AHMET ULUÇAY’I BİLİR MİSİNİZ?

01 Eylül 2008 Pazartesi

Gönül tellerimizin görünmez bestekarı Trabzonspor 2 de 2 yapmış ve takım her hafta “üzerine” koyarken bir keyif yazısı yazmaya; Geronimo’un 60 metrelik pasına, Roberto Carlos’un izlenmeye doyulmayan gösterisine çok daha fazla yer ayırmak isterdim. Ama beni derinden üzen bir haber üzerine, hepimizin ortak değeri olan bir ismi ve dramını herkesle paylaşmak istedim..

AHMET ULUÇAY’I BİLİR MİSİNİZ?

Aktif muhabirliğe devam ediyor olsaydım, şu an bu satırları yazıyor olmaz, Kütahya Tavşanlı’ya doğru seyir halindeki bir otobüsün 44 numaralı koltuğunda elimde bir kitap kah camdan geçen dünyayı kah kitabı kah da otobüsün içini çekiyor olurdum içime.

“Türkiye’de sanatçıya verilen değer ve bir sinema dehasının değersizleştirilmesi ve yalnızlaştırılmasının öyküsü” başlıklı yazımı hazırlardım.

Neden biliyor musunuz?
Vatan Gazetesi’nde çalıştığım sırada köyde film çektiğini duyduğumdan beri bir yanım hep Ahmet Uluçay’ın yanında kaldı. O dönem , yani daha “Karpuz Kabuğundan Gemiler” yapılmadan ilgili gazetenin ilgili ve yetkili kişisine, “şöyle şöyle bir adam var, gidip köyünde bulalım, röp felan yapalım” dediğimde, “yok yahu bırak bu işleri bunlardan bir şey çıkmaz” yanıtı almıştım. Bir şey değil evet, çok şey çıkmıştı, ve bizim müdür de haklı çıktı doğal olarak: Hepi topu 22 ulusal ve uluslar arası ödül! Eminim ki Zafer mutlu şen film çekse en az 40 ödül alırdı, o da kim?

Popüler Kültür’e medya kanalıyla böylece “mal olan” Ahmet Uluçay, bir yandan son filmi “Bozkırda Deniz Kabuğu”nu çekmeye çalışırken diğer yandan da sağlık sorunlarıyla boğuşuyordu. Birden aklıma düştü ve hakkında yazılanları okumaya başladım. Bu sırada, İzdiham.com sitesinde Uluçay’la yapılmış ve benim ıskaladığım “usta işi” bir
röportaja tanık oldum. Neredeyse 1 yıllık bir röportajdı ama benim için çok yeni bilgiler içeriyordu. Hasılı yine kişisel gündemimin zirvesine oturdu Uluçay.

Kendisi hakkındaki bir sitede ev ve cep telefonlarını yazacak kadar insanların içindeydi Uluçay ama ne cep telefonu açıktı ne de ev..Röportajı yapan Selin Yankı’ya ulaştım, ve ardından Tepecik köyünden bir arkadaşına..Selin’i dinledikçe hüznüm arttı, arkadaşını dinledikçe kızgınlığım..

Çeşitli festivallerden 400 milyara yakın para ödülü kazanmış Uluçay’ın filmi. Şimdi onca paradan Uluçay’ın payına düşen ve “görülebilen tek şey” evinin komple halı kaplanması olmuş! Görünmeyen şeyler varsa, şimdiden özür..

Sıkı durun;
22 Ödüllü yönetmen Uluçay’ın ev telefonu borçtan, cep telefonu da kontörsüzlükten kapalı. Eşi Ayşe hanım her zorluğu yenmeye kararlı olsa da, bir yere kadar..

Biliyorum, bu yazıyı okuyanların kahır ekseriyeti Ahmet Uluçay’ı çok seviyor, hatta Karpuz Kabuğundan Gemiler Yakmak’ı da bir çoğunuz izlediniz. Sorulduğunda “TRT 2 ve Belgesel kanallarını izliyorum” geyiği kadar romantik bir durum Uluçay’ı sahiplenmek.

Ayakları bedenini taşımaz olmuş Uluçay’ın. Tekerlekli sandalyeye mahkum ve bu haliyle bile tek derdi, “Bozkırda Deniz Kabuğu”nu sinemaseverlerle buluşturmak. Sinema gibi evrensel bir kavramı(Sinema=Hareketli anlamına gelir, tüm dillerde) , Kütahya ağzıyla “Gımıldak”a dönüştürecek kadar yerli ve bizden kalırken; Dostoyevsky’nin neredeyse tüm repliklerini ezbere bilecek kadar da dünyalı olan Ahmet Uluçay; hiç kimseden hiçbir şey istemiyor. Gölge
etmeyin yeter..

Bu utanç bizi keser mi?derseniz, sanmam, başta sinema dünyamız ve entellektüellerimiz olmak üzere, biz çok daha büyük utançlara layığız..Daha 50 ödül bile alamamış, neyine utanalım, köylü işte…

“yazık oldu çantaya, cevizdendi İnegöl işiydi”

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: