Trabzon – Sivas
En sonda söyleyeceğimizi en başa alalım. Hafta içi yazımızda, bu maça atanacak hakemin, merkez hakem kurulunun tiyneti hakkında ip uçları vereceğini anlatmaya çalıştım. Selçuk Dereli “atamasını” duyunca da, anlamıştım ki bu maç “beraberliğe” bağlanmış. Ulusoy’un adamı olarak “bilinen” ve bundan ziyadesiyle sıkıntı duyan Selçuk Dereli, oyunu sıfır sıfıra bağlayarak, aslında Ulusoy’un değil, sistemin adamı olmaya hazır olduğunu beyan-ı ilam etti. Gelelim ayrıntılara;
Maç, Selçuk Dereli’nin “yediği” Trabzon penaltısıyla başladı. 15 dakikalık baskıya 4 köşe vuruşu 3 şut ve bir penaltı sığdrıan kider, öne geçemediyse sebebi ana sütü gibi helal penaltıyı görmezden gelen Dereli’dir.
Başta Mehmet Yıldız olmak üzere bazı Sivaslı oyuncuların geçen yıl ki çirkeflik master çalışmasını, doktora düzeyine taşıma niyetiyle sahaya çıktığını izledik. Trabzonlu bir oyuncunun sakat olarak yerde yattığı sırada Sivaslı oyuncuların topu dışarı atmasını zaten beklemiyorduk, yanılgı olmasın.
Sahaya 1 puan için çıktığı çok açık olan konuk takım oyun disiplinine sadık kalma gibi bir doğrunun başkenti yıllardır. Ligin ayağa pası da Galatasaray’la birlikte en iyi ve çabuk uygulayan iki takımdan biri olan Sivas’ın oyunda dengeyi kurması beklenen bir gelişmeydi, öyle de oldu. Hakemin katkısıyla skordaki dengeyi de koruyan yiğidolar hafif hafif gol denemelerine de başladı. Ancak ilk yarı için yapılabilecek en çarpıcı tesbit; yiğidoların 3 yıldır ilk kez bir rakibe karşı bu kadar silik ve ezik oynaması olmalı..
Sivas ezikliği ikinci yarıda da azalarak sürdü aslında. Ama Bülent Uygun’un akıllı Muhaammed Ali müdahalesi sonrası eziklik durumu tekrar oyunda dengeye dönüştü. Son bölümdeki Trabzon baskısı da sonuç vermeyip, Petkoviç inanılmaz bir refleksle kendisini gönderenlere selam verirken skokr da 0-0’a bağlanmış oldu.
Trabzon açısından iyi oynanan iki maçın da kaybedildiği gerçeği vardı düne kadar. Lider dün iyi oynadı üstelik de kaybetmedi. Bu bir geçiş maçı olarak hatırlanabilir, haftaya Kayseri deplasmanından çıkarılacak üç puan bu mücadeleyi tebessümle anışın vesilesi olabilir.
Sivasspor, geçen yılki çirkeflik sonrası bedavadan elde edilen 3 puanın ardından, bu yıl ekstraya gerek duymadan bir puanı aldı. Hakemin penaltıyı es geçişi Sivas’ı değil, efendilerine yaranma peşindekileri bağlar, bu açıdan Sivas gol yemediğine göre puanı haketmiştir. Ligin en dişli takımı, karşınızda aciz durumlara düşüyorsa, bu takımınızın iyi olduğunu gösterir. Forvet hattına ve orta sahaya alternatif bir isim katılırsa, Trabzon bu yarışı sonuna kadar sürdürür. Hele Yattara’daki kıpırdama sürerse…
Ankaragücü – Fenerbahçe
Geride kalan son iki haftanın “afili” takımı Fenerbahçe, renkdaşı ve asında kurulduğu yer bakımından da kentdaşı olan Ankaragücü’ne konuk oldu, ancak bu kez bilinen Başkent misafirperverliğiyle umduğuyla değil bulduğuyla yetindi. Aragones’in bir türlü oturtamadığı tek forvetli sistem Ankara’da bir kez daha sendelerken, bu sistemin belki en masumu olan Guiza’ya yönelik eleştirileirn biraz daha artması, haliyle, beklenebilir. Hafta içi yüzlerce sayfayı doldurmak zorunda olan İstanbul spor medyası, “Ankara’da zafer geceleri” manşetleri atamayacağına göre; Guiza yaklaşık 58 takas haberi ve 1789 “her şeyi bilen ama evde sigorta değişimini bile yapamayan futbol adamı” eleştirisine hazır olmalı. Aragones’e gelince, en son iki haftadır dahice işler yaptı, şimdi ise köylü olacak, emin olun! Köylü diye kendince aşağılayanların tamamı Osmanlı Sarayı’nda büyümüştür elbette, ıskalamayalım..
Ünal Karaman ismi; Ankaragücü gibi gerek sportif gerek yönetim gerekse karakter açısından zaafiyet göstermekte olan ve aslında çok güçlü bir geleneğe sahip olan takımlar için bire bir isabet demektir. Karaman’ın hem oyun – taktik bilgisi, hem duruşu ve karakteri hem de camia ile “düzeyli ilişki kurma becerisi” , çalkantılı günler geçiren Ankaragücü’nü ayağa kaldıracaktır. Bir teknik adamdan “fazlası” olan birçok özelliğiyle Ünal Karaman lige damgasını vurmaya adaydır. Bir yere not edin.
İki yıl önce duruşuna övgüler dizdiğim hakem Bülent Yıldırım, ilk iki dakikada yaylalar Arası Turnuvada bile verilmesi gereken iki darı kartı karşılıklı “es” geçince skordaki dengenin 1000 dakka geçse de bozulmayacağını anladık.
Ankaraspor – Galatasaray
Bir pozisyonda spiker, Arda’nın yerde yattığını söyledi. O anda ekranda bir ikili mücadele vardı ve Arda pozisyonun içinde yoktu. Kalbimin nasıl küt küt attığını, Arda’nın sakatlık halinin ekrana geldiği 2 saniyelik süreçte başımdan aşağı dökülen kaynar suların şiddetini pek çok kişi tahmin edebilir. O uzuuun birkaç saniye sonrası ekrana düşen Arda fotoğrafında, Arda ayağını tutuyordu ve eminim ki benim gibi milyonlarca sporsever derin bir oh çekti. Trabzonlusu, Fenerlisi, Kartallısı, Bursalısı, Ankaralısı, Çorumlusu, Gümüşhanelisi, Diyarbakırlısı; ayrımsız bir geniş kitle için, bu maçın belki hiç yazılmayacak en önemli pozisyonu buydu. Aman Arda kardeş, kalplerimzi test etmekten vazgeç..
Lincoln’un olmayışı İstanbul takımının şansıydı bu kez. Böylesi bir havada Lincoln sadece sıkıntı verirdi. Skibbe, bu hafta da puan kaybı yaşarsa, hamileriyle birlikte uzun bir seyahata çıkar, demedi demeyin.
Gaziantep haftalardır süren durağan dönemi son 15 dakikaya sığdırdığı iki golle sona erdirirken, Samet Aybaba doğrusuyla buluşan Gençlerbirliği, henüz bu doğruyu skor üretimine dönüştürememe sıkıntısını yaşıyor. Kişisle inancım, bu sıkıntının çok sürmeyeceğidir.
Mehmet Özdilek’le “çıkış” yakalayan Antalya, yine kendisi gibi çıkış arayan ve geçen hafta ilk galibiyetini alan Körfez’e takıldı. Her iki takım açısından da kazanılan bir puandan çok kaybedilen 2 puan olduğunu söyleyebiliriz. Puan akar Türk bakar!!
AHMET KAYA’NIN ÖLÜMÜ
Şahsen tanırdım Ahmet Kaya’yı. Bir saate yakın sohbet ettiğimiz bir gün, neden asla “ayrılıkçı” olamayacağını, “pkk’lı imalarının” nasıl acı verdiğini anlatmıştı. Ben kendisinin samimiyetine inandım, bu yüzden ölümünün 8. Yılında , ölümüyle oluşan büyük boşluğun dolmadığını ve O’nun gibi bir sesi bir kez daha yakalayamayacağımıza inanıyor ve sevgiyle anıyorum bu güzel adamı. Ahmet Kaya’ya karşı medya ve sözümona sanatçı! Destekli linç kampanyasının sahiplerinin “bataklıklarını” gördükçe, sadece, acımız derinleşir..
Bir Cevap Yazın