Toplumların çağdaşlığını ölçebilen bir barometre olsaydı,hiç kuşkusuz en önemli kıstaslardan birimevcut yasaların uygulanabilirliği olurdu.
Hani şu şike-çetesürecinde işin içine Fenerbahçe girince TBMM marifetiyle dakkasında iğdiş edilen merhum 6222 sayılı yasa misal, uygulanırdı.
Hani henüz nasıl bir utanca imza koyduğumuzun farkındaolamadığımız, sis bulvarı terk ettiğinde eyvah ne yaptık biz adlı Ankaratürküsünü dilinm ize pelesenk edecek olan yasadan. Utancımızdan yani.
Haşmet Babaoğlu’nun ısrarla dile getiregeldiği, ama ne Bursane de Trabzon cenahında pek de ilgi görmeyen “Sistem Trabzon ve Bursa’yı raydançıkarmak istiyor” mealindeki tespitini,neredeyse her hafta hakem ve otorite performanslarıyla yeniden yenidendoğruluyoruz ve etrafta çıt çıkmıyor!
Futbola legal ve illegal olarak yön veren güçlerin çıbanbaşı olarak gördükleri Bursa’yı dışlamakistemeleri, ekonomik alt yapısı olan ve ahlaki hiçbir kaygı taşımayan akılcı! birhamle olarak değerlendirilebilir. Sözünü ettiğimiz legal ve illegal güçlerinTrabzon’la açık açık ve mertçe bir mücadele içine giremeyeceğini bu ülkedekiherkes bilir, zaten Türkiye sınırları içinde Trabzon’u illegal bir yöntemlesafdışı etmeye kimsenin gücü yetmez, bunu da herkes bilir. Ancak legal yollar her zaman açıktır ve bu ülkeninegemenleri sadece maddi kaynakları değil, ahlak ve hukuk gibi manevi kaynakları da rezil etme pahasınaTrabzon’u da sistem dışına atma becerisini gösterebilirler. Ancak gerçek şudurki, geçici olarak sistem dışına itilsede Trabzon’un tarif edilmesi zor gücü er-geç bu karanlığı yırtar ve KahpeBizansın surlarına Anadolu’nun bayrağınıdiker.
Asıl sorun şudur;
Bursaspor, üç hacimlive Trabzon dışında sisteme “ben de varım” demiş, çomağını sokmuş ve pastadanpayını gür bir sesle istemiştir. Ve budurum futbolumuzu 5 milyar dolarlık bir pasta olarak gören baronları rahatsızetmiş , düğmeye de basılmıştır. Kabuletmeliyiz ki Bursaspor’un bu şer ittifakına karşı direnecek gücü yoktur ve tekumudu da şerefli Türk yargısı ve spor ahlakıdır. (Bilmeyenler için: Sporahlakı=Delikanlı olmak!)
Bursaspor camiası ve Bursaspor’u sevenler, çarenin neAnkara’da ne İstanbul’da ne de İstanbul Yerel Medyasında olmadığını, bu çirkinoyunu bozacak yegane gücün yine kendilerinde olduğunu bilmeliler. Çare baronlardüzeninin sona ermesi, çare içerdeki ayrık otlarının temizlenmesi, çare sporahlakının paraya galebe çaldığı haysiyet iklimini başta İstanbul ve Ankaraolmak üzere tüm ülkeye hakim kılınmasıdır.
Uyan Bursasporlu, kandırılıyorsun!
En çok da baronlara uşaklık eden İrlandalılar tarafından!
ÖZGÜR YANKAYA!
Bilmem kaç yılönce Bülent Yıldırım nam hakem hakkındaçok umut verici bulduğuma dair bir yazı yazmıştım. Ancak sonrasında her BülentYıldırım hamlesi bu inancımızı birazdaha zayıflattı ve sonunda geldiğimiz nokta, büyük bir yanılgıya düştüğümgerçeğidir.
Bülent Yıldırım’a olan inancın bitmesi içine geçen yıl kiEskişehir- Fenerbahçe ve Eskişehir- Trabzon maçlarını izlemek yeterlidir. Tabionun bunun uşağı değil ve sadece doğrudan ve ahlaktan yanaysanız. Zaten devletkatında görevli şahısların bir şekilde gelecek hesabı içine düştüklerini hakemeskilerinden rahatça görülebiliyor.
Ve Özgür Yankaya;
Son Fenerbahçe – BJK maçını yönetti ve hesap içinde olmayanherkesin de takdirini kazandı. Fenerbahçe Yankaya’nın lehlerine yönelik hatalıbirkaç kararına rağmen haklı bir galibiyet aldı ve kimse hakemi konuşmadı. İşte aslolan da budur, hakem elbette hatayapacaktır, tek , kafasında çakallar dolaşmadığına inandırsın bizleri. Ben Özgür Yankaya’nıngördüğü ve inandığını çaldığına inanıyorum. Umarım ilerde bir gazetede köşesahibi olmak ve benzeri ikbal hesaplarıiçin güce tapanlardan olmaz ve “gerçekten” başarılı bir hakem kazanırız! “Cüneyt Çakır var ya” diyenlere şu kadarını söyleyeyim , yok yaaa!!
SPOR YAZARLIĞI DAÇUPİ İLE BİRLİKTE ÖLDÜ!
Lise yıllarımdan, hatta daha geriye gidelim, daha ilkokuldanberi içimde bir yazma okuma tutkusu hep oldu. Trabzon Değirmendere’deişlettiğimiz büfede gazete satışı da olduğundan elime ne geçerse okuma şansımoldu, Karadenizin en mert ve en yakışıklı adamı Hacı Seyfi ve ağabeyim KamuranKınalı’nın gazete satma kararlarının beni nasıl zenginleştirdiğini siz anlayınartık! Takdir kamuoyunundur!!
80 öncesi yıllar. İslam Çupi muhtemelen Tercüman’dayazıyordu ve Fenerbahçe sevgisi çok belli olmasına rağmen hiçbir şekilde haksızeleştirilerde bulunmuyor, rakibe saygısını ve sevgisini hemen belli ediyordu.
Çupi’nın yazılarını okumakla, o yaşlarda ağına düştüğümBalzac satırları arasında fark göremiyor ve hatta bazen geceleri başımı yastığakoyduğumda, günden geceye taşan cümlelerimin hangisine ait olduğunukarıştırdığım da oluyordu.
Sonra bu güzel adamla bir Bayram gazetesi çalışmasısırasında tanıştık, tanıştık dediğim üçgün aynı havayı soluduk ve ben bu adamı çok sevdim, seviyorum…
Fenerbahçe camiası üstadın “ Fenerbahçe’nin büyüklüğü kupabüyüklüğü değildir” aforizmasını fena halde sahiplendi, malum.
Ve ben bu güzel adamı bayraklaştıran sevginin nasıl olup daO’nun tarif ettiği büyüklükten bu kadar uzak kalabildiğine şaşıyorum.
11 yıl önce 6 Şubat’ta öldü Çupi . Bıraktığınboşluk dolmuyor Üstad!
Bir Cevap Yazın