Yıllardır Türk sporuna ve özellikle futbola istediği gibi yön veren İstanbul Spor Basını, Namık Sevik gibi İslam Çupi gibi meslek, ahlak ve kalem erbabının da sahadan çekilmeleriyle gemi azıya almış ve ilk iş olarak “rakip” kavramını iğdiş ederek “düşman” a dönüştürmüştür. Türk gençliğine ve sportif rekabete vurulmuş en ağır darbedir.
Fenerbahçe Başkanının da gözaltına alınmasıyla başlatılan temizlig operasyonu sonrası bir şok dalgasının ve bunun sonucu olarak da bir algı tutukluğunun yaşanması normal karşılanabilir. Söz konusu olan bu ülkenin en “hacimli” gazetesi bile olsa, insani ilişkiler referansından bakarak mesleki zafiyet görmezden gelinebilirdi.
Ancak Hürriyet gazetesinin “ne istediğini” anlamak en azından benim tarafımdan mümkün olamıyor. Operasyonun başladığı gün gazetenin en afili sayfasında, Altan Tanrıkulu imzasıyla operasyonda gözaltına alınan Sezer Öztürk’e türlü övgüler diziliyor, ama yakın geçmişin “en azından ahlaki olarak” sorgulanması gereken bu sporcusuna yönelik tek bir eleştiri cümlesi veya “ama şunu da yapmasa iyi olurdu” türü bir serzeniş bile okunamıyordu. Muhteşem kabulleniş!
Hayata vicdan ve adalet ekseninden baktığını iddia eden, ama aidiyet hissi kurduğu kulüp ya da yöneticilere “her ne olursa olsun bağlı kalarak” başka insanların hakkının gaspına sesisz kalmak” çukuruna düşenleri o çukurdan çıkarmaya kimsenin gücü yetmeyecektir.
Aynı gazetenin diğer kulüpleri ve özellikle de Trabzonspor’u gündemin en yoğun döneminde “işin içine çekme çabası da” bir Hürriyet ayrıcalığı olarak arşivlere taşındı. Spor sayfasını hazırlayanların, haberleri sayfalara yerleştirdikleri yerlere göre “okuyabilen” herkes, o sayfanın sorumlularının hedefinin ne olduğunu kolayca anlar. Şike görüşmeleri ortalığa saçılmış ve kamu vicdanı “Fenerbahçe şike yaparak şampiyon yapıldı” başlığında uzlaşmışken, eksik kalmış bir teşvik iddiasını Trabzon başlığıyla sayfanın en okunur yerine taşımak, mesleğin güdüye ve hesaba kurban edilmesinden başka bir şey değildir. O sayfaları hazırlayanlara düşen görev, bu skandalın portrelerini ve nedenlerini mercek altına almak ve pisliği deşifre etmek olmalıdır. Dikkat! Dünyanın en büyük vidanjörü olsanız kar etmeyebilir!
Ortada çok ciddi şike belgeleri ve şike tutuklamaları varken ve Fenerbahçe’nin devletin resmi evraklarına “şike yapan takım” olarak düşme ihtimali küçümsenemeyecek boyutta iken bu tür yayınlar yapmak akılları karıştırmaktan başka işe yaramayacaktır.
Gazetecilik ciddi iştir, böylesi tarihi bir olaya “duyguları” karıştırmanın topluma bir faydası olmayacağı gibi, kişileri de zan altında bırakır.
Muhteşem bir tespit. Fenerbahçeli bir kardeşimizden, ekşi sözlük ten…
- başında ve dışarda olanlarının midemi bulandırdığı takımım. şike yapılmıştır veya yapılmamıştır bunu sürecin sonunda hep beraber göreceğiz eğer suçluysak da alacağımız cezaya da razıyız. suçsuzsak ise bunun da hesabını elbet bir şekilde soracağız. galatasarayın bugün ki açıklamasından sonra rekabet ne olursa olsun kara gün dostu olduğunu da gösterdi. ancak kendi yöneticilerimiz en kofti taraftarları kadar dik ve onurlu duracakları yerde tffnin kapısına aman dilenmeye gidiyorlar. neymiş “başkan başka fenerbahçe başka”ymış. aziz başkan şike yaptıysa bunu kendi hakkında yanlış da olsa olumlu haber yapsın diye gazetecilere mi para yedirdi? hala böyle birşeyin olmadığına dair bir umutla eğer diyorum şike varsa bu kulübün şampiyon olması için yapılmıştır ve başkalarına karşı bir haksızlık vardır. bunun bedeli de ödenir. bunun yanında aklı selim hiç bir insanın reddedemeyeceği bir emek vardır takımın sergilediği. bir ayıp yapıldıysa eğer bu ayıbın en büyüğü bu renkler için emek harcayan ve o renklere gönül verenlere yapılmıştır. ayrıca “biz olmazsak ligin ekonomisi çöker hafız” kıvamında bir yorumu en troll fenerli bile yapmaz. bunu dile getirmek hele tff ile pazarlık için dillendirmenin tek bir manası vardır: “evet biz bu boku yedik ama bak biz olmazsak böyle olacak” demektir. bir de “maçları beraber izleyelim bak valla bişey yok” demeleri konusuna hiç mi hiç dokunmuyorum bile… sizin hakkınızda nihai hükmü verecek kurumun karşısında sonucu başı dik bekleyeceğinize el etek öpüp yaltaklanırsanız sizin umudunuzun olmadığı ortaya çıkan bir tabloda bizim niye arkanızda durmamızı bekliyorsunuz?
Bir Cevap Yazın