-Yıl 1952. 17 Yaşındaki bir çocuk hangi yılı yaşardı o yıllar?
-Babam çok kabadayı bir adamdı. Osmanlı’ya hizmet etmiş birçok defalar idamlardan kurtulmuş bir efsaneydi babam. Yurt ve memleket sevgisi öyle hesapsız girmiş ki içimize, tarif edilemez.
–Bu tarifsiz sevgi mi namlunuzun ucuna bir gazeteciyi yerleştiren?
-(gülerek) Tabi ki değil. O zamanlar sık sık Necip Fazıl (Büyük Doğu dergisi) okuyorum. Necip Fazıl aklına taktığı herkesi sivri kalemine dolayıp eleştiriyor. Ben de 15 yaşlarında filan okumaya başlamışım Fazıl’ı. Hatta üstat bir yazısında ‘ o kadar yazıyoruz çiziyoruz gençlikte hareket yok, tek bir mantar tabancası bile patlamadı’ demiş. Bir başka yazısında da ‘bir davanın büyüklüğü toprak üzerine döktüğü kanla ölçülür’ diyordu. Çocuğuz daha, kanımız da yerinde duracak gibi değil. Aldım elime silahı postanenin önünde 6 el ateş ettim. 5 kurşun isabet etti rahmetli Yalman’a. Öldü diye bıraktım 6. kuşunu da havaya sıktım. Cahilliğe bakar mısınız.
-Sonra?
Sonra yakalandım hemen. Duyduğuma göre o sırada Malaya’da olan Adnan Menderes şeriatçılar Malatya’yı bastı korkusuyla hemen otomobiline atlayıp panik halde kaçmış Malatya’dan. Bilmiyorlar ki tıfıl bir çocuk hepi topu.
Hirant Dink suikastçısı Ogün Samast da mı tıfıl çocuk? Aranızda 17 yaş dışında benzerlikler var mıydı?
Aramızda benzerlikler çok elbette. Ben inanıyorum ki o çocuğun da akıl hocaları var. O yaştaki çocuk tek başına çıkıp Ahmet Emin’i, Hırant’ı vurmaz.
-Kim olabilir bu akıl hocaları
Başbakan da söyldi ya işte. Bu işlerin ucu orduya kadar dayanır ve kimse düğümü çözemez.
-Ogün Samast hangi düşünceyle bu suikastı yaptı sizce?
En baştan şunu söylemek isterim. Ben hayatım boyunca ne kadar Trabzonlu tanıdıysam hepsi yiğit ve mert insanlardı. Yanlış yaptıkları çok oluyor elbette ama benim için bir insanı belirleyen en önemli kıstas onun samimiyetidir. Trabzonlular çok samimi, memleketine ve dinine hesapsız bağlı, gözü pek ve risk almayı seven insanlar. Ben Trabzonluların solcularında komunistlerinde bile tek bir çürük adama rastlamadım. Bu ülkenin en geri kalmış bölgesi aslında Karadeniz’dir ama ağızlarını açmazlar. Niye biliyor musunuz? Mmeleketin bir sürü sorunu var bir de biz dert olmayalım. İşte bu sessizliği devlet maalesef iyi okuyamamıştır.
-Dediğiniz gibiyse Trabzonlular;Ogün Samast , Hirant Dink gibi saygın bir gazeteciyi neden öldürsün?
İşte tam da bu samimiyet nedeniyle. Birileri Ogün ve azmettiricisi olduğu söylenen ama benim inanmadığım Yasin Hayal’in samimiyetlerini kullanmış ve onlara tetiği çektirmiştir. Ama o birilerinin bulunacağına zerre kadar inancım yok. Bir yere kadar gider orada biter bu iş.
-Size göre neden Trabzon? Ya da şöyle sormalı sayın Üzmez, sıkça dile getirildiği gibi Trabzon sizce de ‘seçilmiş’ bir hedef mi?
-Kesinlikle öyle. Trabzon Kafkaslara, İran’a açılan kapısı Dünya’nın. ABD’nin bölgeye olan ilgisini biliyoruz. Trabzonlular çok uyanık olmak zorundalar. Zira Trabzon bugünkü coğrafi durumu nedeniyle Dünya’nın ikinci ORTADOĞU’su olmaya adaydır. Bu durum Rusya’nın da işine geldiği için sesini çıkarmayacaktır. Çeçenistan, Abhazya, Osetya, Azerbaycan, İran ve Gürcistan ‘sorunlarının’ patlamaya hazır bomba gibi beklendiği bir coğrafyada Trabzon en önemli merkez olarak öne çıkıyor. Trabzonlular çok uyanık olmak zorundadır.Tabi ki Türkiye’miz de.
-Siz Ankara Hukuk mezunusunuz. O günlerden bakınca bugünü nasıl görüyorsunuz? Mahir Çayan ve Deniz Gezmiş’lerle tanıştınız, hatta Abdullah Öcalan’la. Nedir o günle bugün arasındaki en büyük fark?
-Samimiyet. O günlerin solcusu da sağcısı da samimiydi. Şimdi herkes hesap peşinde. Ben o yıllarda öğrenci lideriydim ve bizim gruptan birini Mahir Çayan’ın peşine taktım. Bu ‘elemanım’ daha sonra İstanbul valiliği de yapan Rıdvan Yenişen’di. Yenişen bana bir rapor halinde verdi Mahir dosyasını. Çok samimi ve efendi biriydi Mahir Çayan. Öyle insanlar kalmadı. Hatta o sıralarda Abdullah Öcalan’ın arkasına da birini takmıştım; 5 vakit namaz kılan kendi halinde bir Kürt arkadaş!
- Deniz Gezmiş ve arkadaşları asılırken nasıl tepki verdiniz?
Ben dönem Deniz’in arkadaşlarıyla ilişi kurup, gerekirse ben yardım edeceğim ama mutlaka bulalım bu çocukları ve kaçıralım dedim, çünkü idam edileceklerini anlamıştım
-Nerden anladınız?
O dönem hapiste bulunan Behice Boran, Mehmet Ali Aybar ve 15 arkadaşları birden bire serbest bırakılmıştı. O an anladım ki bu çocukları idam edecekler. Hemen harekete geçtim ama maalesef bizden önce devlet buldu onları ..
-Buldu ve idam etti. Sizin daflarda yer alan Baki Tuğ’un da katkısı oldu mu bu idamlara
Baki Tuğ olmasa başka biri de osla bu idamlar kaçınılmazdı. Ben yüzü cami içi kilise adamları hiç sevmedim, sevemedim. Bir vesileyle bir ortamda bulunduğumuz Baki Tuğ’a ‘ sen eli kanlı bir adamsın’ dedim, cevap bile veremedi.
-Tekrar Hirant Dink cinayetine dönersek..
Bak ben sana bir şey diyeyim. Türk devleti Ermeni sorununda hep kaçak güreşiyor. Herkes bilir ki Ermeni zulmünü Kürtler yapmıştır. Ama Hirant’ın cenazesine bakıyorsun Kürt- Ermeni kardeş, Türkler düşman! Ermeniler en başta Talat Paşa’ya teşekkür borçlular, ama tarih bunu yazmaz, yazamaz
-Nasıl yani sayın Üzmez!
Kürt aşiretlerinin saldırıları öylesine yoğunlaşmıştı ki, acil bir tehcir yasası çıkarılmazsa Anadolu’da tek bir Ermeni bile kalmayacaktı. Talat Paşa; iki elinde pimi çekilmiş iki el bombasıyla Meclis’i tehdit etti ve bu Tehcir Yasası’nı çıkardı. Bu yasa çıkmasaydı Hirant Dink’in ailesi de katledilmiş olabilirdi. Bu gerçeği diasporası da bilir Ermenistanı’da içimizdekiler de, ama kimsenin işine gelmez.
Vakit gibi Radikal bir gazetede yazıyor olmak bir sınırlanmışlık duygusu oluşturuyor mu?
-Hayır öyle bir duyguya hiç kapılmadım. Türkiye’de her şey yanlış algılanıyor aslında. Herkes Kemalistleri din düşmanı olarak algılıyor, oysa ben atalarımdan biliyorum ki Mustafa Kemal’in alnı secde görmüş bir alındır. Kemalistler dine değil dinciye düşman, arada öyle büyük fark var ki.
-Teşekkür ederim. Son söz!?
Siyasi, ahlaki, dinsel duruşumuz ne olursa olsun; lütfen samimi olalım ve kardeşliğe hizmet edelim. Aksi halde emperyalizmin uşağı oluruz.
Bir Cevap Yazın