BÜLENT UYGUN’UN ‘ASIL’ HEDEFİ NE?

Sivasspor’un “skortif” olarak hakikaten başarılı teknik direktörü Sayın Bülent Uygun’u özellikle son iki yıldır sıklıkla izliyor ve takip ediyoruz. Skortif başarısını, sportif olarak da sürdürebiliyor mu sorusuna da, Trabzonspor camiasının ezici çoğunluğu dışında, olumlu cevap alacağımızı biliyoruz.

Başarılı PR çalışmasının sihirli formülünün, İstanbul medyasıyla iyi geçinmek olduğunun da farkında olan Uygun’u, skortif olarak “çok başarılı” bulanlardan biri de benim. Lakin sayın Uygun’un aynı başarıyı, söz konusu “sportmenlik” olunca gösteremediği kanısındayım. Maç sonu açıklamalarındaki aklı başındalık ve rakiplerine karşı sevecen tutumunun, tamamen bir “oyun” olduğu fikrindeyim. Neden? Dediniz duydum!

Şundan;

Sayın Uygun geçen sezon başındaki olaylı Trabzon-Sivas maçı sonrası, değil Türkiye’de, dünyanın hiçbir yerinde ve zemininde edilmemesi gereken bir laf etti. Sayın Uygun; o dönem Trabzonsppor forması giyen Mısırlı Ayman’ın, Sivassporlu Balili’ye ” Arap-İsrail savaşı” mantığıyla sert girdiğini, canlı yayında, iddia etti. Yani bir futbol maçından, çok tehlikeli bir fitne çıkarmayı göze alabildi.

Ben o günden bu güne sayın Uygun’u sürekli takip edip, o büyük hatası için özür dilemesini bekledim. Dönemin Futbol Federasyonu dahil, tek bir kurum çıkıp da bu açıklamayı mahkum etmedi, Bülent Uygun da özür dilemeye gerek görmedi. İşte bu “ağır ve hoş görülemez” sözleri nedeniyle sayın Uygun’un samimiyetine asla inanamayacağım. Çok da umrundaydı sanki Uygun’un, o da ayrı..

Konumuzun daha “toplumsal” yanı ise şu;

Herkesin bildiği gibi Bülent hoca, en büyük rüyasının Anadolu’dan bir şampiyon çıkarmak olduğunu söylüyor. (Bilindiği gibi Trabzon, Güney Amerika Antilleri’nde bir ada şehirdir)

İlk bakışta çok romantik ve saygı duyulası bir hedef gibi algılanıyor.

İyi de;

Şampiyonluğu hedefleyen bir teknik adam, takımının neredeyse yarısı olan en büyük yıldızını “satabilmek” için ne diye her fırsatta “piyasa” yapar!?

Sivasspor şampiyon olmak istiyorsa, ki istiyormuş, ilk yapacağı iş her ne olursa olsun Mehmet Yıldız’ı kadrosunda tutmak olmalıdır. Bu durumda sayın Uygun’a “bu ne perhiz bu ne lahana turşusudur” kimse demiyorsa, ki diyen duymadım, ben diyorum işte;

Sayın Hocam, “gerçek” hedefiniz nedir?

Mehmet Yıldız’i iyi bir paraya “pazarlamak”mı, şampiyon olmak mı?

Siz de biliyorsunuz ki, sizi ve Sivasspor’u bu noktaya taşıyan Mehmet Yıldız özverisi, yeteneği ve gücüdür. “Mehmet Yıldız olmadan da bu takımı şampiyonluğa oynatırım” diyorsanız, hodri meydan!

İSTERSE GÜNEŞ OLSUN SAKIN ZİNCİRSİZ YOLA ÇIKMAYIN!

Demedi demeyin, zira trafik polislerimiz aracınızda zincir yoksa 59 milyon YTL cezayı anında yapıştırıyorlar. Nereden biliyorsunuz derseniz, çok saygın bir sivil toplum kuruluşunun başkanı bu sabah(26 Aralık), ortalık günlük güneşlikken, Kurtköy gişelerinin çıkışında, aracında zincir yok diye ceza yedi. Evet zincir yok diye, yanlış okumadınız. Makbuzu gördüm, “zincirsiz araç” tanısıyla 59 milyon YTL ceza.. Bendeki kayıtlara inanmayan 5935 kodlu Trafik Ekibindeki makbuzlara bakabilir. İşin garibi, zincirsiz diye ceza yazılan araç, parayı ödedikten sonra yoluna devam etmiş. E zincirsiz olmak madem suç, bu durumda ne diye arabayı serbest bıraktınız ?

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ KİM OLACAK?

Bu üniversiteden mezunum, ilgimin birinci sebebi de bu. Türkiye’nin eski kurumlarından birincisi, en büyük üniversitesi ve bilim ışığının kaynaklarından belki en güçlüsü, yakında rektörüne kavuşacak.

Geçen hafta içinde aday belirleme seçimleri yapıldı. Ve seçimler sonunda Çapa Tıp’tan Ali Akyüz, Cerrahpaşa’dan Yunus Söylet’e 16 oy fark atarak seçimlerden birinci olarak ayrıldı.

Ali Akyüz ya da Yunus Söylet’in bilimsel kimlikleri hakkında konuşacak kadar haddimi aşacak değilim.

Ama her iki ismin özgeçmişlerini ve haklarında yazılanları dikkatle incelediğiniz de, Akyüz’ün bilimsel bir disiplin içinde kazıya kazıya; Söylet’in ise yine bir disiplin içinde, itelene itelene bir noktaya taşındığını görebiliyorsunuz.

Medya, bu iki isim arasında da kolayca bölünmeyi başardı.

Demokratik bir ülkede, en fazla oyu alan kişi seçimin galibidir. Ama Türkiye’de seçimi kazanmanız yetmez, mutlaka başka “kazanımlarınız” da olmalı. Mesela Yunus Söylet gibi, mevcut başbakanın oğlunun sağlık sorunlarını çözebilmek için Londra’lara kadar gidip “işe yaramak” çok önemli bir belirleyici olabilir.

Yunus Söylet taraftarı kimi “rahmani” kalem erbabı; hocanın bilimsel çalışmalarındaki başarısından söz ederek, Cumhurbaşkanı’nın önünü açmaya çalışıyorlar, Şahsen ben, mezunu olduğum okulun rektörünün karısının türbanlı olmasını kabul edemem.

Lakin Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanları gözümün önüne getirince de bir an, İstanbul Üniversitesi Rektörü’nün eşinin başı kapalı olmuş, çok mu diyorum!

Uyan Türkiye, “kapatılıyorsun”

HINCAL ULUÇ’A SELAM!

Sayın Uluç; siz elbette bizim farkımızda değilsiniz, gönül verdiğimiz renkler farklı, hayat gemimizin kaptan köşklerinde farklı tablolar asılı ve ihtimaldir ki pusulalarımızın elifleri bile şaşıktır. Ama öyle “hasta oldum, yok boynum ağrıdı, yok ayağım çekti, yok stent taktırdım”, hiç birini kabul etmiyoruz. Size 15 gün “kafa izni”, ama daha fazla olmasın bak. Sizi seviyor ve özlüyoruz.

YAVUZ SALTIK’I TANIR MISINIZ?

Tanımıyorsunuz demek. Lig Radyo’da Nevzat Aydın’la birlikte “öteki Trabzon” adlı programı yapıyor ve kitabı çıkıyor yakında, adı da “Tanrım beni Başkan yarat.” Kitapla tanıştıktan sonra, tanıyanlar tanımayanlara anlatır artık, buna değdiğini göreceksiniz..

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: