Entellektüellik, ERGÜN BABAHAN ve Fenerbahçe

 

Bir okurumdan enfes bir ergun babahan analizi gelmiş. kendisinin bana göre tek hatası babahan ı entellektül sayarak kendine yazık etmiş. ama, düşüncelerini ifade yeteneği dikkata değer. Buna benzer yazıları seve seve yayınlayacağımı ilan, bu kardeşime de teşekkür ediyorum. S.tunalı

 

 

Entellektüel toplumun vicdanıdır.’Kollektif vicdan olmak’ hem ağır bir yük, aynı zamanda da bir ayrıcalıktır. ‘Yüzüklerin efendisi’ni taşıyor olmak gibi. Çünkü taşıdığı sorumluluk ‘topluma yol gösterme’dir. Ve bu sorumluluk toplumun krizlerle çalkalandığı dönemlerde daha bir ağırlaşır. Mahşeri fırtınaya, dev gibi dalgalara, kapkaranlık gökyüzüne aldırmadan ‘deniz feneri’ misali savrulmadan dimdik ayakta kalmak zordur entellektüel için. Ayakta kalırken bir de sahip olduğu ışığı taa uzaklarla paylaşıp, yolları aydınlatmak herkesin harcı değildir. Entellektüelliğin olmazsa olmazları vardır.

Bunları bilmek için de öyle uzun boylu Edward Said’e gitmeye ya da literatürde derinlemesine bir araştırmaya ihtiyaç yoktur. Vicdanı ve insafı olan her insan tarafından bilinir; intizamlı bir şekilde söze dökülemese dehissedilir. Bilincin altında kalır bazen, bazen de üstüne çıkar. Burada bütün bu şike süreci münasebetiyle – ki bir nevi kendine has bir krizdir- yazılarını okuduğum ve tavrını son ‘Fenerbahçe’nin ve Yıldırım’ın 28 Şubat’ı’ yazısıyla taçlandıran Ergün Babahan’ı ele alacağım. Ya da meşhur ‘kocaman’ tabirle ‘irdeleyecek, bu vesileyle bendeki bir yanılsamanın, bir entellektüel portresinin önümde nasıl yerle bir olduğunu resmedeceğim.

Entellektüelliğin belki de en olmazsa olmazı hakikat tutkusudur. Entellektüel aşık olduğu o hakikati olanca kusur ve olanca güzelliğiyle görmek ister. Hakikatı hiç bir kırlımaya ve filtreye tabi tutmadan, olanca çıplaklığıyla görebilmek için dünyaya gözlüksüz bakmalıdır. Gözleri bozuk olanlarsa hakikati de kendilerine benzetirler, bozarlar. Babahan diyor ki yazısında ‘’Medyası, polisi, özel yetkili savcısı, işinden olan yorumcusu tek bir fikirde birleşmiş: Fenerbahçe düşmanlığı’. Kusura bakmasın ama bu tür saçma ve anlamsız genellemeleri bizim köyde ancak kahvehanede dile getiriyorlar. Muhakemeleriyle kalbur üstü insanlar sathında kabul gören ‘köşe yazarları’ da aynı mantık örgüsü/ya da örgüsüzlüğü ile meseleye bakıp, aynı dili kullanıyorlarsa vah güzel ülkemin bab-ı alisine. Vah ki vah!

Evvela bu saydığı meslek gruplarının içinde hiç fenerbahçeli yok mu ki, hepsi Fenerbahçe’ye düşman olsun? Kaldı ki iddianemeyi hazırlayan savcı Fenerbahçe kongre üyesi. O da mı Fenerbahçe düşmanı? Benzer türden bir yanlış genellemeyle darbecilerin, ”Medyası, polisi özel yetkili savcısı, işinden olan yorumcusu tek bir fikirde birleşmiş: ORDU düşmanlığı” fikrini seslendirmesi kendisi için çok yerinde bir tespit olurdu herhalde. Entellektüelin bilginin değeri konusunda ilkesel bir duruşu vardır. Fikirlerini üzerine bina ettiği düşünce ve bilgilerin temiz ve sağlıklı olması adına sürekli bir yeniden tanımlama uğraşındadır. Aralıksız, sıhhatli bilgi edinmenin yöntemlerini arar. Hatta Cemil Meriç gibi ömrü kavramlarla kavga ederek geçer.

‘Polisin servis ettiği yalan-dolan haberler polis gazeteciler aracılığıyla medyaya servis edilmeye başlandı’ diyor Babahan, aşağıda da cemaatin Hakan Fidan’la ilgili bir problemi olduğunu söylüyor ve Fenerbahçe’yle de benzer bir problemi olduğunu ima ediyor. Peki siz sayın Babahan, bu doğrulanması çok zor (ki Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı yalanladı zaten) bilgileri nereden aldınız? Size de bu bilgileri birileri doğrudan mı servis etti, yoksa siz de medyaya bir şekilde servis edilmiş haberleri, gerçek mi kabul ediyorsunuz? Ama bu kez tersinden, cemaate karşı. Mesele cemaate mensup, sempatizan ya da düşman olmak değil. Zihniyet meselesi. İnssanları suçladığı ‘yalan-dolan haberler’ belli ki kendisi için bir sorun teşkil etmediği gibi, ‘insider information’ olarak onda çok kıymettar bir yere haizler.

Ayrıca şike iddianamesini -servis edilen gizli bir belge filan da değildir – okuyan akıl sağlığı yerinde sağduyulu bir insanın da – ki yazılarını okurken sürekli Babahan’ın hiç okumadığı izlenimine kapılıyorum- köşe yazarının tam aksine olarak ‘Aziz Yıldırm Fenerbahçe’yi şampiyon yapabilmek için her naneyi yemiş’ demesi gerekmez mi? Dese haksızlık mı yapmış olur? Zira Babahan’la aynı mantığı güdüyor. Aynı çizgide ilerliyor.

Fenerbahçe, yetkili ağızları aracılığıyla defaatle ve ısrarla Atatürk’ün fenerbahçeli olduğunu söyledi durdu. Pratik bir değeri olmayan, artı doğruluğu da çok su götürür bir veri. Israrla anlatılması lazım gelen o büyük insanın idealleridir, tuttuğu takım değil. Herkes bir takımı tutuyor zaten. Selanik Türkiye sınrlarına dahil olsaydı, Selanikspor’lu olurdu herhalde. Bu mesele hakkında bir şey yazdığını hatırlamıyorum Babahan’ın. Sormazlar mı, ‘siz bunun hakkında bir şey söylemediniz şimdiye kadar da insanlar buna tersinden tepki göstermeye başlayınca neden sizin için yazı konusu olacak kadar ehemmeiyet kazandı?’

Bilginin değerini akılla tartmak yerine tepkisel yaklaşmak bu olsa gerek. Empati kuramayan entellektüel olamaz. Kendinden farklı düşünenlerin dünyasına da aşina olmayı gerektirir entellektüellik.Az da olsa kendini karşıdakinin yerine koyamayan neyi anladığını iddia edebilir ki? Fenerbahçe’yi savunduğnuz kadar olmasa da – kimse o kadarını bekleyemez – evinizi temizlemeye gelen ablaya olduğu kadar kulak veremez misiniz? Haksızlığa uğradığını ve şampiyonluğunun dalaverelerle elinden alındığını haykıran Trabzonspor’a? Fenerbahçe’yi kurtarmak için türk futbolunu ateşe atmayın dik duruşunu sergileyen Galatasaray’a? Ve dahi zulme uğradığını iddia eden Bucaspor’a? Çok mu şey istiyoruz? Entellektüel toplumsal sınıfları ve ilişkileri çözebilen insandır. Yöneten-yönetilen hiyerarşisinin farkında olduğu gibi, sömürenin ve ezilenin kim olduğunu da bilir. Bu meyanda ‘mağdur’ ve ‘mağrur’ onda hem kavram olarak hemde gündelik ilişkilerde olabildiğince açık ve nettir. Olması da gerekir, zira ‘topluma yol gösterme’ mükellefiyeti, kayıtsız şartsız mağdurun yanında olmayı ve mağrura meydan okumayı şart koşar. Babahan’ın mağdur-mağrur sınflamasını yaparken de bir entellektüelden ziyade, sadece ve sırf bir Fenerbahçeli olarak sürece yaklaştığını söylemek pek de yanlış sayılmaz. Yoksa bütün bu ‘sisli tiyatro sahnesinde’ Fenerbahçe’yi mağdur kabul etme noktasına gelmek nasıl açıklanabilir ki? Bu aydın kurnazlığı icra etme gayreti değilse nedir? Herkesin hemfikir olduğu şudur: Fenerbahçe hakkını savunurken bir acziyet içinde bulunmuyor. Bilakis, 6122 sayılı ‘şike kanununu’ değiştirttiler, cumhurbaşkanının vetosuna ve başbakan yardımcılarının karşı çıkmasına rağmen.

Kaldı ki o kanun daha bir kez bile uygulanma imkanı bulamadan değişti. Federasyon başkanı (kendisi fenerbahçeli olmasına rağmen) değişti, 58. maddeyi değiştiremediği için. En sonunda talimatname de, 58 de değişti. Velhasılı her şey değişti, tiyatrodan sis kalkmasın diye.Fenerbahçe düşmanı olan herkes bu sürecin neresinde sayın Babahan? Ve Fenerbahçe bu süreçte gerçekten mağdursa(!!!), mağduriyetinin giderilmesi adına yapılmayan daha ne kaldı? Entellektüel toptancı yaklaşımlara prim vermez. Israrla her yerde hakikat kırıntılarını arar, şeyleri ve insanları kamplara, kategorilere ayırmadan.

Esasen fazla söze de ihtiyaç yok. Ergün Babahan bahsi geçen yazısının son cümlesinde dünya algısındaki bütün yamukluğu ifşa ediyor. Diyor ki ‘Biz mi çok büyüğüz, sizler mi çok küçüksünüz tam çıkaramadım doğrusu…’ Hadi ‘bizi’ anladık da – Fenerbahçe camiası olsa gerek- ‘sizler’ kim? Ben de o ‘sizler’e dahil miyim acaba? Beni zerre kadar tanımasanız da bu yazıdan sonra sırtıma o mührü basar mısınız? ‘Siz’ mührünü. Her kimse o ‘sizler’? Sözün özü: Sayın Babahan, siz fenerbahçeli gözlüğünüzü çıkarmdığınız sürece şike olayına objektif bakamazsınız. Öyle bir derdiniz de yok zaten. Siz ‘yüzüklerin efendisi’ni taşıyamazsınız, ancak efendilerin yüzüğünü takarsınız parmaklarınıza.

Şu halde, sizden entellektüel de olmaz, kelimenin bünyesinde barındırdığı bütün nüanslara rağmen aydın da. Olsa olsa amigo olur. Bugün Fenerbahçe’nin, yarın başkalarının. Başbakan’ın çok hazzettiği tabirle; başkaca ‘özel ve tüzel kişilerin’.

Oğuz Kolbaşı

“Entellektüellik, ERGÜN BABAHAN ve Fenerbahçe” için 7 cevap

  1. […] ama, düşüncelerini ifade yeteneği dikkata değer. Buna benzer yazıları seve seve […] Kaynak ve Devamı için Tıklayın etiketler: Ama, Benzer, Buna, Kaynak, Seve, […]

    Beğen

  2. Oguz Kolbasi yazinizi cok ama cok begendim!

    Birakin Babahan´i daha bircok spor/gazete-yazarlarina tas cikartirsiniz!

    Yazilarinizin devamini sabirsizlikla bekliyorum!

    Ve sapkami cikarip saygiyla selamliyorum!

    Beğen

  3. hadi len keranacılar, körler sağırlar birbirini agırlar demiş atalarımız, eziksiniz sadece :))

    Beğen

  4. http://namazkiliyorum.wordpress.com/
    Çok güzeş bir yazı olmuş tebrikler..

    Beğen

  5. Çok güzeş bir yazı olmuş tebrikler..

    Beğen

  6. Boyle bir yaziyi kaleme aldiginiz icin cok tesekkur ederim Oguz Bey. İnsanlarin cikarlari icin gorme/anlama yetenegini kaybettigini anlatan cok guzel bir yazi olmus.

    Beğen

  7. Çok başarılı bir yazı gerçekten. Oğuz Kolbaşı okuduğum ilk yazınız bu. Mehmet Baransu’nun tavsiyesiyle. Keşke yazı yazılmaya değer daha iyi bir kişilik bulsaydınız. Çünkü Ergün Babahan yanlışları çok bariz ve yetersiz bir insan olduğundan onu eleştirmek çok kolay. Tabi bunlar yazınızın güzelliğini azaltmıyor, umarım bunların devamı daha değerli kişiler için gelir. Saygılar.

    Beğen

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: