Yazacak çok şey de var, hiç şey de.
Birincisi şu; bu ülkenin Başbakanı şampiyonluk mücadelesine alenen taraf olmuş ve tarafını belli ederek 20 milyon Fenerbahçeliyi mutlu ederek seçim yatırımı yapmıştır. Yine bu ülkenin spordan sorumlu bakanı bu vodvile sessiz kalarak aslında neyin tarafı olduğunu, ” yok yaw, oyle demayin, eyi adamdur” alıklıklarına rağmen bir kez daha sergilemiştir. Trabzonsporlulara tavsiyem Başbakanı ve Spordan Sorumlu Bakanı ile temsil edilen bu nadide partiye Trabzon’da tulum çıkartarak tüyü de dikmeleridir.
Gelelim maça;
Önce Eskişehirspor, hani şu taraftarı ve kimliğiyle hep övgüler dizdiğimiz, hani mertçe mücadele edeceğine hep inandığımız, hani şu teknik direktörlük koltuğunda futbolcu simsarlığı yaptığı gerekçesiyle ceza alan bir şahsı bulunduran takım.
Bundan iki hafta önce Eskişehirspor yine kendi evinde ligin şampiyonlkuk mücadelesi veren diğer takımı Fenerbahçe’yi konuk etti. Maçın başında 1-0 öne geçen Eskişehir takımı, o hafta çok da iddialı olduğu 4. lük koltuğuna bir adım daha yaklaşacak ve iddiasını artıracaktı. Ancak galibiyet golünden sonra Eskişehir takımının ailece hücuma çıktığı, defansını kontolsüzce boşalttığı ve rakibine gol için adeta davetiye çıkardığını tüm Türkiye izledi. Oysa bir büyük takım karşısında galibiyeti yakalayan her “küçük” takım bu durumda kontrollu oyunu seçer ve galibiyeti korumaya çalışırdı. Tam tersi oldu ve Eskişehir hem 4. lük iddiasını hem de maçı, teknik direktörü marifetiyle(!) rakibine teslim etti.
Aynı Eskişehir takımı Trabzon karşısına ise 4. lük iddiasını neredeyse sıfırlamış olarak çıktı. Bu durumda ev sahibi takımın mutlak galibiyetten başka alternatifi olamazdı. Ama sahaya çıkan Eskişehir takımının taktiği, futbolun “inceliklerini” iyi bilen herkes için “bildik” bir taktikti. Evet, Eskişehir takımı 10 kişi ile defans yapıyor ve Trabzon karşısında kontrataklarla gol arıyordu. Pis kokulara dayanıklı bir burnunuz yoksa yazıyı burada bırakın, zira şimdi size Eskişehirli Doğa’yı saha içinde kusturan hırsından da söz etmem gerekecek.
Oyunculuk özelliklerine sempati duyduğum Doğa’ya şunu soruyorum; Sevgili Doğa, takımın çok daha zor maçlar oynarken saha içinde kustuğun olmuş muydu? Bu hırsının nedeni ne olabilir ? Ligde kalmayı ya da Avrupa kupalarını garantilemiş olmanız olabilir mi? Priminiz ne kadardı, Başkanınızı çok seviyor musunuz misal?
Trabzonspor’un sayılmayan ve tartışmalı iki golü var, hadi Burak Yılmaz’ınki neyse de, Mustafa Yumlu’nun golünü iptal ederken ne düşündünüz sayın Bülent Yıldırım. Esesli oyuncu zaten geriye doğru düşerken Trabzonlu oyuncu neden ekstra bir çaba göstersin diye düşündünüz mü hiç? Bu yanlış kararı vermenizde futbol oyununun hiç bilmeyişinizin etkisi olabilir mi? Ya da misal Sayın Başbakanın Strasbourg’dan Sayın Egemen Bağış eliyle “Aziz başkana” gönderdiği sarı – lacivert kalemin bir etkisi olmuş mudur üzerinizde? Ya da ne bileyim yine sayın Başbakan’ın Aziz başkan ve kaptanları Alex’i (ki ligimiizn en özel oyuncusudur)huzuruna kabul etmesi size de bir mesaj olmuş mudur? ” Yok ben dürüst bir hakemim” mi dediniz, duymadım. Durun şu külahımın mikrofonunun azıcık daha açayım, net duyamadım. Dürüstlük sokağa düşünce namus bir başına ağlarmış…
Evet lig henüz bitmedi, ve bu güzelim ülkenin tek delikanlı halkı da Karadeniz’de yaşamıyor. Varsın Tatar Ramazan bir kötüye varmış olsun…
Ama eğer Trabzonspor şampiyon olacaksa ilahi bir gücün bu korku ve zorbalık imparatorluğunu dağıtması şarttır. Bu Eskişehir maçı, düşmanların her türden kokulu ilişkilerle kolkola girerek Makyaveli en kutsal değerlerinin tahtına oturtacaklarının utanç belgesi olarak kaydını düşmüştür.
Kadıköy sokaklarında bağıran birkaç Trabzonsporlu genç, “Recep Tayyip Başkan Fenelbahçe şampiyon! diyordu. Avuntu arayanlar istedikleri cümleleri kurabilirler, tek üzüntüm milyonlarca Trabzonsporlu gencin, bu kirli iklimden temiz bir şampiyonluk çıkacağına olan safça inancıdır. Bu sistem maalesef namuslu bir şampiyonluğa izin vermiyor, inanmayan Sipoldan solumlu dövlet bakanımıza sorsun, o herşeyin en iyisini bilir…
(Trabzonsporun son haftalardaki kötü oyununa bunun yanında Fenerbahçe’nin saha içinde de yükselen grafiğine hiç girmediysek, gerek olmadığına olan inancımızdandır. )
Bir Cevap Yazın