1996 çöküşünün en büyük nedeni olarak dönemin Fenerbahçe Başkanı Ali Şen’i görme yanlışından bir türlü kurtulamayan Trabzonspor camiası, bugünlerde yaşanan çirkinliklerin nedeni olarak da aynı kulübün bugünkü başkanı Aziz Yıldırım’ı görme hatasına düşmemelidir.
96’da dönemin Başbakanı olan sözüm ona Galatasaraylı ve Rizeli(!) Mesut Yılmaz Ali Şen’in arkasında durup ona güç vermeseydi, Türk futbolundaki en utanç verici günlerden biri yaşanmaz ve Trabzonspor anasının ak sütü gibi hak ettiği şampiyonluk kupasını lağım kokulu ellere teslim etmezdi.
Bugüne gelindiğinde de asıl sorumluların iktidarı ellerinde tutanlar olduğunu ıskalayıp, kulüp geleneklerine sadık kalarak başarı için her yolu mübah sayan bir felsefeyi şampiyonlukla taçlandırmak isteyen Aziz Yıldırım’ı suçlamak aptalsı bir iyimserlikten başka bir şey olamaz.
Trabzon ve Trabzonspor camiasını karşısına almak kimsenin haddi olamaz, Başbakan desteği olmadan hiçbir kişi ya da kurum camiayı karşısına alamaz.
96 çukurlaşması bir kez daha sahneye konulacaksa, ki atılan adımlar bunun habercisidir, tüm Trabzon camiası bilmeli ki bunun sorumlusu asla ve kata rakibin başkanı değil, o başkana cesaret vererek onun takımını işaret eden Başbakan olacaktır. Hiçbirimizin uzayda devre mülkü olmadığına ve bu dünyada yaşadığımıza göre, Başbakan’ın özel olarak gönderdiği sarı-lacivert kalem ve makamında kabul ettiği Başkan ve Alex fotoğrafı, bu endüstride rol alan herkese gerekli mesajı vermiştir. Başbakan müdahil olmadan bile Şükrü Saraçoğlu’na hakemlik duruşunu ve adaleti taşıyamayan figürler, bu dakikadan sonra tamamen teslim olurlarsa kim şaşıracak merak ediyorum.
Adı Adalet ve Kalkınma Partisi olan bir partinin Genel Başkanı ve adaleti uygulamakla yükümlü hükümetin bir numaralı adamı olan Sayın Başbakan, verdiği işaretlerle en başta kendisi adalet duygusunu yerle bir etmiş ve varoluş iddiasını sıfırlamış demektir. Sayın Başbakan şunu bilmeli ki, bu noktadan sonra Trabzon aleyhine en küçük bir hakem hatası bile şahsi hanenize yazılacaktır. Bunun ne demek olduğunu da yakın tarihteki seçimlerde hep birlikte yaşarız.
Trabzon camiası her sıkıştığında “yüksek” makamlara çıkıp şefaat dilenecek, “abi bi el atsana” yalvarışlarına tenezzül etmeyecek ve kendi lehine yapılan hataları bile elinin tersiyle itebilecek bir geçmiştin şerefini hiçbir şeye değişmez. Rakibin her kuyruk sıkışıklığı anında başvurduğu bu tür küçülmeleri yaşamaktansa “delikanlı” gibi kaybetmeyi yeğleriz.
Makyavel ve Makyavelizm rakiplerimize başkan bile olabilir, ama Trabzonspor’da kapıcı bile olmanın kriterleri vardır…
Bir Cevap Yazın