Trabzon’un İletişim Sorunu!

Ersun Yanal’a neden karşı çıktığımı anlamaktan aciz kişilere ne desek anlamsız. Camiaya saha sonuçlarına endeksli bir değerler dünyası dayatanların hep karşısında olduk, bundan sonra da olmaya devam edeceğiz.

Yanal’ın 2001 teşvikinden kendine de pay ayırdığını hiçbir zaman iddia etmedim, kişisel olarak bu tür bir savruluş yaşayacağına da inanmıyorum. Hatta bazı aklı evveller EY’yi eleştireceğim diye kurdukları cümlelere, sanki o dönem yargılanmış da temize çıkmış gibi girişler yaparak başlıyorlar, cehalet değilse kötü niyet. İlgili herkes biliyor ki o dönem teşvik yasal olarak suç sayılmıyordu ama tabi ki bu durum ahlaki olarak utanılası bir eylem olmadığı anlamına da gelmiyordu.

Hasılı;

EY’nin antrenörlük becerilerini hiç tartışma konusu yapmadık, önceliğimiz ahlak mücadelesi verdiği iddiasındaki camianın “iyi” saha sonuçları uğruna kendiyle çelişmesi ve inandırıcılığını kaybetmesiydi. EY’ye imza attıranların Trabzonsporluluğunu tartışmak ya da ölçmek gibi bir niyetimi ve yeteneğim de yok. Ama şu konuda çok netim; EY’yi sindirenlerle benim şehir ve takım algım taban yabana zıt. Wederson, Semih ve bilumum tarım işçilerine ödenen teşvikleri eleştirip, sonra dönüp aynı çorbayı kaşıklamış bir isme takımı teslim etmenin tüm dünya dillerinde tek karşılığı vardır; Oportunizm. Benden uzak olsun…

Bir oligarşi galibiyeti sonrası ekranları ve mikrofonları bıraktık, direk kameraların üstüne çıkma yarışına giren TS yönetimine, iletişimin bir sanat olduğunu, çoğu zaman susacak zamanı bilmenin konuşmaktan çok daha olumlu sonuçlar verdiğini hatırlatalım.

Boş bulunan İletişim departmanı için F.Bahçe ya da G.Saraylı aday arayışı sona erdiyse, işini bilen profesyonel bir aday acilen işine başlamalıdır. Trabzon gibi herkesin her şeyi bildiği bir şehirde biraz lüzumsuz bir atama gibi görünse de, belirsizliği sona erdirmek büyük yarar sağlayacaktır.

Bir cümle de görevine son verilen Gökhan Dinç’e. Gökhan kardeş, kim ki, ki buna Sayın Başkan İHO da dahil işine son verme nedeni olarak beni gösterir, benim adıma “yalan diyenin” le başlayan küfrü savur. Orası 800 yıllık Bizans, orda oyun bitmez..

Caner Erkin Öfkesi , İsmail Kartal ve Gökdeniz Karadeniz

Futbol genç adamların oyunu, bu nedenle sinirlerin kontrol edilemediği anların olması son derece olağan. Caner Erkin nam şikeci takım oyuncusunun hocasına yönelik tepkisi de anlaşılabilir bir tepkidir.

Ancak Caner’in sahadan çıkarken kendisine seslenen Emre B’ye yönelik el hareketinin mutlaka sonuçları olacaktır, yazın bir kenara. Aziz Y nin sadık bendeleri Volkan D ve Emre B’ye kalkan el mutlaka kırılacaktır, yoksa iktidarları sarsıntıya uğrar. Unutmayalım ki, ırkçılıktan hüküm giymiş Türkiye ve dünyadaki tek futbolcu olan Emre B, Milli takım ölçeğindeki iktidarına biat etmeyen Gökdeniz Karadeniz ’e Mill Takım kapılarını kapatmış ve TFF, Yönetici, teknik direktör kılığındaki kuklaların hiç biri bu vetoyu kıramamıştır.

Yaşayıp göreceğiz…

FİFA’dan haber yok mu?

Var.

Çok yakında FİFA’nın şike konusundaki hassasiyetini ortaya koyduğunu göreceğiz.

UEFA’daki kirlenmenin ve rüşvet skandalının FİFA düzeyinde de yaşanacağı endişesi Temiz Futbol cephesinde bir kırılganlık yaratıyor, ancak kırılganlığın çok yersiz ve temelsiz bir korku olduğuna “pek yakında” herkes tanıklık edecektir.

İlgili olan herkes biliyor ki, UEFA’nın şikeyi tanımlayan maddesi , 20 – 30 milyon avroluk rüşvetlerin hatırına çok rahatça eğilip bükülebilen bir yapıya sahip. Ve muhtemeldir ki, UEFA’nın Trabzonspor’un TFF şikayeti üzerine verdiği “yetkimiz yok” cevabı da bu nakitlerin sonucudur. Ve fakat UEFA’nın biraz hukuk bilen herkesi tebessüm ettiren bu tavrı da şikecilerin cezasını bulmasına engel olmayacak ve sonuçta haklı olan kazanacaktır.

Yineleyelim;

Dünya’da futbol oynanmaya devam edecekse şikeciler talimatlarda yazan cezalarını mutlaka çekecekler.

FİFA ve UEFA ya şikecileri bitirecekler ya da kendilerini.

Sizce hangi seçenek daha akla yakın?

İŞin içinde siyaset, şantaj, acındırma, ve sair olmadığında şikeciler için tek yol kalır; İNFAZ!

Bir cümle de FİFA’nın kirliliği üzerine olsun;

Daha iyi ya, çok titiz olmak zorundalar!

Sadri Şener’in Mahkemesi

Başından beri aynı yerdeyim.

Kişisel olarak Sayın Şener’in küçük hesapların adamı olacağına hiç ihtimal vermedim.

Şener, gözü tok, kulüp parasına minnet etmeyecek bir kültür birikimi olan saygın bir geçmişten geliyor.

Ancak kulüp içinde ve şehirde konuşulanları temize çekmenin en kestirme yolu da her şeyin Mahkeme huzurunda konuşulması ve karara bağlanmasıdır. Sayın Şener’in de bu yolla aklanmaktan memnun olacağı fikrindeyim.

Ama, bu süreci başlatanlar bir ideolojik arka planla harekete geçtiyse, bu tarihsel bir utancın adı olur. Böyle bir şey hissettiğimde tavrımız net olur, hep olduğu gibi.

Ancak şu aşamada öyle bir işaret görmüyorum. Dilerim süreç en kısa sürede biter ve Sadri Şener de rahatlar

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: