KAZIM..KAZIM..KAZIM..

25 Eylül 2008 Perşembe

Yattara olayı bunca sıcakken, Kazım Kazım nereden çıktı diyenleriniz olacaksa, onlar için yazı burada bitti.

Onca karşıt görüşlerimize, “Trabzon Stadı’ndan tel örgüleri kaldırmak yerine tellere elektrik verilmeli” şekline bürünen kılıç yarasına ve her fırsatta yok saymak için özel cümleler kurmak zorunda hissettiği Şenol Güneş başlıklı “yaralamalı saldırılarına rağmen”, Kazım Kanat’ın ölümü bin Yattara’dan daha önemlidir.

Zira Kazım Kanat kabul etsek de etmesek de bir gönül adamıydı;

Zira Kazım Kanat arkadaş toplantılarının neşe kaynağı ve genç meslektaşlarının moral kaynağıydı

Kazım Kanat; kendi üslubunu yaratabilmiş ender yazarlardan biriydi

BJK’lıların Cesur Yüreği; muhataplarını eleştirirken bile son derece açık ve dürüst kalmayı başarmıştı

O illete karşı verdiği ve büyük zaferler kazandığı savaşını sürdürürken, milyonlarca hastanın moral kaynağı olduğunu bir saniye bile aklından çıkarmadan yürüyen bir moral anıtı olarak belleklere kazıdı kendini.

Ve bir sabah, bir Bodrum sıcağı kaçışında sığındığı klima, soğuğu odaya ölümün soğuk yüzünü de yüreklerimize taşıdı. Çekti gitti Kazım Ağabey, yoksullaştırıp yazar iklimimizi.

İlk kez stajyer muhabir olarak çalıştığım Hürriyet’in Cağaloğlu’ndaki binasının en üst katındaki yemekhanede görmüştüm Kanat’ı. Neşeli, umarsız ve fena halde Beşiktaşlı bir duruşu vardı. O sıralarda sanırım Meydan gazetesinde çalışıyordu ve Faik Gürses ve Oğuz Tongsir’e mutat ziyaretlerinden birini yapıyordu. Tongsir, bizim spor servisinin şefi ve beni muhabirliğe heveslendiren, Hürriyet’te kalmamı isteyen, sonra ne olduysa İdare Müdürü Erkan Göksel kanalıyla kovulmama da sesini çıkarmayan spor şefimizdi. Nedenini soracak olduğumda, Oğuz ağabeyin yanıt veremeyişine ondan çok üzülmüş ve neden kovuldum sorusunun yanıtının Üniversite hayatımdan uydurmuştum. Konu bu değil, dağılmayalım..

Kazım Kanat’ın ölümünün beni bu kadar sarsacağını ummuyordum. Lakin, o illete karşı verdiği mücadele sürecinde topluma öyle mesajlar verdi ki, içten içe benim gönlüme de sızdı ve ölümüyle bir parçamızı da aldı gitti..

Önce İslam Çupi’yi bul orada Kazım Abi. İhtimal cennet erkanına yepyeni cennetlerin müjdelerini veriyordur, masasında üç kardeşler.. Namık Sevik ağabeye uğra demeyeceğim, eminim ki kapıda karşılamıştır seni, kucaklayıp insanca..

Sonra “Bizim Kazım”ı bul Kazım ağabey. Sözcüklere kanat takıp, mavilikleri gitarının tellerine işleyen Koyuncu’muza bir hal hatır sor. Sakın ola Trabzon ve Trabzonsporlulara ilişkin eleştirilerin yüzünden sana soğuk davranacağını düşünme. Önce Kazım, sonra da Trabzonsporluların insan yüreği; senin gibi her düşündüğünü dürüstçe söyleyenlere kızar belki ama, asla kin tutmaz ve sever üstelik.. Kazım’a Trabzon’unu bu yıl lige iyi başladığını söyle. Defansın aynı Şenol-Turgay-Necati-Kadir-Dozer Cemil gibi rakibe gol attırmadığını söyle, ama sakın Yattara’yı sattığımızı söyleme Kazım abi. Biz bu Dünya’da anlayamadık neden satıldığını, o garibim orada hiç anlayamaz, karışmasın kafası.

O’na de ki Kazım Abi; Sedat Tunalı 3 Kazım’ı çok sevmiş. Biri sensin, biri ben, biri Kartallı Kazım’mış de. Kurtuluş Savaşı öncesi Kartal’da bahçıvan, savaş sırasında onlarca yara alan cengaver savaşçı, savaş sonrası da Kartal’da bahçıvan olan Kartallı Kazım.

Kartallı Kazım uzun yaşadı sayılır, anısı bu ülkenin çocuklarına bırakılmış en namuslu hayatlardan biri olarak yaşıyor..

Kazım’ımız çok genç gitti, içimizde akar durur çeşmesi..

Ve sen Kazım Ağabey, zamansız bir yolculuğa çıktın işte apansız, nasıl yoksullaştığımızı tarife Nabi gerek.. Denizaltı ehliyetini alırsan bir şekilde haber vermeyi de unutma tabi ha!

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: