BEŞİKTAŞ CAMİASI’NA DÜŞEN!

Herkesin kabul etmesi gereken en yalın ve soğuk futbol gerçeği şudur artık;

Futbol bir endüstridir ve bu endüstrinin ürünlerinden pay almak için her türden ahlaki ve sosyal değer ayaklar altına alınabilir!!

Eh hep birlikte görüyoruz ki, alınıyor zaten.

İşe Trabzon’dan başlayalım.

Sistem için “tehlike” sinyali vermeye başladığı her dönem, gizli veya açık usüllerle önü kesilen bir garip yel değirmeni savaşçısıdır Trabzon. Öylesine sessiz bir kıyımdan geçirilir ki, ne olduğunu anlayana kadar her şey bitmiş olur. Örnekleri yakın tarihlerde bolca var, vicdanını karartmayan herkes bu gerçeği bilir..

Trabzon’un diğer “ezilenlerden” farkı, kendisinin bile çok farkında olamadığı bir güce sahip olması ve zaman zaman bu gücünü gösterme refleksini içinde taşımasıdır.

Sivas maçıyla başlayan “budama” harekatına ilk tepkilerini veren Trabzonsporlular, Kayseri deplasmanındaki “garabet” üzerine biraz daha doğrulup (ki bu maçta hakem her iki tarafı da şaşırtmıştır) Bursa’daki yan hakem rezaletiyle de Federasyonun karşısına dikilme cesaretini göstermiştir. Algı ve kavrayış fukarası kimi kalemlerin ” ağladılar, sızladılar, karşılığını da aldılar” türü idrakten yoksun açıklamalarının tersine olan şudur:

Trabzon camiası “İktidar”ın adamı olan Federasyona gücünü göstermiş ve Eskişehirspor maçını daha oynamadan kazanmıştır!

Trabzonlular açısından işin tek üzücü yanı, bu sıkıntılı sürecin sonunda evlerinde ağırlayacakları rakibin Eskişehir olmasıydı. Ama hepimiz biliyoruz ki, rakip değil Eskişehir, Barcelona olsa Avni Aker’den puanla çıkması olanaksızdı. Hakemlik duruşunu beğendiğim Fırat Aydınus değil, Collina olsa bu “gerçeği” değiştiremezdi. Bu nedenle maç içindeki pozisyonlara odaklanma yanlışı yerine, bu “acı gerçeği” görmenin doğru olacağını düşünüyorum. Trabzonsporlu futbolcular bana göre bu maçı hak ettiler, bu çok ayrı bir yanı işin. Zaten Eskişehirsporlu teknik kadro ve oyuncular da benzer şeyleri söyledi. Buna rağmen bu maç futbol tarihimize kaydını şöyle düşmüştür:

“Trabzon camiası ‘Güçlülerin Federasyonu’nu bir maçlığına da olsa altına almayı başardı! Eh Trabzon’un varoluş gerekçesi de bu değil mi zaten?”

Bu girizgahtan sonra, akıl fukaralığımı ele verip, siyah-beyaz camiayı provoke edici bir yazı okuyacağını bekleyenler, yanılıyor. Fenerbahçe-Galatasaray rekabetinin “dinlenme istasyonu” olarak algılanan Beşliktaş’ın en büyük açmazı bu algıdır. Beşiktaş markasını idare edenler ve markaya değer katmayı düşünenlerin en başat sorunu bu “büyüklük” sorunudur.

Fenerbahçe ve Galatasaray’la özdeşleşen “büyük” kavramının, Beşiktaş’a ne kadar uyum gösterdiği sorgulanmalı ve farklı bir “Beşiktaş Duruşu” inşa edilmelidir. Şahsen ben, gönlümün sahibi olan takımın 4. büyük olarak algılanmasına da, sunulmasına da şiddetle karşıyım. Benim gözümde İstanbul takımlarından refere olan “büyüklük” kavramının zerrece değeri olmadığı gibi, fazlasıyla da itici olduğunu düşünürüm. Trabzon, Trabzon’dur. Trabzon’un ne anlama geldiğini merak eden okur, anlar, görür ve yaşar. Aynı şekilde, Beşiktaş’ın da diğer iki hacimlinin temsil ettiği “büyüklük” kavramını reddebildiği ölçüde değer kazanacağına inanıyorum. Çünkü, Beşiktaş da, Beşiktaş’tır zaten. Şişirme sıfatlara ihtiyaç duymayacak kadar “Beşiktaş”

Buradan geleceğim nokta da şu;

“Sevgili Beşiktaşlılar; bakın gördünüz , Trabzon camiası “Güçlülerin Federasyonuna” karşı ayağa kalktı ve bir maçlığına da olsa Federasyon’a gol atmayı başardı. Demokratik ülkelerde hakkını almanın tek yolu; demokratik yolları sonuna kadar kullanıp camianın gücünü harekete geçirmektir. Trabzon’un başardığını tabii ki Beşiktaş camiası da başarmalı. Hakkınızı; ağlayarak, bağırarak, çağırarak değil; demokratik sınırlar içinde kalmak kaydıyla en “şiddetli” yollarla aramalısınız. Zira, karşınızdaki güçler başka dilden anlamaz, anlamıyor. Tabiatları gereği…”

Bir cümle de Trabzon’da ezildiğini düşünen Eskişehirspor camiasına edelim;

Sevgili ve saygıdeğer Es Es, bir haksızlığa uğradığınızı düşünüyorsanız, ki ben bu görüşteyim, bu haksızlığın giderilmesi için ne yaptınız, yapacaksınız?

“BEŞİKTAŞ CAMİASI’NA DÜŞEN!” için bir cevap

  1. Merhaba Sedat Bey,
    internetspor dan ayrılma yazınızı okuduktan sonra döneceğinizi düşünmüştüm. Epey bir sürede takip ettim sonra araştırmak zorunda kaldım ve burada buldum sizi yazdıklarınız yalnızlıkarımıza ilaçtır. İyiki varsınız…

    Beğen

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: