Sedat Tunalı

Hacivat- Karagöz, Kavuklu İle Pişekar Ya Da Fener İle TFF

Şike-Çete Soruşturması sürecinde üzerine düşen hiçbir şeyi yapmayan, işgüzarlık kavramına konu başlığı kıvamında yaptığı her işi de yüzüne gözüne bulaştıran Türkiye’nin futbol federasyonu ile; doğru ve yanlışlarıyla kendisiyle yüzleşmeden, markanın kıymetini kişilere angaje etmekten çekinmeyen kriz yönetimiyle öne çıkan Fenerbahçe arasındaki “savaş”, giderek hukuk boyutundan çıkıp neredeyse bir orta oyununa döndü ve meselenin özü unutulmaya başlandı.

Sevgiliye toz konduramayan delikanlı ya da genç kız kıvamındaki taraftarlık algısını anlamak mümkün, bu pencereden bakınca takımlarıyla gönül bağı dışında bağı olmayan saf Fenerbahçeli kardeşlerimizin sıkıntısını da anlıyoruz, hatta kanaat önderi sıfatıyla ortalarda gezinen kimi “çakma” aydınların maskelerinin düşmesini de kızgınlıkla değil tebessümle izlediğimizi söyleyebiliriz.

Anlamakta zorlandığımız şu;
Konuyu, TFF bizi sattı, Cornu yalan söyledi gündemine kilitleyip, tutuklamalara neden olabilecek düzeydeki delillerle tespiti yapılan “şike” gerçeğinin üstünü kapatarak hedeflenen nedir?
Kişisel olarak ben de basiretsiz TFF yönetiminin ve onun başkanının, gereğini yapacak irade ve cesaretten yoksun olmalarının bedelini önce Fenerbahçe’ye sonra da Türk futboluna ödettirdiklerine inanıyorum. Fenerbahçe’ye tarihin en “ağır” yenilgisini bu basiret fukarası yönetim yaşattı desem kaç kişi itaraz eder bilmiyorum, bildiğim TFF’nin kanserli parmağı kesmeyerek virüsün tüm vücuda yayılmasına sebep olduğudur. Bu pencereden bakınca F.B’nin tepkileri sonuna kadar haklıdır.
Ve fakat, uğradıkları haksızlığa karşı etkin lobilerini kullanarak yeni yasayı değiştirebilecek bir “iradeyi” hükümete “rağmen” TBMM’den geçirten gücün, “kendisiyle de yüzleşmesi gerek” gerçeğinin kendini er geç dayatacağını görmesi gerekmez mi? Evet bu ülkede şikeyi sadece Fenerbahçe yapmadı, ama bu yaşanan süreci ve acı gerçeği değiştirmeye yetmez; Fenerbahçe kendisiyle yüzleşmek zorundadır.
Krizin yönetimine yönelik bu yönetim felsefesi ile “en acı gerçeği” en fazla bir süre daha öteleyebilir ve tertemiz bir sayfanın açılışını ertelemiş olabilirsiniz. Kavuklu – Pişekar halleri devam edecekse korkarım ki bu sürecin tek kazananı mizah sektörümüz olacaktır.

TFF BAŞKANI MAA: BİZ AMATÖR ÇALIŞIYORUZ
Bu günlerde Asgari Ücret Tespit Komisyonu emekçilerin aylık 800 mü 900 mü kazanması gerektiği üzerinde sıkı pazarlıklara başladı. TFF Başkanı MAA ise son basın toplantısında, üzerlerine gelinmesinden şikayet ederken “Biz amatörce çalışıyoruz” dedi. Amatörce, yani beş kuruş para almadan, yani Kızılay Genel Başkanı gibi…
Sorum şu;
TFF Yönetim Kurulu Başkan Ve Üyeleri “gerçekten” amatörce ve hiç bir ücret almadan mı çalışmaktadırlar?
TFF Y.K içinde ücret alan var mıdır, varsa kimlerdir ve ayda kaç para almaktadırlar?
Federasyon bu sorunun yanıtını verene dek bu soruyu sormaya devam edeceğiz…

ERCAN GÜVEN!
Ercan Güven’i gazetecilik mesleğimizin örnek alınası kalemlerinden biri olarak her zaman dikkatle okudum. Elbette katılmadığımız görüşleri de oldu ama aslolan kalemin namusuna güvenmek olduğundan ne sevgimiz ne de saygımız eksilmedi.
Ancak 1 Aralık tarihli yazısında, UEFA müfettişi Cornu için “Dansöz” tanımlaması yapmasını, kendisinden öğrendiklerimizin reddiyesi gibi okuduk. Zira, yazıdan anlaşıldığı gibi Ercan Güven bu “tespitini” yapar ve yazarken Cornu ile görüşmek gibi bir gazetecilik gereğini yerine getirmeye gerek görmemiş. Biz kendisinden böyle öğrenmemiştik!!!

ABDÜLKADİR YÜCELMAN’I ÖZLEMEK
Şike sürecinde özlemi duyulan gazeteci büyüğümüz Abdülkadir Yücelman’ sonsuzluğa uğurlayalı iki yıl olmuş. Sadece iki kez telefonla konuştuğum, ama bu iki konuşmamızda bile o babacan ses tonu ile genç bir muhabire yol gösteren akil adam duruşuyla gönlümde iz bırakmıştı. Özellikle spor gazeteciliğinin yerlerde süründüğü bu dönemde keşke yaşıyor olsaydın Abdülkadir Yücelman. Ortalık o kadar boş ki…O koca yüreğini sevgi ve saygı ile selamlıyorum.

KAT MÜLKİYETİ “MEMLEKET MESELESİ”
Ahaber’de Memleket Meselesi programına katılan İstanbul Çevre Ve Şehircilik İl Müdürür Mehmet Emin Birpınar , ev sahipleri açısından çok önemli bir şey söyledi. Yeni hazırlanan Kat Mülkiyeti kanununa göre, bir yapının yıkılması vb gibi bir karar için artık oy birliği şartı değil, salt çoğunluk şartı aranacak.
Diyelim siteniz 500 daire ve müteahhit ya da devlet size bir tekifle geliyor. 251 dairenin “olur” demesi yetecek.
Yani, bir yönüyle deprem riski altındaki şehirler “zamandan” kazanırken, adliye koridorlrarına da yeni komşu kavgaları taşınabilecek. Ancak, İstanbul gibi risk altındaki bir şehrin, küçük riskleri tolere edeceğine de kuşku yok, zira başka çaresi de yok zaten!
Umar ve dileriz ki Sayın Bakan Erdoğan Bayraktar ve ekibi bu süreci adalet ve vicdan terazisini eksik etmeden yönetirler.
 
ŞENOL GÜNEŞ VE EGEMEN “MESELESİ”
 
Saygıdeğer ve sevgili Şenol Güneş, BJK_ Trabzon maçının son dakikasında kendisini “artistik” bir şekilde yere “uçurtan” Egemen Korkmaz’a yönelik bir cümle kurdu ve “artistik” bir benzetme yaptı.
 
Güneş’in bu benzetmeyi yaparkenki yüz ifadesinin “hergele hakemi yedi” tebessümüyle donnmış olması elbette hafifletici bir sebepti, ancak yine de doğru bulmadık, hocaya yakıştır-a-madık. BJK’nın haklı olarak Burak Yılmaz’ı kasdederek verdiği cevap, Aykut Kocaman tarzı söylemlerin Güneş’e hiç yakışmadığının da belgesi oldu .
 
Son sözümüz de Egemen Korkmaz’a olsun.
Sevgili Egemen BJK tribünlerindeki “genç fidanların”  azımsanmayacak bir bölümü seni örnek alıyor, ki mücadelenle bunu hakettiğine de inanıyoruz, örnek alınan bir oyuncu olarak kalmalısın, ucuz işleri senin gibi emek-yoğun işçilere yakıştıramayız.