynadığı hiç önemli olmuyor, sanki bir merkezden emir almışçasına tek bir kütle gibi hareket etmeye başlayan milli takım, gereğini yapıyor.

Fatih Terim”e; eleştirilere eleştiriyle yanıt verme yanlışından bugünkü �lider� duruşuna geçiş yaptığı ve Türk halkının önemli bir bölümünün daha desteğini alarak Viyana”ya pozitif enerji olarak yansıttığı için çok teşekkür ederim.

Semih Şentürk”ün soyadını değiştirmeyi öneriyorum. Artık Semih”in soyadı İptenalır olsun. Bu çocuğu bu ülkede sevmeyen tek bir kişi bile varsa, aynayla yüzleşsin. Seni farklı seviyoruz Semih, iyi ki kulübemizde sen varsın

Hep eleştirdiğim, ama insanlığına ve sportif kimliğine de büyük saygı duyduğum Hakan Balta, bu maçtaki performansıyla en başta beni olmak üzere, çoklarını mahcup etmiştir, iyi etmiştir. Bu maçın gizli kahramanıdır.

Arda ve Nihat çok iyi bir maç çıkarmadılar belki ama, son maçlardaki performanslarıyla rakibin gözünü öylesine korkutmuşlar ki, varlıkları bile büyük yarar sağladı.

Siz Tuncay”ın oyunda çok görünmediğine bakmayın. Öylesine yararlı işler ve koşular yaptı ki, Hırvat direncini ve inancını kıran isimlerden biri oldu.

Mehmet Topal varken Mehmet Aureillo”yu oynatmanın hiçbir gereği yok. Belki 200 maçını izlediğimiz Marco”nun, Topal”ın enfes şutundan kaç tane attığını bir düşünün..Bravo MEHMETİM, devam..

Sabri oyunun başlarında çok hata yaptı, ama çabukluğu ve direnciyle çabuk toparlandı ve ikinci yarı çok yararlı işler yaptı.

Gökhan Zan ve Emre Aşık, herkesler gibi beni de yanılttı. Ne kadar teşekkür etsek azdır..

Rüştü”nün en azından bir penaltı kurtaracağına emindim. Yediğimiz golde hatalı olduğu söylenebilir, ama çizgi kaleciliği konusunda öylesine önemli kurtarışlar yaptı ki, büyük kaleci böyle olur dedirtti. Oyun olarak krize girdiğimiz anlarda da tecrübesiyle takımı ayakta tuttu. İyi ki varsın kaptan..

Ve Hamit Altıntop..

Bana göre takımımızın en total oyuncusu. Kendine güveni, sportmenliği, gücü ve sorumluluk alma bilinciyle Türk Milli Takımının en değerli oyuncusu. Orta sahada oynamasının da verdiği moralle, o çok şişirilen Hırvat takımını kendi kabuğuna çekilmeye zorladı..

Bu maç, Türk Futbol tarihinin en zevkli değil belki ama, en çok keyif veren maçı olmuştur. 10 güne 3 mucize sığdıran Türk Milli Takımı”nın, uluslar arası patent enstitüsüne başvurarak bu yeni Türk Ekolünün patentini alma vakti gelmiştir.

Fatih Terim ve �bizim çocuklar�; tüm kalbimiz sizinle, lütfen durmayın ve kaybetmekten korkmayın

HAMİT – GÖKDENİZ – RÜŞTÜ –
Maçı Kanlıca Mihrabat Koru’sundaki bir organizasyonda izledik. Atmamız için gereken golü yedikten sonra, haliyle son dakika, bir anda alan boşaldı, davetliler merdivenle çıkılan otoparka doğru yöneldiler. Başlar önde ama öyle çok büyük üzüntü, millilerimize bir tepki filan da yok..
Sonra ne olduysa, hadi biz unuttuk Semih’i, siz nasıl unutursunuz Hırvat kardeşler, ahan da işte unutursanız adamı Semih çarpar!!

Sonra ne mi oldu? O merdivenlerden yukarı çıkmakta olan yorgun kitle vardı ya hani; nasıl bir dönüş yaptılarsa artık, kadın erkek çoluk çocuk koşarak diyemeyeceğim, yüzerek dev ekranın başına döndüler. Türkiye Gazetesi Genel yayın Yönetmeni Nuh Albayrak’ın, tecrübeli Televizyon programcısı Emin Demirel’in usta bir rapçi , Tekin Küçükali’nin horon başı olarak meğer ne eskizlere sahip olduğunu, 70 lik bir ninenin “çok hastayım çocuklar, oram buram ağrıyor” nazlanmalarıyla ilgi toplama sevdasının artık hiçbir geçerliliğinin kalmadığının, şaşkın ördek göle kıçtan dalar tanıkları olduk. Kuşkusuz 20 Haziran gecesi tüm Türklerin tarihine altın bir sayfa olarak kydını düşmüştür artık.

Asıl söylemek istediğim şu;
Dakika 118 ve bizim takımın 8 oyuncusu tüm Türklerle birlikte yatağı sermiş, perişanları oynuyor. Pilot kameraya yansımadığı için göremiyorduk ama, o sırada üç Türk futbolcu hala inançlarını koruyor ve arkadaşlarını serildikleri çimlerden adeta “kopararak” ayağa kaldırıyor..
Bu isimlerin başında Gökdeniz Karadeniz geliyor, Gökdeniz’i kaptan ve Hamit izliyor ve tüm takımı elinden tutup ayağa kaldırıyorlar, eh sonra da tüm Türkiye’yi..
Fatrih Terim’in, yarı finali getiren hamlesinin, Gökdeniz’i oyuna almak oldu desem, biliyorum “hadi canım sende” diyenleriniz çok olacaktır. Ama işte bazen oyuncuların oyunculuk yetenekleri değil, beslendiği değerler çok daha belirleyici olur.
Gökdeniz Karadeniz, biliyorsun sana malum nedenlerden dolayı kızgınım, kızgındım..Dün geceki fotoğrafın, seni gönlüme yeniden soktu. Umarım bir daha çıkmazsın..
Bana Hamit demeyin. Bu çocuğun hakkını verecek cümleler yok klavyemde. Rüştü, zaten Rüştü işte, daha ne diyim ki….

VE CAHİL BİR OKUR ELEŞTİRİSİ
Gece maç sonrası, Rüştü – Hamit – Gökdeniz başlıklı kısımın olmadığı yazıyı yazdım. Sonra bu yazıya bir okur eleştiris geldi. İşte o eleştiri;

“eziklik..
Yazında Trabzonun ezikliğini yansıtmışsın….
balak
81.214.156.177
21 Haziran 2008 Cumartesi 03:01″

Yukardaki yazıdan Trabzon ezikliği çıkarabilmek için insana iki “şey ” gereklidir

1- Psikolojiye konu olabilecek bir kavrayışi ve algı budalalığı
2 -Tanımlanması güç, bilinçaltına işlemiş bir aşağılık travması, ki biz buna ülkemizde yaklaşık 20 yıl boyunca şamaroğlanına dönmekten kaynaklanan Trabzon Kompleksi diyoruz.

Çaresi var mı? Var. Ama bende değil. Benim yapabileceğim tek şey, bunca zavallılaşabilen bir insana, ziyadesiyle üzülmek…

MURAT TAŞKIN’IN BAŞI SAĞOLSUN
Trabzon’daki tecrübeli gazeteci ağabeylerimizden Murat Taşkın annesini kaybetti. Merhumeye rahmet sevenlerine sabır dileriz

RUSYA HAKEMİ DE..
Bu turnuvanın mucize takımı ne kadar Türkiye ise, en iyi futbol oynayan takımı da o kadar Rusya’dır. Umarım ve dilerim ki; bir Rusya – Türkiye finali yaşarız, zira yakışanı budur artık.
Ruslar Arshavin önderliğinde öylesine serseme çevirdi ki portakalları, daha ne olduğunu anladıklarını sanmıyorum.. Bariz hakem desteğine rağmen rakibine diş geçiremeyen Hollanda, kötü oynadığı tek maçı da kaybederek futbolun cilve tarihine eşsiz bir katkıda bulundu.
Arshavin, sadece turnuvanın değil, yıldız futbolcu yetişmiyor feryatlarının da ilacı olacak gibi.. Bilmeyenler için, kendisi Fatih Tekke’nin Zenith’ten takım arkadaşıdır.

AHA DA BİR CEHALET ÇEŞMESİ DAHA..
Bazı okurlar var, benim oğlum bina okur gezici şubeleri. Aha da eleştirisi;
“Burası spor sitesi mi, siyasi site mi?
Her yazınızda ideolojik görüşlerinizi açığa vuruyorsunuz. Unutmayın ki burası bir spor sitesi. Sizin siyasi görüşleriniz kimsenin umrunda değil. Buradan İnternetspor yönetimine de sesleniyorum. Sedat Bey’e müdahale edin. Ya spor yapsın ya da siyasetini başka bir siyasi sitede yapsın
ebuyusuf
84.173.51.97
23 Haziran 2008 Pazartesi 11:34″

Şebelek dedim düşmedi yakamdan, inceden dokundum, ııı ıhh tık yok. Durmadan beni ihbar ediyor. Zannediyor ki herkes bir şekilde birinin kölesi, kapı bekçisi..Kişi kendi gibi bilirmiş vakıası..
İnternetspor’un bazı alık editörleri var, onlar da gelene gidene bakmadan okumadan onay veriyorlar. Kaç kez uyardımsa, tık yok, gözden kaçıyor.
Özgürlük nedir, ruhuna efendilik etmek nedir haberleri olmamış ki, beni tehdit etmenin zavallılığını kavrayabilsin..Ne demiş Fikret:
“Kimseden ümmid-i feyz etmem….”

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: