Dünya’nın tüm çocuklarının masumiyetine inandığım kadar emin olduğum bir şey varsa o da; Ernesto Che Guevara’nın Dünya denen yerküreye gelmiş en “güzel” birkaç insandan biri olduğuna dair sarsılmaz FenerbahCHEli inancımdır.
“Bir devrimci başkasına atılan tokadı yüzünde hissedendir” der CHE, masumiyetin ortak vicdanı olmanın her devrimcinin olmazsa olmazı olduğunu hatırlatarak…
“Hiç şansın yok, bunu kullan!” diyen de bu efsane devrimci önderdir. Umutsuzluğun umudun en güçlü kıvılcımını çakan ilk adım olabileceğini fısıldar bilincimize, her türden yenilgiyi reddeden ruhunun sesiyle…
Günümüzün “devrimci söylem esnafı”nın anlayamayacağı ve asla kavrayamayacağı kadar koca bir yürek ve Bakanlık gibi çok çok az insanın kavuşabileceği Bakanlık makamını elinin tersiyle iterek hiç tanımadığı insanların uğruna ölebilecek kadar “insan”dı Che. Ve O’na bu kudreti veren de hiç şüphesiz ki VİCDANI VE ADALET duygusuydu.
Böyle olduğuna inanan milyonlarca insanın için de bizler de varız ki, O’nun şerefli adını kendi hayatlarımızın kaptan köşküne yerleştirip ilkelerini bayraklaştırıyoruz. Zira içten içe hepimiz biliyoruz ki, bu dünyanın “her türden pisliğini” temizleyebilmemiz için pek çok CHE’ye ihtiyacımız var.
Hayat bir filmden ibaret olsaydı eğer, kimimiz Travis (Robert De Niro-Taxi Driver) kimimiz John Doe (Kevin Spacey- Se7en) olur çözüm arardık kendimizce, değil ama…
Gelelim günümün iç yakan gerçekliklerine ;
Neredeyse tüm Fenerbahçelilerin ortak kanısı, kendilerine karşı bir komplo kurulduğu ve kurban olarak seçildikleri yönünde.
Soruşturmayı bir cemaat operasyonu olarak gören Fenerbahçelilerden bazıları, Fethullah Gülen’in Galatasaraylı olduğunu iddia ederek korelatif bir bağ kurmaya bile çalıştı. (Üstelik benim bildiğim Fetullah Gülen sıkı bir Erzurumspor taraftarıdır )
Cemaat ilintisini kuran Fenerbahçelilerin en güçlü argümanları, cemaat ilişkileri herkes tarafından konuşulan kendi futbolcuları Emre Belözoğlu ve adı şike soruşturmasında Fenerbahçe’den sonra en sık anılan takım olan İBB’nin Başkanı Göksel Gümüşdağ’ın neden bu soruşturmanın dışında kaldığına dair kuşkularıdır. Bu bakış açısının haksız olduğunu söyleyecek durumda değiliz, ama aksini de iddia edemeyiz. Unutmayalım ki soruşturma henüz devam etmektedir ve biz fanilere düşen de sonuna kadar beklemektir.
Bir diğer argüman da, “Türkiye’de şike şimdi mi başladı, eskiden beri vardı” iddiasıdır ki, doğrudur da. Lakin misal hırsızlık dünyanın her yerinde suçtur ve ben bu satırları yazarken ya da siz bu satırları okurken de her coğrafyada binlerce hırsızlık olayı yaşanmaktadır . Ve hepimiz biliyoruz ki polis bu hırsızların bir kısmını suçüstü yaparak bir kısmını da takip sonucu yakalayacak, ancak önemli bir kısmı da yakayı ele vermeyerek dünyanın en eski mesleğinin yaşamasına katkı sağlayacaklardır.
FenerbahCHElilerin yanıtlaması gereken soru şudur; Yakalanmayan ya da yakalan-a-mayan hiçbir hırsız yakalanmadı diye meşrulaşır mı? Yanıtı aslında hepimiz biliyor ve ilgili her kim ya da kimler ise kamu vicdanında mahkum ediyoruz. Namuslu insanların yapabilecekleri de bu kadardır.
Varlık nedenlerini CHE ile anlamlandıran ve bu yüce karakteri kendilerine bayrak yapanlar, o bayrakla simgeleşen VİCDAN VE ADALET gibi ilkeleri de yaşamak ve yaşatmak gibi bir sorumluluğa sahip olmalıdır.
Gönülden aidiyet kurduğunuz markayı “sevk ve idare edenler” , sizlerin adına bir çok kirli ilişkiye girmiş ve hem yasal hem de vicdani olarak suç işlemişlerdir. Ve suçüstü yakalandıklarında da “her şeyi takımımız için (yani sizler adına) yaptık” demişlerdir.
Kulüp başkanınızın ve diğer yöneticilerinizin bu açıklamasını onaylıyor ve her şeyi! sizler için yaptıklarına inanıyorsanız yazı sizin için burada bitmiştir.
Yok, birilerinin sizler için “bir şeyler” yaparken, başka birilerinin emeğini zay etmesine, hırsızlamalarına ve tehditle haksız kazanç sağlamalarına itirazınız varsa, ki kesinlikle olmalıdır; (Devrimci başkasının yüzüne atılan tokadı hissedendir:CHE)
Yol ayrımındasınız;
Ya sizin adınıza hırsızlama yaparken suçüstü yapıldığında sizden güç alanlarla…
Ya da DEVRİMCİ AHLAK, DEVRİMCİ NAMUS VE ADALET İÇİN BİR ÖMRÜ FEDA EDEN CHE İLE
YOLLARINIZI AYIRCAKSINIZ!!
Seçiminiz Fenerbahçe’nin de geleceği olacaktır…
SOMALİ VE AFRİKA’NIN ÇIĞLIĞI
Batı dediğimiz “rasyonalite”nin en büyük özelliği sömürgeciliği insanlığa hizmet olarak yutturma becerileridir. Bilimsel metodolojiye yaptıkları katkı elbette insanlık adına devrimdir, lakin Batı’nın tüm devrimleri olumlu sonuçlarını hep kendi halkları için vermiş ve bin yıllardır sömürdükleri ülkelerin dramlarına yönelik tepkileri, entelektüel gevezelik ve acıma düzeyini aşamamıştır.
Tarih boyunca hep var olabilmiş ve devlet geleneğini yaşatmış olan Türkler, bir çok imparatorluk kurup yıkmalarına rağmen tarihin hiç bir döneminde “sömürgeci ” olmamış ya da olamamıştır. Anadolu insanının en iyi bildiği şey, her zaman için düşmüşe yardım etmek ve onlara “insanca “dokunmak olmuştur.
Anadolu insanının en iyi yaptığı şeyi; hesapsız, beklentisiz ve merhamet duygusuyla harmanlanmış insan sevgisini 143 yıldır “kurumsal” olarak insanlığa taşıyan Türk Kızılayı, Afrika’nın çığlığına da sessiz kalamazdı, kalmadı ve “AFRİKA KARARMASIN” ADIYLA YENİ BİR YARDIM KAMPANYASI BAŞLATTI.
Hiç şüphesiz ki dünya’nın pek çok ülkesinde yüzlerce yardım kuruluşu Afrika’ya yardım için harekete geçerek çocuklar başta olmak üzere insanlığın açlık ve susuzluktan ölmemesi için çalışmalar yapıyor ve yapacaktır.
Dileğimiz, toplanan yardımların bir kısmının daha önce de birçok kez yapıldığı gibi “işletme sermayesi” vb gibi “bahanelere” kurban edilmemesidir. Bu kaygının yaşanmaması için en doğru adres hiç kuşkusuz Türk Kızılayı olacaktır.
Bir Cevap Yazın