Trabzon ne yapmalı?

Kimi zamanlar hamaset sınırlarını zorlasa da, bu şehre ve bu takıma yönelik duygularımı sık sık yineleme ihtiyacı duyuyorum. Zira güzel ülkemin ve güzel şehrimin insanlarının algı ve kavrayışında öylesine kirlenmeler yaşıyoruz ki, hayat ister istemez bir savunma refleksi dayatıyor..Hüzünle hem..

Benim için Trabzon ve Trabzonspor;  şu anda Pelitli’de evimizin önündeki karayemiş ağacını, -ki ne çok anlamları vardır bilemezsiniz-, özlem ve sevgiyle okşayan dünya güzeli annem; köyümüzde hayatı pastoral bir senfoni gibi göğüsleyen Kenan ve Tahsin amcam; Şana plajında minicik adımlarıyla Karadeniz’in ıslağını ilk kez buluşturmanın heyecanını yaşayan Yiğit yeğenim ve komşunun 2 yaşındaki oğlu Burak; eski limanın arkasında mahalleden arkadaşlarla (Sümüklü Salih, Kozmonot Zeki, Çiftmotor, Barni Ünal, Tuysuz Temel, Emzuk Mustafa Abi) derme çatma saçın üzerine dizilen Midye; yazın köy camisine kuran kursuna giderken önce sesi sonra da anlatılmaz bir yaşama sevinci sunan Yağmur; zorlu bir yürüyüş sırasında  susamışlığı çeşmeleşmiş bir meşe yaprağıyla dindiren bir Pınar’dır Trabzon.. Biraz daha yazarsam gözlerim doluya kaçacak, durmalı..

Galati hüsranı sonrası çözüm önerilerimi dile getireceğimi yazmıştım, çok şey bilirmişim gibi. Tek bildiğimiz, bu kente ve takıma hesapsız ve gönülden bağlanmaktır aslında, ve pek de kötü sayılmayız bu şehri sevmek faslında..Durmayalım..

Trabzon; bu ülkeyi hesapsız ve beklentisiz sevenlerin şehridir. Balkan savaşında çaresiz kalan İstanbul’un yardımına koşmak için kendiliğinden “Gönüllü alayı” kurarak Çatalca önlerinde savunma hattı kuran ve can verenlerin memleketi.. Şairin dediği gibi bunu yaparken de, “ hiç kimseden hiçbir şey beklemeksizin bir şarkı söyler gibi ölebilirdiler”, öldüler, bundan sonra da ölecekler.. Hamasete kaçmadan, arkadaşının yerine nöbete kalkan “ Deli Erzurumlu”nun sevgisiyle baktılar hep hayata, bundan sonra da öyle bakacaklar. Bu şehrin damarlarında farklı bir şeyler var..

İşte bu şehrin bir de futbol takımı var. Şehrinin ismiyle müsemma. Konya’da bir günde 42 fabrika açan Cumhuriyet hükümetlerinin 85 yılda 3 fabrika bile kurmadıkları buna rağmen memleketine hiç küsmeyenlerin şehrinin takımı, Trabzonspor.

Açlıktan ölecek olsa “açım” demeyenlerin, kanıksanmış unutulmuşluğun memleket sevgisini zerrece azaltamadığı, eğilmez başlı ve yürüyen trafo örneği gençlerin şehri.

Bu şehir Trafolar patlamadan doğruyu bulmak zorundadır.

Bu şehrin doğrusu kendinde saklıdır. Her ağaç kendi kurdunu gövdesinde taşır elbet, lakin panzehiri de kendindedir.

Trabzonspor hızla kendi değerlerine dönmek ve kendisiyle “acilen” barışmak zorundadır.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s