MARCO AURELİO

05.08.2008 15:05

Trabzon’dan İstanbul aktarmalı Sevilla Yolcusu:Marco Aurelio

“Ya biz size demiştik, bu Marco kendisini yoksulluğundan çekip çıkaran Özkan Sümer’i bi dakkada sattı, sizi de satar” ucuzluğuna girmemi bekleyenler yazıyı burada bıraksın..

Marco Aureillo, bilindiği gibi, yabancı transferlerde “sıfır çekme becerisini” bir geleneğe dönüştürme çizgisi tutturan Özkan Sümer’in Brezilya’da bulup Türkiye’ye getirdiği, 2 arkadaşıyla (Eduardo ve Da Silva olmalı diğerleri, karıştırıyorsam özür) futbolumuza armağan ettiği bir oyuncuydu.

Mehmet Ali Yılmaz döneminde çöküşe geçen Trabzon markasını yeniden ayağa kaldırmak, ancak, Özkan Sümer gibi delilikle dahilik arasında tahtarevalli keyfi ve rahatlığında içsel med cezirler yaşayan birinin başarabileceği bir şeydi. Trabzon camiası, bu yeniden ayağa kalkış sürecinde “bırakıp giden” Özkan Sümer’i anlayamadığı için, tüm Türkiye gibi, biliyorum ki bazı kafalarda hala yanıtını arayan sorular dolaşır durur. Oysa parçaları birleştirebilen her algı merkezi, Özkan Sümer’in “asil” adımının anlamını kavramıştı. Neyse dağılmayalım..

Sümer’in bulup getirdiği bu üç oyuncudan Marco, özellikle takımın “lige tutunma” çareleri aradığı dönemde, giydiği bordo mavi formayı tam bir işçi arı gibi terletmiş ve aldığı paranın karşılığını fazlasıyla vermişti. Olağan sözleşme tarihinin sonunda yeniden anlaşma için masaya oturulduğunda Marco’nun fazlasıyla değiştiği görülür.
Trabzon kanadında bu değişimin nedeni olarak menejeri görülür ve Marco da beklenen “direnci” göstermeyince, ilke adamı Özkan Sümer görüşmeleri keser ve menejer-futbolcu ikilisini görüşme odasından kovar..

Sonra anlaşılır ki, Marco’nun “meneceri”, barışseverliği, sevecenliği ve paraya hiç değer vermemesiyle ünlü bir başkanın takımıyla “gizli anlaşma” imzalamış. Ama becerikli menejerimizin marifetleri burada da kalmamış bir yandan da Fenerbahçe kapısını aralamayı başarmış. Şuydu buydu derken Marco kendini Şükrü Saraçoğlu’nda bulmuş ve sarı lacivert forma altında Türkiye’deki en verimli dönemini yaşamış. Ama menejerimiz hala durmuyor, haklı olarak oyuncusuna bir imza daha attırmaya, haliyle, para kazanmaya çalışıyor. Ve derken Fenerbahçe yönetiminin protestoları altında Sevilla kentinin kapıları ardına kadar açılıyor Marco’ya, pardon Mehmet’e.. Bu arada, artık menejer kurnazlığı mı, yoksa Marco’nun düşüncesi mi bilmiyorum, Marco’nun İspanyol takımında “Mehmet” adıyla oynayacağı, “özellikle”
vurgulanıyor. Eh, ne de olsa çağımız imaj ve iletişim çağı. Şunu da özellikle vurgulamak isterim; ne Alonso ne de Senna, Marco’nun yarattığı boşluğu dolduracak oyuncular değil. Fenerbahçe bu yıl Marco’yu çokça arar..

Bir futbolcunun İspanya’da oynamak istemesinden daha doğal çok az şey vardır, tıpkı profesyonel bir menejerin para kazanmak için oyuncusuna yeni sözleşmeler imzalatması gibi.

Ama bir sporcunun ve onun temsilcisinin attığı her imzanın arkasından bir ilkesizlik ve samimiyetsizlik tortusu kalıyorsa; orada bir sorun var demektir ve ben bu “sorun”un, ay yıldızı taşımasına sonuna kadar karşıyım. O forma bu kadar ucuz değil, hele Marco’nun dünya piyasasında değerinin artırılması için kullanılan bir forma hiç değil!

Neymiş: Omurga eğilip bükülmemize yarar evet, ama gerektiğinde dik durmaya yaramayan omurga… olsa olsa ne olur, siz söyleyinJ

BREMEN MAÇI SONRASI
Trabzon’un Bremen maçı sonrası yorumumu beğenmeyen çok kişi olmuş, ki doğaldır. Yorumları belirleyen, takımdan ne beklendiği sorusuna verilecek yanıttır. Her zaman söyledim, söyleyeceğim; Trabzon takımı ve kent futbolunun geleneğinde “savunma reflekslerinin hücum reflekslerinden daha baskın” olduğu hiçbir damar yoktur. Trabzon saldırgandır, rakibini bir kaleyi kuşatır gibi abluka altına alır ve kaleyi düşürmeye çalışır. Başarır veya başaramaz ama bu şehrin futbol geleneği “kuşatma” üzerine inşa edilmiştir. 1960ların amatör İdmanocağı takımı, anlı şanlı İstanbullu BJK’yı Türkiye Kupası’ndan nasıl eledi sanırsınız, ya da yenilmez armada Liverpool Trabzon’da kendi kabuğuna neden çekildi zannedersiniz? Biz bu geleneğin izcileriyiz, beni ve benim kuşağımı sürekli savunmada kalan bir takımla mutlu edemezsiniz. Bizim için takımın “duruşu”, alacağı sonuçlardan çok daha önemlidir. Zira biz biliriz ki, bu takım kendi “duruşuna” kavuştuğunda, saha sonuçları zaten kendiliğinden şampiyonluğa taşıyacaktır kenti.

Kaldı ki; Ersun Yanal’a , bu takımı kendi kimliğiyle buluşturacağına dair sonsuz güvenim var. Ama Ersun Yanal’ın bu kentin damarlarında dolaşan her ne var ise, benden daha fazla hissedip yaşatabileceğini de kimse düşünmemeli..Yazıp uyarmayacaksak, ne diye bunca çile?
İyi gün dostu değiliz ki, bu “şehir” bizim..

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: