“Tutam Men de Diyem Ona Müselman”
Emre B. nam futbolcu kişisinin psikolojik desteğe muhtaç olduğunu söylemeyen yok, ama son vakıası kendi sonunun da başlangıcı oldu. Bir futbol oyuncusu olarak birçok meziyetin sahibi olan EB, sahibi olamadığı birçok insani meziyet nedeniyle “iyi insanlar” nezdinde zerre saygı görmedi ve hiç sevilmedi. EB’nin TS’nin siyahi oyuncusu Zokora’ya yönelik ırkçı saldırısının, maalesef, kimseyi şaşırtmadığını da herkes kendi çevresinde yaşayarak gördü. Daha önce İngiltere’den şimdiki takım arkadaşı Yobo’ya yönelik ırkçı saldırısı nedeniyle apar topar kaçan EB, soluğu eller üstünde tutulduğu çakma beyazlar ülkesi Türkiye’de almıştı.
Saha içinde hakem tayfasının, saha dışında ise İstanbul Medyasının ve yöneticilerinin sahip çıktığı EB, umar ve dileriz ki daha fazla çevre kirliliğine neden olmadan sahneden çekilir.
Şike ve çeteyi normalleştiren sistem, EB’yi neden dışlasın derseniz, çok şükür ve iyi ki Türkiye dışında da bir dünya ve insanlık vicdanı var deriz. EB bu sistemin ürünüdür ve bu çok yüzlü oportünistler düzeni zay olmadıkça yeni EB’ler de türeyecektir, haliyle
Irkçı saldırının hedefi Zokora’nın yerinde olsam, insanlığın düştüğü hale üzülsem de saldırıyı yapan EB’ye bir bakar sonra da “hade ordan çapsız muhteris” der geçerdim.
Sevgili Zokora şunu bilmeli ki, hayatını “her ne olursa olsun kazanmak” duygusuna esir eden “çakallarımız” dahil, bu güzelim Anadolu topraklarında insanları renginden dolayı aşağılamak kimsenin aklının köşesinden geçmez. Maalesef EB gibiler her yerde var. Şair Nefi’nin dizeleriyle , sen de ona Müslüman de!
“Bana kafir demiş müftü efendi/ Tutam men de diyem ona müselman/ Vardıkta yarın ruz-i cezaya/ İkimiz de çıkarız onda yalan”
Nefi diyince Neyzen’e selam etmeden olmaz;
“Kime sordumsa seni doğru cevap vermediler/ Kimi hırsız kimi alçak kimi deyyus dediler/Künyeni almak için partiye ettim telefon/Bizdeki kayda göre o şimdi mebus dediler”
Ahmet Özhan ve Kutlu Doğum Haftası
Son yılların modası Kutlu Doğum Haftası oldu. İnsanlığa sunulmuş tanrısal bir armağan olarak gördüğümüz Hz.Muhammed’i yüz yıllardır kalbinin en derinlerinde yaşatan ve tarifi zor bir aşkla seven Müslümanlar, Kutlu Doğum Haftası “yanlışıyla”, naivliği zedelenmiş suni bir sevgi saldırısına muhatap ediliyor. Bu milletin insan nesline onur katan Hz. Muhammed’i sevmesi için “programlanmaya” ihtiyacı yok!
Yine de, bir an için program sahiplerinin samimi olduğunu düşünelim.
Be birader, futboldaki bunca çarpıklığa, belgeye ve tapeye, ve dahi sürmekte olan bir davaya rağmen, katıldığı bir tv programında Trabzon camiasını hedef alarak “ şike şike şampiyon olduk” diyen bir sanatçı! eskisinden, Ahmet Özhan’dan, başka kimseyi bulamadınız mı? Bir camiayı “şike şike” şampiyon olan bir düzeyi, Kutlu Doğum Haftası’na hangi kafayla “bulaştırırdınız”? Kim sebep olduysa kutlu kutlu kutlarız!
Nevzat Şakar – Hasan Yener Vesaire vesaire..
Şike-Çete süreci hepimizin malumu. Şike yanlısı Medyası, TBMM ve siyasetçileri ve TFF bir yandan, Akil adam olarak tanınan kör fanatikler diğer yandan, tekmili birden şikenin affı için seferber olup, hukukun gücünü değil gücün hukukunu kaim kılmak için çırpınıp duruyorlar. Öyle bir iklim yaratıldı ki, şike yapmak değil de şikeyi konuşmak ve yazmak suç haline dönüştü!
Şikenin bir numaralı sanığı Kulüp ve O’nun Başkanı, haklı haksız birçok gerekçe ile kendini ve camiasını savunurken, şikenin mağduru Trabzon cephesinden neredeyse hiç ses çıkmadı!
Bu suskunluğu, “ merdane” bir duruş olarak yorumlayıp anlamaya çalıştık. Ancak süreç öyle bir noktaya geldi ki, muhatapları tarafından sürekli suçlanan ve geçen haftaya kadar hep suskun kalan bir TS yönetimi gördük!
İşte bu noktada, bir şekilde öğrendiğim bir gerçeğin belgesine ulaşmaya çalıştım. Milyonlarca TS taraftarının kafasındaki karışıklığı giderecek bir belgeydi bu ve TS yöneticisi sayın Nevzat Şakar, Sadri Şener’in de doğruladığı bu belgenin fotokopisini vereceğini söyledi.
İki gün sonra ise TS yöneticisi Hasan Yener aradı. “ Sedat bey biz size bu belgeyi veremeyiz, ortamı germek istemiyoruz, süreç sona ersin ondan sonra belki” gibi, şike mağduru ve ruhsal darp kurbanı TS yöneticisi değil de, Necmiati yöneticisi gibi konuşunca, şunu anladım;
Mevcut TS yönetimi değil TS’yi, karizmatik amcam Kenan Kınalı’nın muhtarı olduğu Zavzaga’yı bile yönetemez. Hoş Zavzaga’nın ekonomik boyutu ne?
Adliye Koridorları Ve Kızılay
Taraf’ta çıkan bir yazım nedeniyle Kızılay yönetimi beni mahkemeye vermiş. Van’da yanan çadırlarda ölen 5 çocuğun günahı boynunuzdadır demişim! Kızılay avukatları, “ölümler bizim çadırlarda olmadı, o bakımdan suçsuzuz” demeye getirmişler. Başkanları Başbakan’dan 2 gün sonra deprem bölgesine giden kurumdan daha vicdani bir bakış bekleyemezdik elbette. Lakin, bir önceki dönemde projelendirilen “yanmaz çadır”ları neden Van’a yetiştirmediniz, işiniz ne? diye sormaya ve Müdür sıfatıyla görev yaptığım kurumda neden hiçbir ihale komisyonuna girmediğim gibi konuları paylaşmaya devam edeceğiz.
Bir Cevap Yazın