1204’te Katolik latin işgaline uğrayan İstanbul’dan kaçan Ortodoks Komnenos ailesi aynı yıl Trabzon Rum İmparatorluğu’nu kurdu. Bizans’ın en köklü ailelerinden birine mensup olan Aleksios Komnenos’un kurduğu imparatorluk, 1461’de Fatih’,in Trabzon’a girmesiyle siyasi olarak son buldu.
1461’den bugüne tarihi süreçte Osmanlı, şehri boşaltan Ortodoks Bizans bakiyesinin yerine imparatorluğun pek çok noktasından “kontrol edilmesi zor” şaki ve toprak sevgisi aşırı uçlarda gezinen bir çok aile, sülale ve kabileyi Trabzon’a yerleştirdi. Özellikle Sürmene ve Of köyleri, ya çıkarı için İslamlaşmış yerli Ortodoks unsurlar ya da bu sözünü ettiğimiz yeni sakinleriyle buluştu. Yanı sıra, çapanoğulları gibi kimi isyancı aileler de kendi adlarıyla kurdukları yeni köylerine yerleşti.
Adı konmamış bir derebeylik sistemi yaşanan Trabzon ve havalisinde içten içe hiç durmamacasına yaşanan iktidar kavgalarının temel nedeni işte bu oldukça karışık demografik yapıdır. Herkes her aile kendi şatosunda kral hayatı yaşarken, hayatın sürekliliğini sağlama içgüdüsüyle de “dışarda” kalan herkes potansiyel düşman olarak algılandı.
İşte bu toplumsal kaosun bugüne kadar çok büyük bir “sıcak” çatışmaya dönüşmemesinin ana nedeni, 1461’de siyaset sahnesinden çekilen Bizans’ın, ruhu ve zihniyetiyle kent hayatına yön vermeye devam etmesidir.
Trabzon Yahudileri adlı bir makalede bu konuya ucundan kenarından değinmeye çalışmış, Türkiye için sabetayistler neyi ifade ediyorsa, Trabzon için de 1461 sonrası kente yerleştirilen ailelerin aynı şeyi ifade ettiğini vurgulamak istemiştim.. Irkçılık olarak algılanmasın , sosyolojik bir tespit olarak söylüyorum, Trabzon, her zaman Yahudi-Bizans karışımı bir zihniyetin elinde kalmıştır.
İşte Trabzon’da son on yıllardır yaşanan çürüme ve nihayet İHO’nun rezilliğin dipsiz kuyusunda boy veren son hamlesini anlamak için meseleye bu yönüyle bakmak gerekiyor..
Her fırsatta her olumsuzluğu başka başka adreslere tahvil edip, kendi aklı ve hesabınca sonuçlar dermeye çaba gösteren bir akıl var, akla ziyadesiyle muhtaç bir akıl bu.
Trabzon gemisinin kaptan köşkü nicedir bu Yahudi-Bizans karışımı zihniyetin işgali altındadır ve bu işgali sona erdirmek için işgalcilerin utanma, pişman olma vb. gibi kendileri için arkaik insanlık özelliklerini hatırlayarak istifa etmelerini beklemekle, ciğercinin “paşam dükkana 1-2 saat göz kulak ol” ricasına Tekir’in “Kamil abi işim var, olmasa valla bakardım” cevabının farkı yoktur.
Taraftarlığı tribün esnaflığı, gazeteciliği durum dedikodusu ve ilan bağımlılığı, yöneticiliği milyonluk menecerlerle sıkı fıkı dostluk, valiliği masum insanları suçlu gibi teşhir, belediye başkanlığını oligarşi bebelerinden birine gönül düşürmenin dayanılmaz savruluşuyla kentin değerlerine ihanet olarak yaşayan ve yaşatan bir kentin, yakın zamanda içinden doğacağı küllere bile muhtaç olacağını görmek için birazcık özgür bir kafa yeter..
İbrahim Hacıosmanoğlu’nu kıyıda köşede kendi hayatını yaşar iken çalıştığım “etkin” gazeteye tam sayfa taşıyıp, hem de bu işi en az üç kez yapıp, kendisine inandığım ve Trabzonspor başkanlığında çok az da olsa etkim olduğu için Tüm Trabzonspor camiasına bir özür borcum var. Özür Dilerim…Anlaşılan Alçalmanın özel tarihine dair daha çok okuma yapmam gerekiyor.
Bir Cevap Yazın